Can Ataklı; Hiçbir zaman bu kadar aşağılanmamış, bu kadar onursuz duruma düşürülmemişti.
İnsan utanıyor, utanması gerekenler ise umursamıyor bile.
ÇOK GÜLDÜM
İŞTE DARBE İLE İLGİLİ BİLDİKLERİMİZİN ÖZETİ
Dün Ekşi Sözlük'te darbe ile ilgili “hayali” bir konuşma gördüm.
İsmini vermeyen biri, şu ana kadar medyaya sızdırılan ifadelerdeki cümleleri kullanarak komutanlar arasında yaşanan diyalogu yazmış.
Okurken hem güldüm hem de “Galiba yaşadıklarımız bu mizahi yazıdaki kadar anlamsız ve komik” dedim.
Gelin Ekşi Sözlük'te okunma rekoru kıran bu yazıyı birlikte okuyalım;
Tümgeneral Mehmet Dişli: Komutanım şu evrakı imzala.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar: Ne belgesi manyak mısınız lan siz.
Dişli: Seni Genelkurmay Başkanı yapacağız
Akar: Ben zaten Genelkurmay Başkanı'yım.
Gen.Kur. 2. Başkanı: Ne oluyor burada?
Dişli: Darbe oldu
2. Başkan: Ne darbesi lan?
Dişli: Ne bileyim, öyle bir söylenti var.
Akar: Nasıl söylenti var. Bana evrak imzalatıyordun.
Dişli: Bana imzalat dediler.
2. Başkan: Kim dedi?
Dişli: Bilmiyorum, tanımıyorum.
Akar: Ne olacak o zaman?
Dişli: Biz sizi bir tutuklayalım, sonra bakalım.
Akar: Sıkmazsan şerefsizsin.
Dişli: Neden sıkayım?
2. Başkan: Darbe var ya…
Dişli: Ne darbesi, kim yapmış?
Akar: Manyak mısınız siz lan?
1. Yaver: Herkes yere yatsın, Akıncılar'a götüreceğim sizi.
Akar: Neden?
Yaver: Darbe var.
2. Başkan: Kim yapmış?
Yaver: Neyi kim yapmış?
Akar: Darbeyi.
Yaver: Ne darbesi?
Dişli: En iyisi Akıncılar'a gidelim.
Akar: Öztürk Paşa da oraya gitsin.
Yaver: O orada zaten.
2. Başkan: O mu yapmış darbeyi?
Yaver: Ne darbesi, darbe mi olmuş?
Akar: Kalkın Akıncılar'a gidelim, yoksa kendimi keseceğim.
AKINCILAR
Öztürk Paşa: Komutanım hayırdır.
Akar: Ne hayırdır?
Öztürk: Ne işiniz var Akıncılar'da?
Akar: Siz getirdiniz ya.
Öztürk: Biz neden getirtelim sizi?
Akar: Darbe olmuş ya.
Öztürk: Ne darbesi?
Akar: Ebenin.. Neyse, sen ne arıyorsun burada?
Öztürk: Darbecileri ikna etmeye siz gönderdiniz ya.
Akar: İşte darbe diyorsun, kim yapmış?
Öztürk: Ne darbesi
Akar: Allah'a imanı olan biri beni vursun.
İmam: Sonra kanlı darbe yaptılar desinler demi, yemezler.
Akar: Sen kimsin ulan?
İmam: Ben Hava Kuvvetleri imamı.
Akar: Tamam sakinim… Öztürk Paşam diğer paşalar nerede?
Öztürk: Düğündeler hocam.
Akar: Haberleri yok mu?
Öztürk: Neden haberleri yok mu?
Akar: Yok bir şey Öztürk yok bir şey.
Öztürk: Komutanım birazdan diğer paşaları da getirecekler düğünden.
Akar: Kim getirecek?
Öztürk: Darbeciler.
Akar: Öztürk buradan sağ çıkalım seni, Dişli'yi ve o yaveri, bu imamın evinde… Tövbe tövbe.
Öztürk: Yav Yaşar sen ne arıyorsun burada?
2. Başkan Yaşar Güler: Zorla beni buraya getirdiler.
Öztürk: Kim getirdi?
2. Başkan: Darbeciler.
Öztürk: Darbe mi yapmışlar?
Dişli: Ya birileri bir şeyler yapıyor ama kimse bilmiyor ne olduğunu.
Yaver: Ya komutanım… Ne oldukları belli olmayan adamları en yakınlarına getiriyor bizim komutanlar, sonra ne oldu…
Akar: O 1 dolarlar ne?
İmam: Büyüden korusun diye.
Akar: Bu kim lan?
Yaver: Valla biz komutan diyoruz, ama bazıları imam diyor. Ben de anlamadım, ne olduğu belli değil.
2. Başkan: Komutanım TV'lerde darbe olmuş diyorlar.
Dişli: Darbe mi? Kim yapmış?
Yaver: Allah memleketi korusun. Ne adamlar var ya, resmen ülkeye ihanet…
Akar: Ulan buradan bir sağ çıkayım ben…”
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
TÜRK ORDUSU HİÇBİR ZAMAN BU KADAR ONURSUZ HALE DÜŞMEDİ
Yüksek Askeri Şura bitti.
Alışılmışın dışında bir şura idi.
Hep ordunun karargâhında yapılırdı. Bu kez Başbakanlık'ta yapıldı.
Her toplantının sonucu bir açıklama ile kamuoyuna duyurulurdu.
Bu kez açıklama yapılmadı, sadece atamalar Cumhurbaşkanı'na sunuldu, o imzaladı, yapılan atamaları ilan etme görevi danışmanına kaldı.
Yüksek Askeri Şura sonucunun tek özelliği var.
Komuta Konseyi aynen görevde kaldı.
Akıl alır gibi değil.
Bunlar sözde komutanlar.
Bunca olaydan sonra nasıl oluyor da hiç utanmadan sıkılmadan görevlerinde oturabiliyorlar.
Bırakın insan içine çıkmayı, karargâha girip çıkarken selam veren askerlerin, odalarının önünde oturan sekreterlerin, özel kalemlerin, evrak imzalatmaya giren subayların yüzüne nasıl bakabiliyorlar?
Hepsini bırakın evlerine gittiklerinde ailelerinin, çoluk çocuklarının önünde başlarını
kaldırabiliyorlar mı?
Anladığımız kadarıyla hepsini yapabiliyorlar.
Adam Genelkurmay Başkanı; karargâhı cemaatçi teröristler tarafından işgal edilmiş haberi yok.
Darbe olacağını söylüyorlar, sözde emirler veriyor “kimse yerinden kıpırdamasın” diye ama takan yok, üstüne üstlük koca Genelkurmay karargâhını basıp boynuna kement takıp götürüyorlar, hiçbir şey yapamıyor.
Ötekiler güya ordu komutanları. Biri düğünde, biri ev gezmesinde öteki eğlencesinde. Altlarında neler olup bittiğinden haberleri bile yok.
Adları üstünde, komutan bunlar. Görevleri “Komuta” etmek.
Ama komuta edememişler.
Yönetememişler orduyu. İçinin hainlerle, teröristlerle dolmasına izin vermişler.
Darbeyi engelleyememişler, kendi askerlerinin şehit edilmesinin, kimilerinin de linç edilmesinin önüne geçememişler.
Bütün bunlara rağmen görevlerinin başında oturuyorlar ve başbakanın etrafında çember olup emir eri gibi durarak fotoğraf çektiriyorlar ve pişkince bakıyorlar.
Neden?
Çünkü saray “dere geçerken at değiştirmek” istemiyor. Bu atlardan memnun değil ama var bir bildiği ki şimdilik onları görevden almıyor.
Onlar da bunu kabullenip “bu makamda ne otursak kârdır” anlayışı ile yapışmışlar.
Bin yıllık devlet geleneğimiz, bin yıllık ordumuz var.
Ama ordumuz hiçbir zaman bu kadar aşağılanmamış, bu kadar onursuz duruma düşürülmemişti.
İnsan utanıyor, utanması gerekenler ise umursamıyor bile.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
DARBECİLER YÜZDE 1.5 MU YOKSA BİZİM BİLDİĞİMİZ OLANLARIN YÜZDE 1.5'U MU?
Genelkurmay önceki gün Fethullahçı dinci faşist cemaatin kalkıştığı darbenin bilançosunu çıkardı ve “Bu kalkışmaya katılanlar ordunun yüzde 1.5'una tekabül ediyor” dedi.
Hesabı nasıl yaptılar bilmiyorum. 118 general tutuklu. Bunların komuta ettiği askeri gücü hesaplarsak yüzde 30 gibi bir oran çıkıyor.
Anlaşıldığı kadar bu generallerin ellerindeki kuvvetler işe karışmamış.
İyi de karışmamışsa bu generaller niye tutuklu?
Darbe gecesinden bu yana bilgi bombardımanına tutuluyoruz da, bildiğimiz gerçekler ne kadar, emin değilim.
Kim bilir Genelkurmay “Darbeye kalkışanlar ordunun yüzde 1.5'u” derken aslında “Ey ahali senin bildiğin işin yüzde 1.5'u” demek istiyordur belki de.
Açıkçası ben bu olaylarla ilgili bilmediğimiz çok şey olduğuna inanıyorum.
Her şey karman çorman oldu, mahkemeler adil olsun olmasın bunun ne kadarını çözecek bir tahminim yok.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
YABANCI ÜLKELERE KIZIP ÖFKELENMEK SORUNU ÇÖZMÜYOR
Fethullahçı cemaatin dinci faşist darbe girişimi nedeniyle son 15 gündür tamamen kendi içimize kapandık.
Başka konu konuşmuyoruz.
Darbeyi önlediğimiz için de giderek aykırı bütün seslere kulaklarımızı tıkıyoruz, duyduklarımıza da öfkeleniyoruz.
Bir kere şunu bilelim, dünya Türkiye'de olanlara bizim gözümüzle bakmıyor. Ayrıca Türkiye'de yaşananlara ilişkin kuşkular dile getiriliyor.
Bunun da ötesinde Türkiye'nin bazı taleplerine de itirazları var.
Örneğin Avrupa ülkelerinden Fethullahçı yapılanmaya karşı önlem almalarını, bu ülkelerdeki okulların ve şirketlerin kapatılmasını istiyoruz.
O ülkeler de bize “Bu yapılanma ile ilgi elinizde sonuçlanmış bir mahkeme kararı ya da bilgi belge var mı?” diye soruyorlar.
Öfkeden deliye dönüyoruz “Bunlar darbeye kalkıştı, halkına ateş açtı, insanları öldürdü, Meclisi bombaladı, daha ne istiyorsunuz?” diyoruz.
Ama dünyada işler böyle olmuyor. Türkiye'ye habis bir ur gibi sızan Fethullahçı dinci yapılanma elbette yok edilecektir, dünyadaki uzantıları da yok edilmelidir.
Ama bunun yolu öfkeden değil, hukuktan geçer. Bu iktidarın Fethullah Gülen'i bile Amerika'dan resmen istemediğini daha yeni öğrendik.
Bu nedenle çok hızla, bu kirli örgütle ilgili tüm bilgiler ve kanıtlar bütün ülkelere gönderilmelidir. Aksi takdirde tüm ülkelerden hep olumsuz cevaplar alırız ve Türk Milleti durup dururken tüm dünya ülkelerine düşman kesilir.
ÖFKELİ ADAM
İHANETİ UTANMAZCA İTİRAF EDİYORLAR
Hürriyet en çok satan gazete.
Başka bir yerde yazsa kimsenin okumayacağı ve ciddiye almayacağı kişiler, bu gazetede yazınca “önemli” sayılıyorlar.
Medyamızın diğer kesimi ve özellikle internet medyası da “copy-paste” kolaycılığına çok alıştığı için bu gazetedeki kimi isimler tıpkı pop starlar gibi hergün gündeme gelmeyi başarıyorlar.
Bunlardan biri, bugüne kadar her türlü dönekliği yaptıktan sonra, şimdi nereden koku aldıysa almış, korkuya kapılarak kendini “Atatürkçü” ilan etmiş.
Atatürk'ü överken de, geçmişte bu ülkeye nasıl hainlik ettiğini de itiraf etmiş.
Bu yazar laikliğe, eğitimde birliğe, batı medeniyetini örnek almaya, şeyhlere hocalara prim verilmemesine bugüne kadar karşı çıktığını söylüyor ve hepsi için “Atatürk iyi ki bunları yapmış şimdi anlıyorum” diyor.
Türkiye'nin medeni bir ülke olmaması, ilkel bir gericiliğin batağında kalması için bugüne kadar mücadele ettiğini saklamayan bu yazarın şimdi Atatürk'e inanmaya başlaması birçok kişiyi çok sevindirebilir.
Ama ben sevinemiyorum. Çünkü bu zihniyet Türkiye'ye çok zarar verdi. Halkı birbirine düşürdü, milli ve manevi değerlerin içini boşaltıp çürüttü, milletin beynini muhallebiye çevirdi. Şimdi belli ki Türkiye'nin yeni bir uyanışın eşiğinde olduğunu görerek “vaziyet almaya” çalışıyorlar.
Can Ataklı - Korkusuz