Can Ataklı; Yandaşların en tetikçi gazetelerinden biri dün 'Aptal Bharara' başlığını atmış.
Bİ SORALIM BAKALIM
Fikret Orman’a soru; Erdoğan ne yaptı da stadı bitirebildiniz?
Dünyanın en garip stat açılışı ne yazık ki 113 yıllık Beşiktaş Kulübü’ne nasip oldu.
Bunda Beşiktaş’ın suçu fazla yok.
Sonuçta, Cumhurbaşkanı’na ve iktidara bağımlı bir kulüp başkanları var, aldığı emri yerine getirmekten öte bir şey yapamazdı zaten.
Böylelikle takımın milyonlarca taraftarından saraydan izin almayan bir kişinin bile içeri giremediği, bomboş tribünler önünde, iktidar sahiplerinin aralarında top çevirme şovu yaptığı bir “çok önemli kişi” yani ÇÖK, İngilizcesi ile VİP açılışı yapılmış oldu.
Halk açılışı ise dün yapıldı.
O gerçekten muhteşemdi. Herhalde saray ve efradı “gerçek açılış neymiş” görmüştür.
Kalbi Beşiktaş’la atanların coşkusu karşısında kulüp yönetimi ve iktidar ne düşündü bilemiyorum artık.
Gelelim asıl konumuza.
Beş dakika içinde 12 kere “Sayın Cumhurbaşkanım” sözünü tekrarlayarak türünde rekor kıran Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman konuşmasında elbette yine “Sayın Cumhurbaşkanım” dedikten sonra “siz olmasaydınız bugün bu mutluluğu yaşamayacaktık. Siz Karakartal’ın evine dönüşünün gizli kahramanısınız” dedi.
Neden?
Cumhurbaşkanı ne yaptı da bir “gizli kahraman” olarak stadın bitirilmesini sağladı?
Paraysa, Beşiktaş’ın stadı yapacak parası vardı. Arkasında çok güçlü bir sponsor duruyordu.
İnşaatı yapmasını bilen derseniz zaten en iyi firmalar çalıştı.
Teknoloji deseniz, o da hazırdı.
Moral gücü mü, o zaten tavan yapmıştı.
O halde eksik olan neydi ki, bitmeyecek bir proje Cumhurbaşkanı’nın sayesinde bitirilebildi?
Beşiktaş’ın eksiği olmadığına göre, saray bilmediğimiz konularda devreye girmiş demektir.
Bu da stadın usulsüz olarak inşa edildiğinin bir itirafı gibidir.
Asla Beşiktaş camiasına yanlış bir şey söylemek istemiyorum, ancak bizzat başkanları böyle tuhaf bir açıklama yapınca sormak görevimiz oluyor.
Tabii, stadın yapılış aşamasında kaydedilmiş bazı telefon konuşmaları var.
Konuşanlardan biri bizzat Cumhurbaşkanı ve “Beşiktaş Başkanı’nın gezi direnişine katılan Çarşı grubu ile ilgili olumlu sözler söylediğini” belirterek “yoksa stadın bitmesini istemiyorlar mı?” diye soruyor.
Demek ki istese Cumhurbaşkanı o stadın yapılmasını engelleyebilirmiş.
Hangi yasaya, hangi hukuka, hangi hakka göre peki?
Canı istediği zaman bunu yaptığını bildiğimiz için bizi şaşırtmıyor tabii.
Engelleyebilirdi. Stadı hiç yaptırmayabilirdi. O stadın yerine apartman ve AVM de diktirebilirdi.
Çünkü o istediği her şeyi yapabilen, demokrasiye, hukuka bağlı bir Cumhurbaşkanı.
Tabii sorumu yine de havada bırakmak istemem.
Fikret Orman nasıl olsa vartayı atlattı, stadı açtı, artık yıkılacak hali yok, en fazla başkanlığı kaybedebilir, o halde açıklasın “Erdoğan ne yaptı da” stadın bitirilmesi mümkün oldu?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Vodafone’a göre Beşiktaş stadının asıl açılışı pazartesiymiş
Biliyorsunuz Beşiktaş stadının ana sponsoru Vodafone.
Bu şirket günlerdir stadın açılışı ile ilgili çok ilginç etkinlikler yapıyor. Bir yandan reklam kampanyası sürerken diğer yandan kentin her yeri Vodafone Tak’larıyla süslenmişti.
Ancak, dünkü gazetelerdeki tam sayfa reklamlar bana şaşırtıcı geldi.
Çünkü bu reklamlarda “Beklenen gün geldi Vodafone Arena açılıyor” dendikten sonra şu yazılmış; “Beşiktaşlılar sabretti.. Vodafone Türk spor tarihine en büyük desteği verdi. Ve milyonların beklediği gün geldi. Türkiye’nin ilk akıllı stadyumu Vodafone Arena bugün açılıyor. Hasret dolu yüreklere armağan olsun.”
İyi güzel de pazar günü yapılan neydi?
Ya şimdi saraydaki “Beni kandırmışlar, asıl açılış bugünmüş meğer” diyerek Vodafone’a “hak ettiği!” cezayı vermeye kalkarsa” ne olacak?
Vodafone’cular, aslında bir gerçeği dile getirmişler, çünkü asıl açılış dündü. Ama inşallah sonuçlarını da hesaplamışlardır.
ÇOK GÜLDÜM
Yandaşlar Amerikalı savcıyı “aptal” da yaptılar ya…
Rıza Bey Amerika’da tutuklandıktan sonra yandaş yalaka medyanın kimyası bozuldu.
Her ne kadar saray ve iktidar “bizimle ne alakası var” deseler de bu yandaşlar bal gibi biliyorlar ki Rıza Bey olayı eninde sonunda bu iktidara bulaşacaktır.
Bu nedenle ilk günden beri, içe dönük olarak Amerikalı savcıyı ve Amerikan yargısını yerden yere vuruyorlar.
Yandaşların en tetikçi gazetelerinden biri dün “Aptal Bharara” başlığını atmış.
Belli ki artık sıfat bulamadılar ve sonunda aptal da dediler.
Neden aptalmış Bharara?
Çünkü bu yandaş gazete, Bharara’nın basın toplantısında söylediği bazı şeyleri kendilerine cevap olarak nitelemiş “Bharara FETÖ’nün emrinde olduğunu örtmeye çalıştı” diyor. Aptallık buymuş.
Ama daha beteri var. Bir diğer yandaş tetikçi gazete ise “Bharara Cumhurbaşkanımıza dil uzattı” diyor. Meğer Bharara o basın toplantısında “Türkiye’de Cumhurbaşkanı kendisine hakaret ettikleri gerekçesiyle 1800 kişi hakkında dava açmış” demiş. Dil uzatmak da bu.
Diyorum ya kimyaları iyice bozuldu. Artık yandaşlık yaparken ciddi zararlar veriyorlar.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Hakan Çelik de “Hıyarlık ettim” der artık
Saray’ın “Kabataş yalanına” destek olmak için “Ben görüntüleri izledim, mide bulandırıcıydı” diye tweet atan İsmet Berkan’a bir ortak geldi.
Yine aynı grupta televizyon programı yapan Hakan Çelik de benzer bir olayın kahramanı oldu.
Nükleer zirve sırasında Erdoğan’ın rahatsızlandığı haberleri gelmişti.
Bütün gazeteler ve ajanslar haberi araştırırken geziyi izleyen Hakan Çelik bir tweet atarak “Sayın Cumhurbaşkanımızın kalp krizi geçirdiği yalan, kendisi gayet sağlıklı” demişti.
Oysa Erdoğan’ın Amerika gezisinde rahatsızlandığı doğruydu.
Sadece gerçeği öğrenmemiz bir hafta sonra oldu. Onu da Hollanda Başbakanı’nın açıklamasına borçluyuz.
Hollanda Başbakanı zirveden bir hafta sonra Erdoğan’ın kendisiyle görüşme sırasında rahatsızlandığını açıkladı.
Kabataş yalanının ortaya çıkmasından sonra İsmet Berkan çok sıkışmış ve sonunda “O tweeti atmakla hıyarlık ettim, çünkü anlatılanlara inanmıştım” demişti.
Bakalım Hakan Çelik de benzer bir açıklama yaparak “Cumhurbaşkanına şirin gözükmek için onun adına yalan haber yaptım, bu da bir tür hıyarlıktı” diyebilecek mi?
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
CHP’li Belediye Başkanı’nın saray açılışında işi olamaz
Beşiktaş stadının açılışında hemen Cumhurbaşkanı’nın arkasında ellerini önünde birleştirmiş saygı içinde duran kişilerden biri de Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar’dı.
Beşiktaş Belediye Başkanı sıfatıyla, semtinin takımının açılışına gelmişti.
Gazetecilerle konuşurken çekilmiş fotoğraflarını sosyal medyada paylaştı, devletin en tepesiyle birlikte olmanın verdiği mutluluğu anlattı.
Murat Hazinedar’a bir şey diyemem. Bu iktidardan çok hoşnut olduğunu her fırsatta söylüyor zaten. Bir bakıyorsunuz üçüncü köprünün tepesinde, bir bakıyorsunuz Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı bando mızıka ile karşılıyor.
Seçilirken de ne yapacağını söylemişti, Beşiktaş halkı da ezici bir çoğunlukla Hazinedar’ı seçti.
Bu nedenle saray açılışına neden gittiğini sormak haddim değil.
Ancak CHP’ye iki çift lafım olur.
Bu nasıl bir parti yönetimidir ki, halkın olmadığı bir “açılış şovuna” kendi Belediye Başkanı’nın gitmesine tepki göstermez.
Murat Hazinedar’ın elbette aklına gelmez “Ben halkla birlikte olan açılışa katılırım, çünkü beni halk seçti” demek ama CHP yönetiminin bu başkanı uyarması gerekirdi.
Ne bileyim, belki CHP yönetimi de başkanının saray açılışında olduğunu ertesi gün gazetelerden öğrenmiştir.
ÜZÜLDÜM
Siyasetin acımasızlığı Gürsel Tekin’i fena vurdu
Son Kurultay’a kadar CHP’nin neredeyse genel başkan kadar güçlü ismi Gürsel Tekin, şimdi partisinin sıradan bir milletvekili durumunda.
Gürsel Tekin’i yıllardır tanırım. Hep partinin üst yönetimindeydi.
Kendisini nerede görsem etrafında bir çember oluşturmuş kalabalıklar dikkatimi çekerdi.
Partili herkes Tekin’le el sıkışmak, bir fotoğraf çektirmek, bir iki cümle edebilmek için birbirini çiğnerdi.
Gürsel Tekin pazar günü Ergene’deki çevre mitingine katıldı.
Etrafında kimse yoktu.
Birkaç kişi dışında ne fotoğraf çektirmek isteyen, ne el sıkan, ne konuşmaya çabalayan vardı.
Canım sıkıldı.
Şundan; tamam siyaset böyledir. İktidardaysan çevren yalakalarla doludur. Düştüğünde o el öpenlerin neredeyse tamamı bu kez başkalarına şirin gözükmek için tekme atmaya ve bunu göstermeye çalışır.
Ancak vefa da önemli değil mi?
Parti binasında, yolda, lokantada Gürsel Tekin’e ilgi göstermeyebilirsiniz.
Ancak, yenilmişlik duygusunu tatmasına rağmen bir eski Genel Sekreter kalkıp Ergene’ye, yağmur altındaki bir mitinge katılıyor ve siz orada sırt çeviriyorsunuz.
Siyaset acımasız olabilir ama insanlar bu kadar vefasız olmamalı.
Can Ataklı - Korkusuz