Can Ataklı; Bolu CHP örgütü de bu tuhaf kararı protesto etmek için Milli Eğitim Müdürlüğü'ne siyah çelenk bırakmak istedi.
Vay sen misin çelenk bırakmak isteyen, Bolu'nun valisi sürmüş polisi kalabalığın üzerine vermiş gazı.
ANALİZ
EROL EVGİN'E SADECE AKP'LİLER ÖFKELİErol Evgin Türkiye'nin en sevilen sanatçılarından biri. Sevilen pek çok şarkısı olan Evgin bugüne kadar siyasi içerikli açıklamalar hiç yapmamıştı.
Hafta başında bir gazeteye verdiği röportaj bir anda olay oldu.
Daha doğrusu iktidar ve yandaşı kesimler olay haline getirdi.
Uzun röportajda söz güncel siyasi konulara geliyor, Evgin pek televizyon izlemediğini söyleyince röportajı yapan “Haber bülteni izlemiyorsunuz yani? Beni izlemiyorsunuz?” diye soruyor.
Evgin ise “İzlememek lazım aslında ama olmuyor tabii, sizi izliyorum. Bu ülkede demokrasinin en iyi çözüm olduğu konusunda şüphelerim var” dedikten sonra şöyle devam ediyor;
“Demokrasi galiba eğitimli ülkeler için iyi bir çözüm. Bize fazla geliyor. Bir manken kızımız (Dağdaki çoban ile benim oyum bir mi?) olacak demişti hatırlarsanız… Hoş değil o tanım ama şunu düşünüyorum; Okuma yazma bilmeyen, oyuna parmak basan bir kardeşimizle, ablamızla, annemizle 3 üniversite bitirmiş birinin birer oy hakkı olması adaletli mi geliyor size sorarım. Hiç hakça değil.”
Röportajı yapan AKP yandaşı Evgin'i sıkıştırmaya çalışarak “Hak tam da bu değil mi? Eşitlik?” diye sorunca Evgin de “Bana adaletli gelmiyor bu durum. Herkes seçebilmeli tabii. O parmak basan ablamız muhtarını seçsin, biraz daha iyi eğitim alanı belediye başkanını seçsin” cevabını veriyor.
Demokrat biri olduğu iddiasını her fırsatta vurgulamaktan kaçınmayan AKP yandaşı sertleşerek bu kez “Çok seçkinci bir tavır değil mi bu? Eşitlik nerede kaldı?” diye soruyor.
Evgin soğukkanlı cevap veriyor; “Neyin eşitliği? Öbür tarafta eşitlik oluyor mu? Hakça bir durum mu? Bu ülkede eğitim açısından eşitlik var mı? İnsanlara aynı imkânları sunabiliyor muyuz? Bakın kadınların gücüne… Siyasetçiler bunun önemini kavrasalar, siyasetin merkezine oturtsalar müthiş başarılar kazanacaklar. Ama yapmıyorlar. Neden? İktidarları, güçleri ellerinden gider diye yapmıyorlar. Cehaletin korktuğu kadındır. Kadın öğrenirse çocuğu da öğrenir. O yüzden kadınları cahil bırakmak birilerinin işine geliyor. Eğitimde eşit fırsat yaratmazsanız eşitlik nerede kaldı? Önce herkesi eğitelim sonra demokratız diye ortaya çıkalım.”
Demokrasi ve hukuk sistemini içine sindirmiş, herhangi biri bu sözleri okur, gülümser ve geçer.
Ben öyle yaptım. Şunu düşündüm; Erol Evgin yaşam alanının daraltılmasından rahatsızlık duyuyor belli ki. Demokrasiyi sadece laf olarak kullanan ama tüm uygulamaları faşizmi çağrıştıran yöntemlerden sıkılmış bu nedenle biraz uzak durmak istiyor. Eğitimsiz, bilgisiz ve niteliksiz kesimlerin inanç ve duygularına hitap edilerek iktidarı kendinden olmayan herkese karşı bir baskı aracı olarak kullananlardan usanmış. Söylediklerinin demokraside yerinin olmadığını kendisi de biliyor ama tepkisini ortaya böyle koymuş.
Normali buyken ve aklı başında kimse Erol Evgin'e bu sözleri nedeniyle saldırmazken, iktidar yandaşları kıyameti kopardılar.
Peki niye? Çok demokrat oldukları için mi?
Hayır, bu sözlerden sadece iktidar ve yandaşları nem kapar da ondan.
Şunu biliyorlar; “Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?” sözünün gittiği yer iktidar.
Alındıkları da bu.
Haksız değiller.
Demokrasi mevcut en iyi yönetim ve yaşam biçimi.
Ama en iyi sistemin de aksayan yönleri vardır.
Demokrasinin aksayan yönü de bu.
Bir siyasi görüş, toplumun en az eğitimli, kültürlü, yetenekli ve yoksul kesimlerini, demokrasinin nimetlerinden yararlanarak etkileyebilir ve ortaya bizdeki gibi bir sonuç çıkabilir.
YENİ ÖĞRENDİM
“CENAZEDE ATATÜRK'E DUA EDİLMESİNİ İSTEMEK GÜNAHTIR” DİYEN MUHTAR BAŞBAKAN'A SORULDU
Birkaç gün önce yazdığım “Atatürk için dua vasiyet edilemezmiş” başlıklı yazım CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka tarafından Başbakan'a soru önergesi olarak yöneltildi.
Nazlıaka Başbakan'ın yazılı olarak yanıtlamasını istediği şu soruları sordu;
Atatürk'ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı'nda çalışan, Atatürk'ün açtığı okullarda okuyup yetişen bir din görevlisinin ülkemizin kurucusunun adını bir duada geçirmesini günah saymasının dinle, imanla bağdaşır yanı nedir?
Atatürk'ün adının cenaze duasında anılmasının günah olmasının dini dayanağı nedir?
Hayatını kaybeden kişinin vasiyeti olduğu halde Atatürk'ün adının günah diye geçirilmemesi ölen kişinin maneviyatına, ailesine ve topluma saygısızlık değil midir?
Kıldırılan cenaze namazlarında benzeri olayların sık sık yaşandığı ifade edilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu tür olayların yaşanmaması için ne tür önlemler alınacaktır?
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
VALİ OLMAK İÇİN OKUMAK GEREKİYORDUR HERHALDE
Bazı valilerin yaptıklarına, söylediklerine bakıyorum da çok şaşırıyorum. Çünkü herhalde vali olmak için biraz okumuş yazmış olmak gerekiyordur.
Oysa öyle şeyler söyleyen valiler var ki insan bir anda “Bu kişi eğitim almış mı, mürekkep yalamış mı?” diye sormadan edemiyorsunuz.
Örneğin Bolu'da Milli Eğitim Müdürü okullardaki mezuniyet törenlerinde 10'uncu Yıl Marşı'nın çalınmasını yasakladı.
Bolu CHP örgütü de bu tuhaf kararı protesto etmek için Milli Eğitim Müdürlüğü'ne siyah çelenk bırakmak istedi.
Vay sen misin çelenk bırakmak isteyen, Bolu'nun valisi sürmüş polisi kalabalığın üzerine vermiş gazı.
Şimdi aslında okumuş yazmış olması gereken valinin uygulattığı şiddet için söylediği gerekçeye bakın; “Belki başka amaçlarla bu toplantıyı başka yöne kaydırmak isteyenler polisin kurmuş olduğu barikatı kaldırmak ve emniyet güçlerimizi zor durumda bırakmak üzere bazı tatsız hareketler yaptılar. Bunun üzerine de emniyet güçleri tabii ki daha önceden izin alınmadığı için müdahale etti.”
Toplantıyı başka yöne kaydırmak ne demek?
İkincisi anayasal bir hak için önceden izin almaya gerek olmadığını bilmiyor mu bu vali?
Onun için “vali olmak için okumak gerek mi?” diye soruyorum.
Sonra 10'uncu Yıl Marşı için de konuşmuş valimiz.
Bu marştan kimsenin rahatsız olması mümkün değilmiş. Ama bu marşın bir takım ideolojik sebeplerle kullanılarak insanlar arasında ayrımcılık yapmak, ayrıştırmak, onları etiketlemek, onların kafalarının nasıl yönde olduğu yönünde yargıya varmak doğru değilmiş.
Devam ediyor valimiz; Okullara 10'uncu Yıl Marşı'nın yasaklanması gibi bir durum söz konusu değilmiş. Herkes istediği yerde, istediği marşı söyleyebilirmiş. Ancak birileri bu marşı programın içine koymaya çalışırsa, biz tek tipçi bir anlayış içerisinde olmuş olurmuşuz.
Kim bu marşı program içine sokmaya çalışanlar? 10'uncu Yıl Marşı'nı söylemek neden tek tipçi anlayış olsun? Yerine dayatılan Mehter Marşı olunca çok tipçi mi olmuş oluyoruz?
ŞAŞIRDIM
ESKİ GENELKURMAY BAŞKANI NEDEN KONUŞTU?
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'ın “Şehit vermemek için operasyonlara çıkılmadığı zamanları da biliyoruz” sözlerine “isimli” ilk tepki eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'tan geldi.
Büyükanıt bakanın sözlerinin gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmadığını söyledi.
Eski Genelkurmay Başkanı bu açıklamayı neden yaptı acaba?
Kastedilenin kendisi olduğunu mu düşündü yoksa mevcut komuta konseyinin ortaya henüz resmi bir tepki koymamasına mı içerledi ya da başka bir nedeni mi var bilemiyorum.
Bunları bilemiyorum elbette ama dün de yazdığım gibi asker-saray-iktidar ilişkilerinde bir gariplik olduğunu görmemek mümkün değil.
Fikri Işık'ın sözlerine yönelik, Büyükanıt'ınki hariç gayri resmi tepkilerin bir rahatsızlığı gösterdiği kesin.
KOMİK
HEM SALDIRGAN HEM KORKAK
Firuzağa'daki rezil saldırıdan “İşte yine Gezi'yi başlatıyorlar” diye yaygara yaparak nemalanmak isteyen yandaş yalakalar, planları tutmayınca ne yapacaklarını şaşırdılar.
Bir şehir magandası ve birkaç arkadaşına güvenerek provokasyona kalkışanlar yine hüsranla yerlerine oturdular.
Tabii olay böyle olunca ortaya başka bir manzara daha çıktı.
Planlar tutmayınca saldırıyı yapan tetikçiler de kıvırmaya başladılar.
Ancak kıvırtmak bile bir akıl zeka işi olduğundan bunu da beceremediler ve hafifletilmiş yeni bir Kabataş yalanına imza attılar.
Senaryo Kabataş'la aynı.
Yine bebekli bir kadın. Din ve millet düşmanı bir kalabalığın arasından geçerken tacize uğruyor. O kalabalık kendisine “karaböcek” diyor, bebek arabasına tekme atıyor. Bir tek bayıltıp üzerine işemeleri eksik.
Kadın eve gidiyor. Hiçbir şey söylemiyor ama psikolojik bir baskı altında. Koca durumdan şüpheleniyor, karısını zorluyor, durumu öğrenince çok öfkeleniyor ve soluğu o yerde alıyor.
Bunların hayal gücü de sınırlı.
Tabii bir de korkaklık var. Provokasyon tutsa kahraman olacak, kimse yutmayınca “eyvah başıma bir şey gelecek” paniği ile “aman abi” pozuna giriyor.
Ne zavallılık.
ÇOK GÜLDÜM
BAŞKAN GELDİ
Yıldırım Tuna'dan küçük bir fıkra;
Stadın açılış maçında ilk devre sonunda kulüp başkanı telaşla soyunma odasına inmiş, “Arkadaşlar Başbakanımız açılışa şimdi gelebildi” demiş, “Benim de hükümetle olan iş ilişkilerim malumunuz… İlk yarıyı yeniden oynayabilir miyiz?”
Can Ataklı - Korkusuz