loading
close
SON DAKİKALAR

Şu 'ilk!' yerli araba TOGG’un sahibi kim?

Can Ataklı
Tarih: 18.10.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Madem hiç kimseye bir zararı yok o halde bu yasayı çıkarmak için neden bu kadar çaba harcadınız?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Madem hiç kimseye bir zararı yok o halde bu yasayı çıkarmak için neden bu kadar çaba harcadınız?

Sansür yasası çıktı artık, Erdoğan’ın da onaylaması an meselesi, hatta belki siz bu yazıyı okuduğunuzda yasa imzalanmış ve Resmi Gazete’de yayınlanmış bile olabilir.

Tabii ki saray medyası çok seviniyor bu yasanın çıkmasına.

AKP’li milletvekillerinin büyük çoğunluğu da “neye oy verdiklerini bile bilmeden” bu yasanın çıkması için çırpınırcasına çaba harcadılar.

Amaç elbette muhalefetin sesinin kısılması, iktidara verilen desteğin ise en üst perdeden yayılmasına olanak sağlamak.

Ancak iş “bu yasa sansür anlamına gelir” iddialarına gelince AKP’liler her zaman olduğu gibi saki hukuka ve demokrasiye çok inanıyorlarmış gibi savunmaya geçiyorlar.

AKP’nin önemli isimlerinden Mahir Ünal da saray medyasına “bu yasanın ne kadar iyi bir yasa olduğunu” anlatmış.

Mahir Ünal’ı dinleyince insan bir anda “İyi de madem kimseye bir zararı yok, korkular yersiz, o halde bu yasayı niye çıkardınız, zaten hakaret ve yalan haberle ilgili suçların ceza kanununda karşılığı varsa bu yasaya ne gerek vardı?” demek geliyor.

Ama Mahir Ünal nasıl rahatlatıcı bir üslup içinde konuşmuş, insan şaşıyor.

Örneğin muhalefetin “sansür” dediği yaptırımın uygulanabilmesi için beş unsurun aynı anda gerçekleşmesi gerekiyormuş.

Mahir Ünal “Biri ikisi varsa bu yeterli değil, ille de beşi bir arada olacak” demiş ve bu beş unsuru saymış:

1) Yayılan haber gerçek olmayacak.

2) Ülkenin güvenliği ve kamu sağlığı ile ilgili gerçekdışı haber olacak.

3) Halk arasında panik, korku ve endişe oluşturma kastı taşıyacak.

4) Kamu barışını bozmaya elverişli olacak.

5) Bunlar aleni biçimde yapılacak.

AKP’li Mahir Ünal, “Altını çiziyorum” demiş: “Bu beş unsurun bir art ardalığı aranacak. Bu beş unsurdan üçü varsa suç teşkil etmeyecek.”

Konu adalet bakanlığındaki toplantılarda ele alınmış.

Uzmanlar “Bu beş unsurun bir araya gelmesi kolay değil yani suçun teşekkülü zor” diye görüş bildirmişler, yani AKP bir sansür yasası çıkarmıyor, çok zor durumda oluşabilecek bazı suçlar için demokratik önlem alıyormuş.

Ünal “Örneğin” diyor ve ekliyor “Doların 40 lira olacağını söyleyen bir kişi, deprem tahminlerini paylaşan bilim adamı bu suç kapsamına girmez. Kanunu okuduğunuzda bunu net bir şekilde görürsünüz.”

Seçime giderken muhaliflerin susturulacağını iddiası da nereden çıkıyormuş, bu düzenlemenin siyasetle falan hiç ilgisi yokmuş.

Aman ne güzel.

Biz boşuna telaşlanmışız yani öyle mi?

Bütün toplumu kendi hülo’cuları gibi görünce böyle oluyor işte, “Ben söylerim nasıl olsa inanan var” düşüncesi ile sallıyorlar.

Bu yasayı kullanarak muhalefeti susturmak isteyecekler de gün gelip bu dezenformasyon yasası bizzat saray medyasını vuracak ya o zaman kamuoyu pek gülecek ve “Anlatın bakalım şimdi bu yasanın ne kadar iyi olduğunu” diyecek.

OKURDAN MESAJ

Öğrenci bursları sadece dolarla kıyaslanamaz

Önceki hafta Erdoğan’ın “Öğrenci bursları 45 liracıktı. Biz bunu 850 lira yaptık” sözlerinin doğru olduğunu ama bunun öğrenciye sanıldığı kadar faydası dokunmadığını yazmıştım.

“Bursların 45 liracık olduğu tarihte o 45 lira, 28.5 dolar ediyordu. Şimdiki 850 lira ise 45 dolara denk geliyor. Yani burs parası TL bazında yüzde 1800 artmış ama aynı burs parasının dolar bazındaki artış ise yüzde 60 dolayında” demiştim.

Mühendis bir okurum ise “Can Bey, dolarla yaptığınız hesapta hata var” demiş mesajında.

Sonra da eklemiş: “Zira bu hesaplamada doların satın alma gücündeki düşüş hesap edilmemiş. Bu kıyaslamanın temel ihtiyaç malzemeleri ile yapılmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.”

Ardından da örnek vermiş: “AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinde 200 gr. ekmek 0.15 liradan satılıyordu. Bu fiyata göre 45 lira ile 300 ekmek alınabiliyordu. Bugün ekmek 5 liradan satılıyor. Halk ekmek fiyatları hesaba katıldığında ortalama fiyatın 4 lira olduğunu varsaysak 850 lira ile 212.5 ekmek alınabiliyor.”

Mühendis okurum bir de simit örneğinden yola çıkmış: “Yine 2002 yılında bir simit 0.20 liradan satılıyordu. Bugün 5 liradan satılıyor. O yıl 45 lira ile 225 simit alınabilirken bugün 850 lira ile 170 simit alınabiliyor.”

Valla öğrenci olsam, “Bırakın 850 lirayı ben o 45 liracık bursa razıyım” derdim.

Bİ SORALIM BAKALIM

Şu “ilk!” yerli araba TOGG’un sahibi kim?

Artık “heyecanlı bekleyiş” bitiyormuş.

Türkiye’nin ilk! Yerli otomobili TOGG, 29 Ekim’de yollarda olacakmış.

Saray medyası gün aşırı TOGG ile ilgili yayınlar yapıyor.

AKP yetkilileri, bakanlar sürekli olarak TOGG’u övüyorlar, bu otomobilin dünya çapında satışa ulaşacağını söylüyorlar.

İlk günden beri hep merak ediyorum: “Yahu bu otomobilin sahibi kim?”

Hesapta “beş babayiğit” diye sunulan çok zengin beş isim var değil mi?

Öyle ama bugüne kadar “Türkiye’nin ilk! otomobilinin sahibi olan bu beş kişiden” TOGG ile ilgili bir açıklama duyunuz mu?

Ara sıra sadece TOGG Genel Müdürü ile yapılmış röportajlar görüyoruz, o kadar.

TOGG’u nedense hep bakanlar ve AKP yetkilileri anlatıyor.

Sanki sahibi onlarmış gibi konuşuyorlar.

Oysa TOGG bir özel firma tarafından üretiliyor.

Bugüne kadar devlet yetkililerinin bir özel şirket ürününü sanki sahibi kendileriymiş gibi anlattığına tanık oldunuz mu?

Yoksa şu “beş babayiğit” aslında TOGG’un görünürdeki sahibi mi, asıl patron başka biri mi?

NOT: İlk yerli otomobil tanımı yanlış. Ama AKP sanki “otomobili de biz yaptık” demek için bu yalanı sürekli söylüyorlar. İlk yerli otomobil Anadol’dur ve Koç Grubu tarafından üretilmiştir.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Ortada çok garip bir hava var hayırlısı bakalım!

Ne zaman kalabalıklara girsem her taraftan aynı şikayet geliyor.

“Ne oluyor kardeşim, böyle olur mu, nereye varacak bu işin sonu?”

Konuşulan tek konu var.

Sürekli artan fiyatlar.

Kimse yükselişin ne zaman ve hangi düzeyde duracağını bilmiyor.

Örnekler binlerce ama ikisini sunayım size.

Konuşuyorum öfkeli biriyle “Abi olmaz ki…” diyor, “Her akşam bir avuç kabak çekirdeği yiyorum, pek çok şeye iyi geldiğini söylüyorlar” diye devam ediyor ve öfkesini dile getiriyor: “Allah inandırsın geçen yıl bu zaman kabak çekirdeği 55 liraydı. Sonra 80 oldu, derken 100, burada duracağını sandım, ama 130 oldu, 150, 175, dün akşam etikette 200 lira yazıyordu. Yahu kabak çekirdeği bu, ne oluyoruz?”

Bir diğer konuşmamda şunlar söylendi:

“Adetim oldu her hafta marketten 200 gram piliç döner alıyorum. Market fişlerimi atmam, saklarım. Son aldığım fiyatı görünce eski fişlerime baktım. 200 gramlık piliç döner paketi yılbaşında 3 Ocak’ta 10.90 liraymış. Bu ay 7 Ekim’de 18.75 olmuş. Dün (14 Ekim) aldığımda fiyat 22.5 lira. Bu ne ya.”

Peki ne oluyor böyle?

Herkes öfkeli, burnundan soluyor da ne oluyor?

Bu soruyu sorduğumda genelde “seçimde görürsün” cevabını alıyorum.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Düşüşü hiç söylemeyenler şimdi “muhteşem çıkış” edebiyatına başladı

Anketler aylardır AKP’nin çok ciddi bir düşüş içinde olduğunu gösteriyor.

MHP zaten çok uzun zamandır barajın altında görünüyordu, şu anda yeni yasadaki yüzde 7’lik barajı bile tutturması çok zor.

Son bir yıl içinde en az 10 şirketin onlarca yaptığı kamuoyu araştırması sonuçları yayınlandı.

Bu anketlerin hiç birinde Erdoğan seçimi kazanamıyor.

Saraya en yakın şirketlerin yaptığı araştırmalarda bile Erdoğan’ın yüzde 50 artı 1’i bulamadığı görülüyor.

Ancak bu araştırma sonuçlarını sadece TRT ve saray medyasını izleyenler bugüne kadar hiç görmedi.

Şimdi ise saray medyasında “Erdoğan yükselişte” haberlerini yayınlanmaya başladı.

“Düşüşü” hiç söylememişlerdi ama millete “Düşüş bitti, Erdoğan kaybettiği oyları topluyor” demeyi utanmadan söyleyebiliyorlar.

Tabii AKP tabanından bir kişi bile çıkıp “Yahu nasıl olur, Erdoğan’ın oyları ne zaman düşmüştü ki?” diye sormuyor bile.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları