loading
close
SON DAKİKALAR

Yenisi, eski başkanın bu sözlerine çok kızıyordur mutlaka

Can Ataklı
Tarih: 08.12.2019
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Diyanet İşleri eski başkanlarından Ali Bardakoğlu “uygar, aydın, gerçeği söylemekten çekinmeyen” bir Diyanet İşleri Başkanı olarak tanınıyordu. Bu nedenle dinci kesimler Bardakoğlu’ndan hiç hoşlanmamışlardı.

ACAYİP YAZILAR

Bir de ayakkabı ile girseydiniz

Londra’da da bir camimiz var artık.

Türkiye’de işi gücü bırakıp dünyanın er yanına “cami ihracatı” yapan iktidarımız Londra’ya da bir tane cami kondurdu.

Ne demekse “çevreci cami” imiş bu cami.

Açılışını da “Hazır Londra’ya gidip NATO’ya ayar vermişken” Erdoğan açtı.

Erdoğan, Londra’da camide konuşma yaptı.

Açılış için de bir tören düzendi.

Ama ne tören.

Ben açıkçası gözlerime inanamadım, çünkü bu törende İslam dininde hiç olmayan VIP uygulaması hepimizin gözüne gözüne sokuldu.

Caminin içine çok rahat sandalyeler konmuş.

Konuklar camilerde görülmemiş biçimde yere oturacaklarına bu sandalyelere oturmuşlar.

Erdoğan için bir kürsü hazırlanmış.

Önüne yine promter cihazları konmuş.

Konukların tam ortasında Arap kıyafetlerini andırır güya üniformasıyla  Diyanet İşleri Başkanı oturuyor.

Sanki cami değil de bir konferans salonu gibi olmuş görüntü.

Yabancı ve dolayısıyla gayrimüslim olan konuklar dışındaki isimlere baktığımızda, hemen hepsinin “dindar” kişiler olduğunu biliyoruz.

Demek ki hiçbirinin aklına “Yahu burası cami değil mi, hangi camii olursa olsun buraya girenler yere oturmaz mı, bağdaş kurmaz mı?” demek gelmemiş.

Muhtemelen “İngilizlere ayıp olmasın, şimdi onları yere oturtmak olmaz, iyisi mi biz kendimizi modern gibi gösterip camiye sandalyeler koyalım” dediler.

Ortaya bu hem din dışı hem de görgüsüz bir manzara çıkmış.

Kendine “dindar” diyenlerle kendini “dini fetvalar vermekte bir otorite olarak gören” Diyanet İşleri başkanı bile bu çirkin görüntüyü içine sindiriyorsa, bize laf söylemek düşmez ki.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Yenisi, eski başkanın bu sözlerine çok kızıyordur mutlaka

Diyanet İşleri eski başkanlarından Ali Bardakoğlu “uygar, aydın, gerçeği söylemekten çekinmeyen” bir Diyanet İşleri Başkanı olarak tanınıyordu.

Bu nedenle dinci kesimler Bardakoğlu’ndan hiç hoşlanmamışlardı.

Bardakoğlu bu tür dincilerin hiç hoşuna gitmeyecek sözler söyler, uygulamalarda bulunurdu çünkü.

Son günlerde Ali Bardakoğlu’nun 28 Mayıs 2017’de Hürriyet’e verdiği röportajdan seçilmiş cümleler sosyal medyada dolaşmaya başladı.

Bardakoğlu’nun bu röportajı yapıldığı tarihte de büyük gürültü koparmış, kendine “ilahiyatçı” diyen bazıları bu açıklamalarda belirtilenleri ve Bardakoğlu’nu karalamak için yarışa girmişlerdi.

İki yıl içinde başka köşelerde de yayınlandı ama bu cümlelerden bazılarını günün manasına uygun olduğunu düşünerek seçmeleri size de sunmak istedim.

Okuyun ve aydın bir din adamının bugünkülerden farkını görün istedim;

1- İslam dini dünyada yaşansın diye gönderildi, ahirette değil. Yani dünyayı terk et, hiçbir şey yapma, ahirette kazanırsın mesajını vermiyor. Müslümanlar dünya-ahiret dengesini yitirdiler.

2- Biz Müslümanlığı sadece inanma ve namaz, oruç, hac gibi belli ritüelleri yerine getirme olarak algıladığımız sürece bu mahcup edici durum devam edecektir.

3- Ortadoğu toplumları barut fıçısı gibi. Birbirlerine duydukları öfkeyi mezhep, din duyarlılığı veya öteki üzerinden dile getiriyor, onlar üzerinden kimlikler şekilleniyor. Toplum olarak ayrıştığımız, artık birbirimize öfke duyduğumuz doğrudur. Bunlar sosyal birlik beraberliğimiz açısından alarm noktalarıdır.

4- Serbest pazar mantığıyla fetva arayan, müşteri memnuniyetine göre fetva verenler kapladı ortalığı. İslam âlimlerinin içinde yaşadığı hayatla ve gerçekliklerle bağı koptu. Üçüncü, beşinci asırda yazılan kitaplardaki bilgileri tekrar ederek insanlara dini anlattığımızı düşünemeyiz. 50 küsur İslam ülkesi var, paramparçayız.

5- İslam barış dinidir diyoruz ama kimseyi inandıramıyoruz, çünkü birçok yerde Müslümanlar birbirinin boğazını sıkıyor. Birbirinin Müslümanlığını beğenmez oldular, birbirini itham ve tekfir ederek sürekli camdan aşağı atmakla meşguller.

6- Her şeyin altüst olduğu, fırsat eşitliğinin olmadığı, işgaller altında umutların tükendiği, siyasal katılımın olmadığı toplumda sadece din anlatarak insanları mutlu edemeyiz. İslam dünyası acilen bilgi, çalışma, üretme, temizlik, sosyal barış, sosyal adalet, insan hakları, kadın hakları, çevre, özgürlükler, ötekinin hakkı gibi temel konularda zihnini durultmak ve bu konularda mesafe almak zorunda.

7- Gönlüm isterdi ki, evrensel ilâhî din olan İslam’ın günümüz uleması dünyada kanıksadığımız bunca eşitsizlik, sömürü, adaletsizlik, güçlü ve egemenin oldu bittileri karşısında hakkın sesi olsun, her türlü ayırımcılığa karşı çıksın, bizlere hepimizin Adem’in çocukları kardeşler olduğumuzu, insan olarak eşit ve değerli olduğumuzu, insanca bir hayatın hepimizin temel hakkı olduğunu hatırlatsın.

8- Bugün birçok dini cemaat birer ekonomik sektöre dönüştü. Unutmamalı, Türkiye’de dini gruplar kamusal alana sirayet etmeye başladığı, kapalı ve kayıt dışı olup kendilerine göre dini eğitim vermeye başlarsa sorun büyür, FETÖ’deki gibi.

9- Dini cemaat ve tarikatlar siyaset, kamusal alan, yaygın din eğitimi ve ticaretten elini çekip kendi asli ve sivil hizmet alanlarına çekilmezse, kayıt dışılıktan çıkıp şeffaf ve denetlenebilir olmazsa yeni maceralar yaşamamız kaçınılmaz görünüyor.

10- Din artık melankoli ve gözyaşı olarak sunuluyor ve algılanıyor. Böyle bir din anlayışı sizi dünya sahnesinde yukarı çeker mi? Hazreti Muhammed’in hayatını öyle bir anlatıyorlar ki, öyle bir hayatın örnek alınması ve yaşanması mümkün değil. Bugün İslam dinini gizemli, esrarengiz bir din olarak sunanlar, asılsız kutsallıklar üretenler aslında kendi din ticaretleri için müşteri artırımı peşindeler.

11- “Din, acı, gözyaşı, melankoli ve menkıbedir” dedik. Ya geçmişe özlemle ya da bir kurtarıcı bekleyerek vakit geçiriyoruz. Bireyi ve birey bilincini, birey sorumluluğunu yok ettik.

Başımıza geleni de hep “ya Allah’ın gazabı ya da ötekinin kötülüğü” diye anlattık. Halkı böyle besleyince onlar da buna uygun hoca tipi istemeye başladı.

12- Böyle bir dini anlayışın, çocuklarımız, torunlarımız tarafından nasıl karşılanacağından emin değilim. Artık yavaş yavaş yol ayrımına geliyoruz. Çocuklarımız, torunlarımız sorguluyor, görüyor, biliyor. Bireyin olmadığı, kadın hakkı, insan hakkı, çevre bilinci, bilgi üretimi, sosyal adalet, hukuk, özgürlük, düşünce gibi temel değerlerin yeterince gelişmediği, sadece melankoli, sadece menkıbe, gözyaşı, ötekileştirme ve öfkenin yer aldığı bir din anlatımı İslamofobi’yi mahallemize indirecektir.

13- Bizim din anlayışımız sığlaştı. Dindarlığı dar bir alana hapsettik. Müslümanlar şeklen dindarlaştıkça, dünyevileşmesi de artıyor. İslam, ‘seccadeni ser ibadetle ömrünü geçir’ demiyor.

14- Kuran’ı Kerim ile aramız açıldı. Kuran’ı Kerim’in bize verdiği öğütlere kulak tıkadık ve kendi yanlışlarımıza kendimiz fetva vermeye başladık.

ÇOK GÜLDÜM

Bu hafta iki fıkra var

Pazar için Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralardan ikisini seçtim sizler için…

Erkek misin fare mi?

Adam bara girmiş bir kadeh içip “Hanım kızar” deyip eve dönmek isteyince “Heyyy” demiş arkadaşları, “Sen erkek misin fare mi yahu? Ne bu ödleklik?”

Adam “Tabii ki erkeğim” demiş.

“Ee, neden bir fare gibi davranıyorsun?” diye sormuş arkadaşları.

“Kardeşim” demiş adam, “Bizim hatun hayatta bir tek fareden korkar da ondan!”

Kadının en korktuğu şey

Adam yeni araba almış. Acemi bir şoför olan karısının da “kaza yapar” diye arabayı kullanmasını istemiyormuş. Ancak karısı bir sokak ötelerindeki manava yeni araba ile gitmekte ısrar edince “Boşver karıcığım” demiş, “Allah korusun şimdi gidip bir kaza yaparsın, yarın gazetelerde adının yanında parantez içinde yaşını da yazarlar sonra…”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları