loading
close
SON DAKİKALAR

Üç yüksek mahkeme birbirine düştü

Can Ataklı
Tarih: 08.11.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Son seçimde TİP’ten milletvekili seçilen ancak Yargıtay’ın tahliyesini engellediği için Meclis’e gelemeyen Can Atalay’ın durumu iyice Arap saçına döndü.

BUNU YAZMAM GEREK

Saraydan “yalanlama” oyunu

ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in Ankara ziyareti yandaş medyada “Hakan Fidan” şişirmesi haberlerle duyuruldu kamuoyuna.

Hakan Fidan ABDli Bakan’ı fena benzetmişti.

Blinken, Dışişleri’nin önüne geldiğinde telefonla konuştuğu için aracından biraz geç inmişti, bunun üzerine Hakan Fidan arkasını dönüp içeri girmişti.

Blinken’in sarılmaya kalkışması üzerine Hakan Fidan onu itmişti.

Hakan Fidan toplantıda “İsrail’in arkasında durmanız çok yanlış” demişti.

Oysa işin gerçeği çok farklı.

Öncelikle şunu belirtmeliyim; Blinken ve tabii ki ABD yönetimi Erdoğan’ın Hamas ile ilgili sözlerini biliyor. Erdoğan’ın “Ne işi var ABD donanmasının orada?” sözleri de hatırlarda. Blinken’in bu durumu bilerek Ankara’ya gelmesi mantık dışı. ABD Dışişleri Bakanı ancak Türkiye’ye bir şey önerecekse hatta dayatacaksa gelir. Yoksa fikir almaya gelecek hali yok.

Nitekim bizim medyamız konuyu “Türkiye’nin dik duruşu” falan gibi tanımlamasına rağmen dünya medyası görüşmenin esasını açıkladı.

Blinken 2.5 milyon Gazzelinin çeşitli ülkelere dağıtılacağını bildirmiş Ankara’ya.

Bu plana göre 900 bin Gazzeli Mısır’a, 750 bini Türkiye’ye 400 bini çeşitli Arap ülkelerine, 150 bini Suudi Arabistan’a, 100 bini Körfez ülkelerine, 50 bini Amerika ve Avrupa’ya, 50 bini de Batı Şeria’ya gönderilecek.

Dün öğle saatlerinde saraydan bir açıklama yapıldı ve haber yalanlandı.

Dezenformasyonla Mücadele Merkezi adlı birimden yapılan açıklamada aynen şöyle dendi:

“Bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan, “Netanyahu’dan açıklama: 2 milyar dolar karşılığında 1 milyon Filistinlinin Türk vatandaşı olması, Türkiye’de yaşaması konusunda Erdoğan ile anlaştık.” iddiası doğru değildir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yönde bir görüşmesi veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun böyle bir açıklaması söz konusu değildir. İddialar tamamen uydurmadır.”

Açıklama doğru mu?

Evet, doğru.

Çünkü haberin Netenyahu’ya atfedilmesi doğru değil.

Muhtemelen sarayın trolleri, Blinken’in planını Netenyahu’nun açıklaması gibi gösteren tweetler attılar.

Netenyahu’nun “Türkiye ile anlaştık” türü bir açıklama yapmayacağını sokaktaki sıradan vatandaş bile bilir, bunun mantıksızlığını anında anlar.

Saray da bu tweetleri esas alarak “Netenyahu’nun böyle bir açıklaması yok” açıklaması yaptı.

Merak ediyorum, saray “Türkiye’nin 750 bin Filistinliyi sığınmacı olarak kabul etmesi asla söz konusu değildir” diye bir açıklama yapabilir mi?

NOT: 750 bin Filistinli elbette hemen getirilmeyecek. Emine Erdoğan’ın önerdiği gibi önce yaralılar ve çocuklar getirilecek. Ateşkes sağlanmasından ve hatta Netenyahu’nun devrilmesinden sonra bu plan devreye girecek. Bu sıcak ortamda böylesi büyük bir göç zaten mümkün olmaz.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Kılıçdaroğlu’ndan Barış Yarkadaş’a vefa borcu ödemesi

CHP kurultayından sonra çok konuşulan iki gazeteci var.

Biri Barış Yarkadaş.

Diğeri de bir süredir Kılıçdaroğlu’na danışmanlık yapan İmambakır Üküş.

Her iki gazeteci de Kurultay sonucundan çok ağır yara aldı.

Barış Yarkadaş kurultaya günler kala söylediği “Kılıçdaroğlu kazanamazsa, vallahi de billahi de gazeteciliği bırakırım” sözlerinin kurbanı oldu.

İmambakır Üküş de kurultay gecesi Kılıçdaroğlu’nun ikinci tura devam etmesini sağlamak için yaptığı ateşli konuşmanın altında kaldı.

Barış Yarkadaş dün yaptığı açıklamada sözünü tutacağını ve aktif gazeteciliği bırakacağını, ancak Tv yorumculuğu konusunu düşündüğünü yakında bir karar vereceğini açıkladı.

Kılıçdaroğlu son zamanlarda kendisini çırpınarak destekleyen Barış Yarkadaş’a vefa gösterdi ve yenilgi sonrası ilk demecini de kendisine verdi.

Kılıçdaroğlu demecinde “Kurultayda çeşitli tartışmaların olması doğaldır. Ancak bunlar artık geride kalmıştır. Başta Genel Başkanımız Özgür Özel olmak üzere göreve yeni seçilen tüm arkadaşlarımızın başarılı olmasını temenni ediyorum” dedi.

Sürpriz gelişme ise Özgür Özel’in Barış Yarkadaşa destek vermesi oldu

Özel yaptığı paylaşımda, “Barış Yarkadaş, önceki dönemde parlamentoda birlikte görev yaptığım bir arkadaşımdır. Kendisi geçmiş dönemde karşımda yer almışsa ve gazetecilik sınırlarını aşan yorumlarda bulunmuşsa da ben geçmişten yana bir kırgınlık taşımayacağıma dair delegelerimize ve kamuoyuna söz verdim. Sözüm sözdür. Barış Yarkadaş’ın kararını yeniden değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum, bu konuda kendisini arayacağım.”

Bütün olana bitene rağmen iyi gelişmelerdir bunlar.

Bence Barış Yarkadaş elbette yaptığı işi sürdürmeli.

Ama yaşadıkları kendine ders olmalı, istediği tarafta olmalı ama ipin ucunu kaçırmamaya özen göstermeli.

ŞAŞIRDIM

Üç yüksek mahkeme birbirine düştü

Son seçimde TİP’ten milletvekili seçilen ancak Yargıtay’ın tahliyesini engellediği için Meclis’e gelemeyen Can Atalay’ın durumu iyice Arap saçına döndü.

Can Atalay nedeniyle üç yüksek mahkeme birbirine düştü.

Türkiye’de hukuk hiçbir zaman bu denli çapraşık hale getirilmemişti.

Can Atalay milletvekili seçildi, yasalara göre derhal tahliye edilmesi gerekirdi. Ama bu olmadı, iktidar kendini açıkça göstermeden Can Atalay’ın hapiste kalmasını sağladı.

Can Atalay son çare olarak Anayasa Mahkemesi’ne gitti, mahkeme hak ihlali olduğuna karar vererek acil tahliye istedi.

Yargıtay bunun üzerine davayı tekrar ilk mahkemeye gönderdi.

İlk mahkeme de topu yine Yargıtay’a attı.

Dün Yargıtayın ilk mütalaası geldi.

Buna göre Atalay’ın asla dokunulmazlık alamayacağı belirtiliyor.

Gerekçe olarak da Anayasa’nın 14’üncü maddesi gösteriliyor.

Yargıtay’ın mütalaasına göre “Anayasa’nın 14’üncü maddesi kapsamına giren suçların tahdidi olarak sayılmaması kanun koyucunun bilinçli tercihidir. Hükümlünün mahkumiyetine konu suç ve eylemleri devlet güvenliğine karşı işlenen suçlardandır ve madde kapsamına girmeyeceğini düşünmek mümkün değildir.”

Şimdi duruma bakalım.

Bu kararla üç yüksek mahkeme çelişkiye düşmüş oluyor.

Öncelikle YSK durumunu bildiği halde 14’üncü maddeyi görmezden gelip Atalay’ın milletvekili adayı olmasına onay vermiş, seçilince de mazbatasını teslim etmiş.

Anayasa Mahkemesi de bu maddeye rağmen Atalay hakkında “hak ihlali” kararı vermiş, tahliye edilmesi gerektiğini açıklamış.

Yargıtay ise yüksek mahkemeler içinde 14’üncü maddeye uyan tek kurum durumunda.

Haydi çözün bakalım.

İşin özeti şudur: İktidar intikam hevesi ile hukuku bu kadar eğip bükünce ortaya böyle bir garabet çıktı işte.

FIKRA GİBİ

Coca Cola’nın İsrail malı olduğunu kim uydurdu?

Kim cahillerin “Allahü Ekber” sesleri arasında Coca Cola şişelerini sokaklara dökmesine gülüp geçtik aslında.

Coca Cola’nın İsrail malı olduğunu zanneden bu kişiler aslında ne yaptıklarını bilmiyorlardı.

En komik tarafı ise para verip aldıkları kolaları dökmeleri.

Aslında bilerek isteyerek İsrail’e destek olduklarını bile fark etmiyorlardı.

Bu saçmalıklara gülüp geçtik ama şimdi ne görelim devletin iki büyük kurumu da bu eyleme katıldı.

Önce THY iç hatlardaki CİP salonlarından Coca Cola ikramını kaldırdı.

Dış hatlarda ise Coca Cola ikramı sürüyor nedense.

Ardından TBBM’de de aynı uygulama başladı.

Arık konu gülüp geçilecek gibi değil.

Kim uydurduysa uydurdu ama buna koca devletin de ayak uydurması gerçekten çok komik, ancak fıkralara konu olabilir böyle bir şey.

İşin tuhaf tarafı, bu cehaletle sanki Coca Cola boykot ediliyor ama nedense satışlarda artış olmuş.

Ayrıca borsada da değeri yükselmiş.

Çok hoş bir ülkeyiz vesselam.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Gezi için “vandallık” diyenler, polis otobüsünü bu hale getirdi

Medyamızda nedense pek yer almadı.

Önceki gün bir grup dinci Adana İncirlik Üssü önünde bir protesto gösterisi yapmaya kalktı.

Ancak gösteri bir anda üsse girme eylemine dönüştü.

Doğal olarak güvenlik güçleri buna engel oldu.

Ama azgın dinci kalabalığı ikna etmek mümkün olmayınca gaz ve su sıkıldı.

Dinci grup da taş ve sopalarla polise saldırdı.

Birçok polis, tıpkı aynı grupların İstanbul’daki İsrail konsolosluğu önündeki gibi saldırması sonucu yaralandı.

Bu arada polis otoları da taşlandı.

O güruh Gezi olayını kirletmek için “vandallık” suçlaması yapmıştı.

Polisin çok sert tutumunu övmüşler ve “Devlete uzanan eller elbette kırılacaktır” diye çığlıklar atmışlardı.

Gezide kimse özellikle polise saldırmamıştı, oysa bu dinci gruplar gözleri dönmüş halde polise saldırıyor her eylemde.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları