Ümit Özdağ, MİT TIR’ları nedeniyle tutuklanacağı mı hissetti?
Can Ataklı; Sanıyorum dokunulmazlığının kalkması halinde tutuklanma ihtimalinin çok yüksek olduğunu biliyordu Ümit Özdağ. “Acaba” diyorum kendi kendime, “Ümit Özdağ’a bundan kurtulması için böyle bir operasyona kalkışması mı tavsiye edildi?”
ANALİZ
Ümit Özdağ olayı: Görülmemiş satış
Şunu hemen yazayım, 21 Ekim 2020 Türk basın tarihine geçecektir.
Çünkü dün yani çarşamba günü bir gazete, basın tarihinde görülmemiş “bir algı ve satış operasyonu” yapmıştır.
Durumu anlatayım.
Pazartesi gecesi yandaşların amiral gemisinin genel yayın müdürü sıfatlı yazarı, İYİ Parti Milletvekili Ümit Özdağ’ı “tek başına” programa aldı.
Özdağ, bu yayında İYİ Parti İstanbul İl Başkanı’nın “FETÖ’cü olduğunu” söyledi.
Özdağ bununla da yetinmedi, konuyu daha önce birkaç kez genel başkana anlattığını ancak Meral Akşener’in “Ben devlet yetkilileri ile konuştum, ellerinde böyle bir kayıt yok, yani mesele etme” dediğini söyledi.
Bunları salı sabahından beri dinliyorsunuz, izliyorsunuz, okuyorsunuz.
Şimdi gelelim işin “satış” kısmına.
Hürriyet Genel Yayın Müdürü, dün gazetesine bu olayı manşet yaparak “Özdağ bombası nasıl patladı?” başlığını attı.
Habere göre, Ümit Özdağ geçen hafta Ahmet Hakan’ı aramış ve “Ahmet Bey, ben sizin programınızda İYİ Parti’de yaşananlarla ilgili konuşmak istiyorum” demiş.
Hakan da hiç düşünmeden, “Tabii ki” diye cevap vermiş.
Yazının devamı daha da facia, bir operasyonun nasıl hazırlandığını ibretlik içimde ortaya koyuyor.
Ahmet Hakan sormamış bile Ümit Özdağ’a “Neler anlatacaksınız?” diye.
Aradan bir hafta geçtikten sonra ikili, stüdyoda karşı karşıya gelmiş ilk kez ve Ahmet Hakan nihayet sormuş, “Ne diyeceksiniz programda? Koray Aydın’dan mı söz edeceksiniz?” demiş.
Özdağ da gülmüş ve “Hayır, başka şeylerden de söz edeceğim. Bu akşam burada bomba patlayacak” cevabını vermiş.
Akıl alır gibi değil.
Birincisi; bir siyasi partinin eski genel başkan yardımcısı “partisinde olanlarla ilgili önemli açıklamalar yapacağını” söylüyor, ama bütün işi merak olan bu gazeteci, sorgusuz sualsiz “hayhay” diyor.
İkincisi; aradan geçen bir hafta süresince de hiç merak etmiyor ve Özdağ’a konu ile ilgili hiçbir şey sormuyor. Sormadığı gibi program adeta bir sır olarak kalıyor.
Üçüncüsü; bir gazeteci için en önemli şey yaptığı bir haberin, röportajın kamuoyunda ses getirmesi, geçekten bomba gibi patlamasıdır. Ama gazetenin genel yayın müdürü, “Bakın sorduğum sorularla nasıl da bomba gibi bir haber yakaladım” demek ve bunun keyfini çıkarmak yerine, konuğunu “O beni aradı, gelip açıklamalar yapacağını söyledi” diye ele veriyor, yani satıyor.
Böylelikle programın konuğu “Laf lafı açtı, ben de maksadını aşan şeyler söyledim” deme ve özür dileme veya sözlerini düzeltme şansı bile bulamaz hale geliyor ki, zaten başlı başına bu durum programın nasıl danışıklı dövüş olduğunun bir göstergesi.
Ümit Özdağ, bugüne kadar saygın bir akademisyen ve siyasetçi olarak bilinen şöhretini birkaç dakika içinde neden yok eder, anlamak zor.
Ama kim bilir belki bunun cevabı diğer “meraklı yazıda” vardır.
BUNU YAZMAK GEREK
Konu İYİ Parti’nin başını çok ağrıtacaktır
Ümit Özdağ’ın açıklamaları İYİ Parti’de elbette büyük tepki yarattı.
Ancak beni şaşırtan durum, parti yöneticilerinin neden 24 saat beklemeyi tercih ettikleri oldu.
Normal olarak bu kadar önemli bir iddianın ortaya konduğu an, gerekli cevaplar verilir ve mesai saati başlar başlamaz da “hukuki olarak” harekete geçilir.
Oysa bu böyle olmadı.
Meral Akşener yayının ertesi günü “sade suya tirit” bir açıklama yaptı.
Asıl tepki düne bırakıldı.
FETÖ’cülükle suçlanan İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, adliyeye gidip önce basın açıklaması yaparak iddiaları yalanladı, sonra da savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Kalabalıklarla yapılan sert açıklamalar ve suç duyuruları durumu kurtarır mı?
Bana göre hayır.
Çünkü çok belli ki iktidar kanadı önceden hazırlanmış bir senaryoyu uygulamaya sokmuş.
Kavuncu, FETÖ’cüdür değildir elbette bilemem ve elimde bilgi olmadan bir şey söylemem de mümkün olamaz. Buna karşı medyanın yüzde 95’ini elinde tutan iktidar, konuyu her gün diri tutacağı gibi akla hayale gelen gelmeyen pek çok haberle İYİ Parti’nin üzerine gidecektir.
Ayrıca kimse şunu da bilmiyor; Ümit Özdağ tek başına mı hareket etmektedir yoksa gelişmelere göre önümüzdeki günlerde İYİ Parti içinde başkaları da algı operasyonu kervanına katılacak mıdır?
Sonuç olarak, hem İYİ Parti hem de AKP’ye karşı iş birliği yapabilecek muhalefet ciddi bir hasar almıştır.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Ümit Özdağ, MİT TIR’ları nedeniyle tutuklanacağı mı hissetti?
Kamuoyu muhtemelen durumun çok farkında değildir ama Libya’da şehit olan MİT olayının “hedefteki isimlerinden biri” Ümit Özdağ.
Gazetecilerin gözaltına alınıp tutuklandığı, Müyesser Yıldız’ın ise hâlâ tutuklu olduğu soruşturmada, savcılık Ümit Özdağ’ın da dokunulmazlığının kaldırılmasını ve yargılanmasını istiyor.
Ankara’daki bazı kaynaklarım “Özellikle MİT çok bastırıyor. Ümit Özdağ’a haddinin bildirilmesini istiyor. Bu durum bizzat Özdağ’a da haber verilmiş zaten” dedi.
Aynı kaynağım şöyle devam etti; “Bugüne kadarki tecrübelerimize göre Özdağ’ın dokunulmazlığı kalkarsa hemen gözaltına alınır ve çıkarıldığı mahkemede de tutuklanır. Ondan sonrası felaket zaten Özdağ için.”
Sanıyorum dokunulmazlığının kalkması halinde tutuklanma ihtimalinin çok yüksek olduğunu biliyordu Ümit Özdağ.
“Acaba” diyorum kendi kendime, “Ümit Özdağ’a bundan kurtulması için böyle bir operasyona kalkışması mı tavsiye edildi?”
Çünkü gerçekten aklıma başka bir şey gelmiyor.
Bir siyasetçi, kariyerine bitirebilecek bir algı operasyonuna ancak geleceğinden hiç endişesi olmazsa kalkışabilir.
Ne bileyim, böyle deli sorular dolaşıyor ister istemez.
KOMİK
Yok artık, medya AKP’nin sesini yansıtmıyormuş
AKP Genel Başkanı’nın en beğendiğim! tarafı “Ayıp olur, bu beni toplum önünde mahcup edebilir, kimse söylediğime inanmaz” gibi bir duyguya hayatında hiç yer vermemesi.
Bu nedenle dün söylediğini, hatta sabah söylediğini öğleden sonra başka türlü dile getirebiliyor.
Ofer olayını hatırladım birden, sabah “Tanımam” dedi, öğle üzeri “Bir kere karşılaşmış olabiliriz” dedikten sonra akşama doğru da “Yemek yemiştik” açıklamasını yapmıştı.
Amerikalı papaz ve Alman gazeteci için “Bu can bu bedende oldukça onları geri vermem” demişti, sonrasını biliyorsunuz.
En son, Suriye’deki gözlem noktalarının etrafını çeviren Suriye’yi tehdit etmiş ve “Putin’e söyledim, ya kendiliklerinden geri çekilirler ya da ben geri çektirmesini bilirim” demişti. Şu sıralar Suriye’deki gözlem noktalarını boşaltıyoruz.
Erdoğan, iktidarı boyunca en çok “medyanın kendilerine yeterince yer vermemelerinden” şikayet etti.
Ne istiyor anlamış değilim, ortada medya bırakmadı, yüzde 95’ini elinde tutuyor, yandaş tetikçi medya neredeyse her gün aynı manşetlerle çıkıyor.
Sanıyorum bir avuç kalan medyanın da aynı kervana takılmasını istiyor ancak o zaman kendini mutlu hissedecek.
ÇOK GÜLDÜM
Yoksulluk mağduru numaralarına dikkat
Olayı çok yakından bizzat yaşayan bir dostumdan dinledim.
Size de aktarayım ki, yoksulluğunu sömürü haline getirenlerin oyununa gelmeyin.
Olay metrobüste geçiyor.
Orta yaşlı bir adamın telefonu çalıyor.
Telefondan öfkeli bir ses yükseliyor ama tabii anlaşılmıyor pek.
Adam dinliyor biraz, sonra da herkesin duyacağı biçimde konuşmaya başlıyor.
“İsmail abi, bağırma kızma ne olursun… Haklısın… Elini ayağını öpeyim… İşten çıkarıldım… Kaç aydır iş bulamıyorum… Evde yiyecek bir lokma dahi yok… Çocuklarıma bilgisayar falan dahi alamadım… Ders çalışamıyorlar… Akşam pazar yerlerine gidip artıkları topluyorlar… Her gün ağlıyoruz. En son dün karımın telefonunu sattık o da 600 lira.. Senin borcunu verebilmem için 1400 lira daha bulmam lazım.. Evlilik yüzüklerimizi de satıp paranı vereceğim. Ne olur abi kızma… Ne olur bağırma.”
Derken koca adam ağlamaya başlıyor. Bir yandan da elinde hazır mendil gözlerini siliyor.
Konuşmayı metrobüsün en arkasındakiler dahi duyuyor.
Bir de ne göreyim. Sağımdaki solumdaki insanlar cüzdanlarını çıkardılar. 100 dolar çıkaran mı, 100 lira çıkaran mı ararsınız artık.
Ben başladım gülmeye. Yanımdaki adam neden güldüğümü sorunca “Bu adamı dün de görmüştüm. Yine ağlıyordu ve yine herkes para veriyordu” dedim.
Adam o sırada paraları cebine koydu, Zincirlikuyu’da indi. Ben de indim, uzaktan izliyorum. 10-15 dakika geçince Avcılar yönüne giden başka metrobüse bindi. Oysa indiği metrobüs zaten Avcılar’a gidiyordu…
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları