Can Ataklı; Eğer Türkiye Irak veya Suriye'de bir askeri operasyon yapacaksa bunu askeriyle yapacak. Askerin eli güçlü değil mi? Ne olursa askerin eli güçlenecek acaba? Askerin eli neye karşı güçlenecek?
Dostumuz Trump hangi jesti yaptı?
Bİ SORALIM BAKALIM
İkinci bir emre kadar yandaş medyada herhalde Amerika ve Trump hakkında olumsuz bir şey görmeyiz. Çünkü günlerdir Amerika hakkında ağır sözler söyleyen AKP Genel Başkanı önceki akşam Amerika Başkanı ile buluşmasında havayı birden değiştirdi. “Teröristlere bedava veriyor bize parasıyla bile silah vermiyor” dediği Trump'ın övgülerine mazhar olan Erdoğan için artık Amerikan Başkanı “yakın bir dost.” Ondan söz ederken “dostum Donald” dedi.
Bir günde neredeyse “savaşacak” hale geldiğimiz Amerika ile dost oluvermemiz ne kadar lehimize ne kadar aleyhimize bunu zaman gösterecek. Hatta öyle uzun uzadıya bile beklemeyiz önümüzdeki birkaç günde her şey anlaşılır.
Umarım ve dilerim AKP Genel Başkanı sırtının sıvazlanmasının verdiği heyecanla savaş açmaya niyetlenmez. Güney ve Güneydoğu'ya yapılan askeri yığınaklar sadece korkutma ve caydırma amaçlıdır inşallah. Tabii Amerika “biraz savaş bakalım” derse itiraz edecek gücü var mı iktidarın onu da bilmiyorum.
Ancak Amerika Başkanı'nın günlerce “fırçasını yediği” Erdoğan'ı “yüksek not alan öğrenci” gibi değerlendirmesi ve “çok önemli biri” diye taltif etmesinden sonra bazı jestler yapacak mı, işte onu çok merak ediyorum.
Madem Trump için Erdoğan artık yakın bir dost o zaman şu ana kadar yapmaktan kaçındığı bazı davranışları sergilemeli öğle değil mi? Örneğin Erdoğan ağlarcasına konuşarak “Parasıyla bile silah vermiyorlar” demişti. Kastettiği korumaları için alınacak silahların satışına son anda Trump'ın engel olması. Erdoğan korumaları için 1.5 milyon dolara Sig Sauer firmasından tabanca almaya karar vermiş. Ancak Amerika'da silah şirketleri devletlere bile olsa öyle istedikleri gibi satış yapamıyor. Amerika Başkanı tam da Erdoğan Amerikan topraklarına ayak bastığı sırada bu satışı yasaklayan bir kararı imzalamıştı. Herhalde Erdoğan “artık dost olduğumuza ve sizden iyi not aldığıma göre şu kararı iptal edersiniz” demiştir. Cevabını henüz bilmiyoruz. Belki silah satışına onay çıkmıştır belki de “Dost dediysek o kadar da değil canım” cevabı verilmiştir.
Dostluk yeniden kurulduğuna ve “Bugüne kadarki en iyi ilişki” aşamasına geldiğimize göre Trump'ın artık cemaat üyelerini korumak konusundaki inadından vazgeçmesini beklemek herhalde hakkımızdır. Ya da Reza Zarrab'ın, Halk Bank Genel Müdür yardımcısının serbest bırakılmasını, Zafer Çağlayan ve Halk Bank Genel Müdürü hakkında alınan tutuklama kararlarının kaldırılmasını da bekleyebiliriz.
Bunlardan birinin yerine getirilmesi bile Türkiye'de çok büyük bir sevinç dalgası yaratacak, yandaş medya Erdoğan'ın Amerika'da tarih yazdığını, ülkeye büyük bir destanla döndüğünü söyleyecektir. Ya da Trump'ın aşırı övgü dolu konuşmaları daha da şişirilerek taleplerimiz kamuoyunun zihninden “yeniden ihtiyaç duyulana” kadar silinecektir.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
TEZKERE TSK'NIN ELİNİ NASIL GÜÇLENDİRİR?
Melis bugün olağanüstü toplanarak “yabancı bir ülkeye asker gönderme tezkeresini” görüşecek. Hükümet daha önce verilmiş yetkinin bir yıl daha uzatılmasını istiyor. Gerekçe olarak da Barzani'nin referandumunu ve Suriye'deki karışık durumu gösteriyor.
MHP zaten “savaş” dediniz mi hemen üzerine atladığı için “ben varım” dedi. CHP ise garip bir açıklama yaptı. Diyor ki CHP “Eğer tezkere askerin elini güçlendirecekse evet deriz.”
Askerin elinin güçlenmesi ne demek? Eğer Türkiye Irak veya Suriye'de bir askeri operasyon yapacaksa bunu askeriyle yapacak. Askerin eli güçlü değil mi? Ne olursa askerin eli güçlenecek acaba? Askerin eli neye karşı güçlenecek? Askerin eli güçlü değil mi yoksa ya da değilse neden? Belli ki CHP yönetiminin kafası karışık biraz. Oysa asıl amaç bu tezkerenin “Türkiye'nin yararına olup olmadığının” belirlenmesi olmalı. Eğer askerin yurtdışına gönderilmesi Türkiye'nin çıkarına uygunsa zaten buna kimse karşı çıkmaz ve “askerin eli güçlü mü?” diye bir soru da sormaz. Yok eğer askerin yurtdışına gönderilmesi Türkiye'nin çıkarına aykırıysa zaten o zaman bu tezkereye destek verilmesi mümkün değildir.
BUNU YAZMAK GEREK
DİPLOMA YİNE GÜNDEME GELDİ
Yıllardır merak edilir ve tartışılır. Erdoğan'ın diploması sahte mi değil mi ya da diploması cumhurbaşkanı olma şartlarına uygun mu? Erdoğan bunu hep gizledi. Açıkça söylemedi. Sadece bir keresinde Marmara Üniversitesi rektörüne talimat vererek “Çıkarın şu diplomamı da gösterin” dedi. Marmara Üniversitesi rektörü de alel acele bir diploma hazırlayarak “Aslı bu değil tabii, ama böyle bir şey işte” diyerek Marmara Üniversitesi diploması gösterdi. Oysa Erdoğan Marmara Üniversitesi'nde hiç okumadı ki, çünkü onun zamanında böyle bir üniversite yoktu. Sadece okuduğu okul daha sonra Marmara Üniversitesi bünyesine alınmıştı.
Herkes diploma olayını unutmuşken CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bir anda “Diploması var mı, hâlâ bilmiyoruz” deyiverdi. CHP bu açıklamanın arkasında durur ve yeniden diplomanın peşine düşer mi bilemiyorum ama Erdoğan'ın böyle bir dönemde yine diploması ile gündeme gelmekten çok rahatsız olacağı da kesindir.
Ben yine eski önerimi tekrarlamak istiyorum. Diplomanın ne olduğunu kanıtlama konusunda en etkili ve yetkili yer ordu. Erdoğan askere giderken ASAL'a yani Askere Alma Dairesi'ne bir diploma verdi zamanında. Erdoğan o sırada çok önemli biri olmadığı için hile yapmasına da gerek yoktu. Asker bu belgeyi kamuoyuna açıklarsa sorun çözülür. Tabii askerin bunu kendi başına yapması mümkün değil. O halde Erdoğan nasıl Marmara Üniversitesi Rektörü'ne talimat verdiyse şimdi de Genelkurmay Başkanı'na “Çıkarın şu askere giderken verdiğim diplomayı” demelidir.
ÜZÜLDÜM
HARP OKULU YERİNE ÜNİVERSİTEYİ BİTİRDİ AMA…
Hafta içinde Beylerbeyi'nde sahilde çay içerken orta yaşlı bir adam yanıma yaklaşarak selam verdi, elimi sıktı. “Rahatsız etmeyeyim” diyerek uzaklaşırken, “Yok canım ne rahatsızlığı, çay içiyorum buyurun” dedim. Sohbetimiz sırasında öğrendim ki oğlu Harp Okulu'nda okuyormuş. Üçüncü sınıfı geçmiş dördüncü sınıfa başlayacakmış. Askeri okullar kapatılınca haliyle kapı önüne konmuş.
“Oğlunuz atıldı mı, hakkında dava var mı?” diye sordum. “Hayır” dedi “Oğlumun o gece ile ilgili hiçbir eylemi yok. Zaten sınıfıyla birlikte komando kampındaydılar. Ama okulları kapatılınca hepsinin ilişiği kesildi. Tek avantajları askerlikten muaflar. Öğrencilik yılları askerliğe sayıldı.”
Bu şekilde okuldan çıkarılanlar çeşitli üniversitelere dağıtılmışlar. Benimle sohbet eden kişinin oğlu da Bursa Uludağ Üniversitesi'nden mezun olmuş bu yıl. “Ama işsiz şimdi” dedi baba gözleri dolarak.
Hayaller bir anda nasıl yıkılıyor değil mi? Bu yıl teğmen olarak orduya katılacağını düşünen bir genç kendini bir an üniversite kapısında buluyor orayı bitiriyor ama bu sefer de iş bulamıyor.
“Üniversiteyi bitirdiğine göre şimdi üniversite mezunu olarak orduya başvurabiliyor mu?” diye sordum. Üzüntülü baba “Onu bilmiyorum, ama oğlum o kadar kırıldı ki yaşadıklarına hiç sanmıyorum” karşılığını verdi.
Can Ataklı - Korkusuz