Süleyman Demirel’in unutulmaz sözleri
Can Ataklı; AKP genel başkanının hakaret etmediği, aşağılamadığı kimse kalmadı. Oysa AKP genel başkanına kadar Türkiye’yi çok rahatsız eden bir siyasi üslup yoktu. Örneğin en çok eleştirilen ve dolayısıyla eleştirilere aynı tonda cevap veren isimlerden biri Süleyman Demirel’di.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Kavgayı nereye yazmak istersiniz?
Bir okurumdan gelen yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
Aslında geçen hafta yayınlayacaktım ama kısa bir tatilde olduğum için yazım yoktu.
Ama bu haftaya daha iyi denk geldi sanıyorum.
Rusya ile Ukrayna arasında çıkan “kavgaya” pek uyuyor.
Konumuz bir şiirle başlıyor.
Yıllar önce Hasan Pulur köşesinde yer vermiş bu şiire.
Yazarını bilmiyormuş, çok aramış; çok sormuş hatta köşesinde çağrı bile yapmış “Kim yazdı bu şiiri?” diye.
Şiir şöyle;
“Kavgayı ağacın yaprağına yaz,
Sonbahar gelsin, yapraklar kurusun diye.
Öfkeyi, bir bulutun üstüne yaz,
Yağmur yağsın, bulut yok olsun, diye.
Nefreti, karların üstüne yaz,
Güneş açsın, karlar erisin diye.
Ve dostluk ve sevgiyi, yeni doğmuş bebeklerin yüreğine yaz,
Onlar büyüsün, dünyayı sarsın diye.”
★★★
İzmirli öğretmen Rahile Horzum, bu şiiri öğrencilerine değerlendirmeleri için ödev olarak vermiş..
“Siz kavgayı, öfkeyi, nefreti, sevgiyi ve dostluğu nerelere yazardınız?”
41 öğrenciden gelen cevap kağıtlarından ikisini seçmiş.
CEREN :
“Kavgayı eski bir kağıda yazmak isterdim,
Çöp sanılıp atılsın diye.
Öfkeyi, bir mendile yazmak isterdim,
Kullanılıp atılsın diye.
Nefreti, sahildeki kuma yazmak isterdim,
Deniz dalgaları büyüyerek yok etsin diye.
Sevgi ve dostluğu, bir tohuma yazmak isterdim,
Büyüyüp dünyayı sarsın diye.”
★★★
MERVE:
“Kavgayı, kömürün üstüne yazmak isterdim,
Kömür yansın, kavga kömürle yanıp yok olsun diye.
Öfkeyi, gecenin karanlığına yazmak isterdim,
Gün ışıyınca, karanlıkla birlikte öfke yok olsun diye.
Nefreti, toprağın üstüne yazmak isterdim,
Herkes toprağa bassın, nefret ezilsin diye.
Sevgiyi ve dostluğu çınar fidanına yazmak isterdim,
Asırlar boyu canlı ve güzel kalsın diye.”
★★★
Rahile öğretmen, öğrencilerinin kavga, dostluk, öfke ve sevgi hakkındaki düşüncelerini okuduktan sonra kendi defterine şu değerlendirme notunu düştü:
“Bence bu çocuklar böyle düşünüyorlarsa, hiçbir şey için geç değil… Umudum ve dileğim, onların barış, dostluk ve sevgi dolu bir dünyada yaşamaları…”
Bir not da ben ekleyeyim öyleyse;
O halde herkes gönül rahatlığı ile “ #geçcek #geçcek” diyebilir gönül rahatlığı ile.
ÇOK GÜLDÜM
İşte pazar fıkraları
Geldik şubatın son pazarına. Yıldırım Tuna bu pazar için yine çok neşeli fıkralar göndermiş.
Okuyalım birlikte;
Yeni dilenme şekli
Hiç alışık olmadığımız şeylerle karşılaşıyoruz. Kırmızı ışıkta beklerken otomobilimizin yanına eskiden elinde “ Çocuğum evde aç..” yazan Suriyeliler gelirdi..
Dün tam yanımda pardösülü fötr şapkalı iyi giyimli bir beyefendi belirdi, elinde bir karton “ Acıyın deposu bomboş otomobilim kapımın önünde..” yazıyor..
Dedektiflik sınavı
Dedektif sınavında emniyet amiri adaylara 5 saniye boyunca bir suçlunun fotoğrafıhı göstermiş ve fotoğrafı kapatıp hemen “Sanığı şimdi görseniz tanır mısınız?..” diye sormuş,
“Nerede görsem tanırdım, çünkü tek gözü vardı..!” demiş birinci aday,
“Tabii ki tek gözü vardı.. Çünkü fotoğraf profilden çekilmişti..” diye sinirlenmiş amir,
Aynı soru 2. adaya sorulmuş;
“Şak diye tanırdım, çünkü tek kulağı vardı..” demiş 2. aday;
“Yahu siz ikinizin nesi var?.. Manyak mısınız?.. Profilden çekilmiş fotoğraf nedir bilmiyor musunuz?.. İlk defa mı gördünüz?..” diye küplere binmiş amir ve aynı soruyu sinirden elleri titreyerek 3. adaya sormuş ve “Bana bak.. Bunlar gibi bana aptalca cevap vermeden iyi düşün..!” diye de tembih ederek, “Anında tanırdım, çünkü sanık lens takıyor..!” diye atılmış 3. aday, bu beklemediği cevap şaşırtmış amiri, odasına koşup sanığın dosyasını tetkik etmiş, “Bravo.. Evet?.. Lens takıyormuş.. “ demiş sevinçle “Hayret?.. İyi iş.. Peki, nerden anladın?..”
“Bilmeyecek ne var?..” demiş 3. aday keyifle gülerek, “Normal biri gibi gözlük takamaz ki amirim.. Dikkatlice bakın.. Sanığın tek kulağı ve tek gözü var..!”
Ankara’da cadde isimleri
Buyrun 112 Acil Servis..
Arabamla bir delikanlıya çarptım, buraya hemen bir ambulans gönderir misiniz?..
Tabii ki.. Yerinizi bildirin..
… Banga.. Evet Banga Bandhu.. Evet, Bandhu.. Şeyh… Mucibur Rahman Bulvarı’ndayım..
Anlaşılmadı.. Tek tek kodlar mısınız?.. (uzun bir sessizlik)
Beyefendi..! Hatta mısınız?..
Şimdi (nefes nefese) yerdeki arkadaşı omuzlarından tutup Dumlupınar Bulvarına doğru sürüklüyorum, sizi birazdan oradan ararım..!
Komşu
Adam komşusunun kapısını çalıp “Darbeli matkabınızı 7-8 saatliğine ödünç alabilir miyim?” diye yalvaran gözlerle sormuş..
“Aa?.. Ne demek?.. Lafı mı olur?.. Tabii ki..” demiş komşusu, “Nerede kullanacaksınız?.. Ona göre ucunu ve kablosunu ayarlayayım..”
Adam “Yahu çok yorgunum..” demiş ağlamaklı bir sesle, “Biraz uyumaya ihtiyacım var o kadar..!”
Asıl sen benimkini gör…
Adam trende seyahat ederken tam yanında oturan başka bir adam cebinden bir fotoğraf çıkararak
“Bak bu benim karım..” demiş, “Ne kadar güzel değil mi?..”
Adam fotoğrafı dikkatlice inceleyip “Sen buna güzel diyorsan, gelip benim eşimi görmelisin..!” diye cevap vermiş..
“Hadi ya?.. Bakınca insanın nefesini kesen süper model falan mı seninki?.. “
“Yok..” demiş adam önüne dönerek, “Benim hanım göz doktoru..!”
Süleyman Demirel’in unutulmaz sözleri
Siyasette çekişme, eleştiri, karşı tarafı suçlama ve hatta karalama hep olur.
Ancak medeni ülkelerde bu bir üslup içindedir ve söylenen sözler ne kadar ağır olursa olsun siyasetçiler bir gün birbirlerinin yüzüne bakacak hali bulacakları ölçüde hırçınlaşırlar.
Bu kural ülkemizde son 20 yıldır pek uygulanmıyor.
Özellikle AKP genel başkanının üslubu, siyasette rekabetçi bir diyaloğu tümüyle ortadan kaldırmış durumda.
AKP genel başkanının hakaret etmediği, aşağılamadığı kimse kalmadı.
Oysa AKP genel başkanına kadar Türkiye’yi çok rahatsız eden bir siyasi üslup yoktu.
Örneğin en çok eleştirilen ve dolayısıyla eleştirilere aynı tonda cevap veren isimlerden biri Süleyman Demirel’di.
Bugün gelin biraz nostalji yapalım ve Süleyman Demirel’in hafızalardan silinmeyen ünlü sözlerinden bazılarını tekrar hatırlayalım;
■ Türkeş Türk çocuğu, Ecevit halk çocuğu, Erbakan müslüman çocuğu, biz o… çocuğu muyuz?
■ Bana Türkiye’nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz “iyidir” derim. İki kelimeyle anlatın derseniz “iyi değildir” derim.
■ Bize plan değil, pilav lazım.
■ Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz.
■ Aslana hüviyet sorulmaz demişler. Kimlik taşımam.
■ Ege bir Yunan gölü değildir. Ege bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl de değildir.
■ Galibiyetin sahibi çoktur, mağlubiyetin sahibi yoktur. Yenilgi yetimdir.
■ İcabı olup olmadığı tartışılabilir. Ama icabı varsa feminizm fevkalade güzel bir şeydir.
■ Mizah bir yumruktur, ne zaman kime vuracağı belli olmaz.
■ Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz.
■ Memlekette petrol vardı da şerbet yapıp biz mi içtik?
■ Yağmur yağarken “ben ıslanmam” diyemezseniz.
■ Devlet bazen rutinin dışına çıkabilir.
■ Bulut buluttur, bulutun akı da buluttur garası da, binaaneleyh, üzerine gonuşmaya değmez.
■ Elektriğin komünisti olur mu? Yazın biz Bulgaristan’dan elektrik alıyoruz. Kışın Bulgaristan bize elektrik veriyor.
■ Dün dündür, bugün bugündür.
■ Yollar yürümekle aşınmaz.
BAŞIMDAN GEÇENLER
Kars’ta geçen üç keyifli gün
Geçen hafta birkaç gün yoktum biliyorsunuz.
İki yıl önceden planlanan Kars gezisi nihayet gerçekleşince ben de sizlerin iznini alarak birkaç gün için yazı yazmamıştım.
Önce güya hızlı trenle sonra da Doğu Ekspresi ile 30 saatlik bir yolculuktan sonra Kars’a vardık.
Her taraf kar.
Şansımıza güneşli günlerdi, üstelik hava da biraz sıcaktı.
Gündüz 0 derece gece ise eksi 6-7 dereceleri gördük.
“Bu ne ki burası için” diyorlar gündüz eksi 7-8 geceleri ise eksi 20’lere alışıkmış meğer herkes.
Bu gezi ile ilgili yarım saatlik bir sohbet hazırladım ve YouTube sayfama koydum.
İlgi duyanlara ya da Kars’ı merak edenlere tavsiye ederim.
https://www.youtube.com/channel/UCT2Bh5Xd5NLMnO69_QW2UKg
Kars’ta insan ne giyeceğini de bilemiyor. Rehberimiz yola çıkmadan önce gönderdiği notta; “Salam gibi üst üste giyip çıkarabileceğiniz şeyler getirin” demişti. Ben de 25 yıl önce aldığım yere kadar; içi muflonlu, 7-8 kilo ağırlığındaki zırh gibi paltomu aldım. Zaten bunu her zaman giymek pek mümkün olmuyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları