THY'deki vicdan sorunu bireysel değil kolektif...
Haziran ayının başında önce Iğdır’dan sonra Erzurum’un Oltu’sundan Urfa’dan, Gümüşhane’den gelen “gökte parlak bir cisim dolaşıp kayboldu” haberleri heyecan yaratmıştı.
Anlatılan, tipik “UFO” görüntüsüydü. Acaba uzaylılar ziyaret için bu kez Doğu Anadolu bölgesini mi tercih etmişti?
UFO’lara inanalar (ki inanmamak için bir neden yok, şu koca evrende gerçekten yalnız başımıza mıyız) hemen harekete geçtiler, görüntü analizleri yapılmaya başlandı.
Aradan birkaç gün geçti ki, İsrail’den bir açıklama geldi. Bu açıklamada gökyüzünde beliren parlak ışığın UFO değil bir Rus füzesi olduğu belirtiliyordu.
Nitekim çok kısa bir süre sonra Rusya’dan beklenen açıklama geldi; “Özür dileriz, sizin UFO sandığınız ışıklı görüntü bizim Topol ICBM tipi bir füzemizdi. Bir atış tatbikatı yaptık, Kazakistan üzerinde olacaktı ama bir füze yanlışlıkla yoldan çıktı, bir sorun olmadan indirildi.”
Herkes rahatladı.
UFO heyecanı duyanların hevesi de kursaklarında kaldı.
Buraya kadar normal değil mi?
Evet, normal, ama kafama takılan bir nokta var.
ABD’nin Malatya Kürecik’te kurduğu bir “füze kalkanı” var değil mi?
Ve kalkan, Doğu’dan atılacak bir füzeyi anında saptayarak önlem alacak.
Kalkan kurulurken hayli gürültü kopmuştu; İran’a karşı kurulduğu, NATO ülkelerini koruma bahanesiyle aslında İsrail’i koruyacağı ileri sürülüyordu.
Buna karşı Başbakan Erdoğan “süper ülke olarak bazı yükümlülüklerimiz ve sorumluluklarımız” olduğunu belirterek bu füze kalkanının kurulmasına izin verdiğini söylemişti. Başbakan “denetimi bizde olacak, hem bilgiyi biz alacağız hem de karşı füzelerin kontrolü elimizin altında olacak” demişti.
Oysa bir süre sonra bu füze kalkanının bilgileri bizimle asla paylaşmayacağı, ayrıca karşı füze kontrolünün de Akdeniz’deki ABD gemilerinde olacağı, bizzat ABD tarafından açıklanmıştı.
Sorma, sorgulama yöntemi çoktan unutulduğu için birkaç kişi dışında kimse Başbakan’a “Bu nasıl iş?” diye soramamıştı.
İşin ilginç tarafı Başbakan “Bu koruma kalkanı asla İsrail’i korumak için kurulmadı, İsrail’e yönelik bir füze saldırısında devreye girmeyecek” de demişti. ABD bunu da yalanlamış ve “kalkan İsrail’i de koruyacak” demişti.
Mecburen yalayıp yutmuş ve susmuştuk.
Şimdi merakım şu; bizim UFO zannettiğimiz Rus füzesini bu füze kalkanı gördü mü, görmedi mi?
Muhtemelen görmüştür, ama doğal olarak bizim haberimiz olmadı. Çünkü Kürecik’teki füze kalkanlarıyla hiçbir ilgimiz yok, sadece topraklarımızı kullandırıyoruz.
Bu kalkanın İsrail’i koruduğu da bir gerçek. Çünkü ilk açıklamaya bakın, nereden geldi? İsrail’den. Demek ki kalkan durumu saptadı, bilgiyi paylaştı ve İsrail’e yönelik bir tehdit olmadığını görüp bildirdi.
Ama lütfedip Türkiye’ye bilgi vermediler. “Sizin UFO sandığınız aslında Rus füzesi” demediler. Bu nedenle hiçbir iktidar yetkilisi bu konuda bir açıklama yapmadı. Yapılan açıklamaların da üzerine yattı.
*****
Bu ne kin bu ne öfke böyle
Hürriyet’ten Vahap Munyar THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu’yu konuşturmuş, işten atılma konusu üzerine.
Yazıyı okurken insanın tüyleri ürperiyor.
Bu kini, bu vicdansızlığı anlamak mümkün değil.
Hamdi Topçu diyor ki “İzinsiz eylem yapanları uyardım, bunun cezasız kalmayacağını söyledim, çalışmaları engelleyenleri kamerayla saptadık.”
Yani Yönetim Kurulu Başkanı Bey meğer çalışanları uyarmış, “atarım ha” demiş buna rağmen bir günlük eylem sürmüş.
Eh koskoca THY Yönetim Kurulu Başkanı, onun lafının üzerine laf mı söylenir, o da atmış 305 kişiyi. Tazminatsız, ihbarsız.
“Aç kalın da görün gününüzü, anlayın iktidardaki bir adamın sözünü dinlememeyi” demiş.
Tabii sadece Hamdi Topçu değil, bütün THY Yönetim Kurulu oy birliği ile “atalım bunları” demiş.
Yani vicdan sorunu bireysel değil, kolektif.
Bu arada THY Yönetim Kurulu kimlerden oluşuyor acaba? Geçmişleri, bu sektör hakkındaki bilgi ve becerileri nelerdir?
Örneğin Başkan Hamdi Topçu THY’ye gelmeden önce ne iş yapıyordu? Mali müşavir miydi? Küçük bir şirketteyken dev gibi bir havayolu şirketini yönetecek bilgi ve beceriye sahip olduğunu kim keşfetti. Bu kişi yönetime geldikten sonra THY’nin mali müşavirlik işleri, istifa ettiği şirkete mi verildi?
Bunlar da merak konusu elbette.
*****
Üst üste yatan mahkûmlar
Şanlıurfa Cezaevi’nde 13 kişinin ölümüyle sonuçlanan trajik olay, cezaevi kapasitesinin yetersizliğinden kaynaklanıyormuş. 6 kişilik koğuşlara 18 kişi koyunca elbette orası kalınmaz hale gelir. O sıkışıklık ve kalabalıkta tartışma çıkmaması da mümkün değildir.
Üstelik bir kavganın yangınla sonuçlanması ve belli ki cezaevi yönetiminin beceriksizliği nedeniyle 13 insanımız daha hayatından oldu.
Cezaevlerinin durumunu ancak bildiğimiz kişiler içeri girdiğinde ya da bu tür trajik olaylar sonucunda öğrenebiliyoruz.
Bunun yanı sıra adalet sistemimizdeki garabeti de böylelikle görüyoruz.
Silivri’de henüz hiçbir mahkûmiyet almamış gazeteciler, aydınlar, akademisyenler, askerler hücrelere atılıp koridorda bile birbiriyle karşılaştırılmazken, bakın Şanlıurfa’da 6 kişilik yerde 18 kişiyi bir arada yatırıyorlarmış.
Başka cezaevlerinde üst üste yatırılarak eziyet çektirilirken, Silivri ve benzeri yerlerde tecrit ederek eziyet çektiriliyor. İkisi de yanlış olduğuna göre Adalet Bakanlığı suçlu demektir.
*****
THY’de grev yasaklatan işçi simsarı milletvekili meğer hayvansevermiş
Metin Külünk adını artık biliyorsunuzdur. THY’de grev yasaklatan AKP Rize Milletvekili. 305 kişinin işten atılmasına sebep olup sonra kendi internet sitesinde THY’ye hostes bulmak için işçi simsarlığına başlayan ve CV toplayan adam.
Meğer bu kişi müthiş bir hayvansevermiş. Yaptıklarını yazınca hayvanseverlerden bir tepki yağdı ki sormayın. Efendim bu adam hayvan dostuymuş, hayvansever derneklerinin yanındaymış, onlar için canını dişine takıp çalışıyormuş, falan filan.
Ne güzel de, yani Külünk Bey hayvanları seviyor diye THY’de yaptıklarını yok mu sayacağız?
Bu kişi hayvanları seviyor olabilir ve bu nedenle takdir de ederiz ama biraz da insanları sevmesini dilemek hakkımız.
Ayrıca hayvanlara bu kadar merhametle yaklaşıp bir vicdan abidesi gibi olabilen birisinin insanların işlerinden atılmasından mutluluk duyması ve kendisine yakın kişileri atılanların yerine aldırmak için kolları sıvaması da ne yaman çelişki.
Bu arada, Külünk’ün topladığı CV’leri THY’ye gönderip gödermediğini, bunlardan kaçının işe alındığını ve AKP’li milletvekilinin bunlardan bir komisyon alıp almadığını da henüz öğrenemedik.
*****
LYS bitti, her zaman olduğu gibi “yanlış soru” tartışmaları başladı. Bir öneri: Bundan sonra sorulardan birisi de, “Bu sınavdaki soruların hangileri yanlıştır?” olsun. Böylece yanlış sorular da işe yarasın. (Gani Yıldız)