Akıl ve vicdandan yoksun insanlar her şeyi alkışlıyor
Can Ataklı; Ülkenin bir numaralı yöneticisi “Bizden birini seçmediğiniz için size hizmet gelmedi” diyor ve alkışlanıyor.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Aptala havuç akıllıya gözdağı
Yerel seçimlere gidilirken iktidardaki partiler çok klasik bir söylem kullanır.
Derler ki “Yerel yönetimlerle merkezi yönetim iyi ilişki içinde olmalı, arkasında hükümet olan yerel yönetimler daha rahat çalışır, halk da daha iyi hizmet alır.”
Bunu zamanında en çok ANAP Genel Başkanı Turgut Özal kullanmıştı.
1989 yerel seçimine gidilirken gazetelere verilen koltuğuna bağlanmış yerel yönetici görüntüsü hem çok ilgi çekmiş hem de çok eleştirilmişti.
Yerel yönetim adından da anlaşıldığı gibi merkeze bağlı olmadan doğrudan o bölgede yaşayan insanların yönetimidir.
Elbette bir yerel yönetici iktidar partisine bağlı ise muhalif olan bir belediyeden daha rahat olur, en azından merkezi otorite ile ilişkilerini muhalefete göre daha avantajlı kullanır.
Ancak bu yerel yönetimlerin daha iyi çalışabilmek için ille de merkezi otoriteye bağlı olmalarını gerektirmez.
Bu bilinen olgu Erdoğan’ın Hatay konuşması ile bambaşka bir boyuta taşındı.
Erdoğan hem kendisinin hem de başka liderlerin aksine ilk kez çok acı çekmiş bir kentin yönetiminin muhalefette olmasının yarattığı trajediyi itiraf etti.
Aynen şunu söyledi Erdoğan;
“Bir gerçeği size söylemek istiyorum. Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Bak şu anda Hatay garip kaldı, Hatay mahsun kaldı.”
Bu, bir iktidar sahibinin bugüne kadar yaptığı en önemli, en korkunç, en vicdandan yoksun açıklamaydı.
Bir kent düşünün, binlerce yıllık tarihi ve kültürü var.
Üç ‘kitaplı dinin’ de hayat bulduğu nadir yerlerden biri.
Bir milyonun üzerinde insan yaşıyor burada.
Ülke yönetiminin bir numaralı ismi “Eğer Hatay bizde olsaydı böyle garip, böyle mahsun kalmazdı” diyor, diyebiliyor.
Akıl ve mantık dışı bir durum bu.
İstanbul’da “Bizi seçmezseniz hizmet alamazsınız” demek başkadır, bunu Hatay’da söylemek başkadır.
Tam bir yıldır bölgeden çığlıklar yükseliyor, duyarlı vatandaşlar çaresizlik içinde çabalıyor, Hatay’a yardım gelmediğini, insanların kaderine terk edildiğini söylüyor.
İktidar ise her seferinde bunun siyasi propaganda amacıyla kullanıldığını, çıkar gruplarının ve terörle işbirliği yapan muhalefetin uydurması olduğunu savunuyordu.
Ama gerçek bizzat Erdoğan’ın ağzından çıktı.
“Hatay’a yardım geldi mi?” diye sordu ve nedenini açıkladı.
Erdoğan bu sözleri “prompter”dan mı okudu yoksa o an irticalen mi konuştu?
Tahminim yazılı metinde böyle bir cümle yoktu, Erdoğan muhtemelen o an aklına gelen İstanbul ve diğer büyük şehirlere gönderme yaptı.
Hatay’dan İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e, Adana’ya, Antalya’ya, Eskişehir’e “Bizi seçmezseniz sonunuz Hatay gibi olur” demek istedi.
Aptallara havuç gösterdi.
Akıllılara ise gözdağı verdi.
Ama bu mesajı binlerce insanın öldüğü ve geride kalanların çaresiz bırakıldığı Hatay’dan söylerken vicdanı sızladı mı?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Erdoğan’ın Alev Alatlı’ya sevgisi nereden geliyor?
Bilim ve sanat dünyası önemli bir ismini yitirdi şubat ayının başında.
Alev Alatlı yazar, akademisyen, sosyolog, köşe yazarı, ekonomist ve modern Türk romancılığının önde gelen isimlerinden biriydi.
Dünyanın birçok ülkesinde eğitim görmüş, akademik ve edebi çalışmalar yapmış, İngilizce, Almanca, Rusça ve Japonca bilen bir aydındı.
Ancak bu “aydın” olma vasfını son 15 yılda Erdoğan’dan yana kullandı.
Erdoğan’ın “hukuk ve demokrasi” söylemlerinin gerçek olduğuna ilk andan itibaren inandı ve desteğini ölünceye kadar hiç aksatmadan sürdürdü.
Erdoğan bu desteği karşılıksız bırakmadı ve Alatlı’nın cenazesine katılarak tabutunu taşıdı, kendisinden “ablaların ablası” diye söz etti.
Erdoğan’ın ilginç bir karakter yapısı var.
Kendisine karşı olanlara çok haşin davranabiliyor ama başından bu yana kendisini eleştirenlere ise fazla dokunmuyor.
Ancak bir dönem kendisine destek olan ama sonra kopanlara karşı ise hiç acıması yok.
Alev Alatlı’nın Erdoğan’a yanaştığı dönemde birçok aydın insan da Erdoğan’ın yanındaydı.
Bunların çoğu Erdoğan’ın söylemlerinden saptığını, hukuk ve demokrasi yolundan ayrıldığı görerek uzaklaştılar.
İşte Erdoğan bu kesime karşı çok acımasız davrandı.
Bir dönem her gece ekranlarda Erdoğan’a sevgi ve saygılarını sunan o dönemin aydınlarından kaçı bugün gündemde, gözünüzün önüne bir getirin, neredeyse tamamı yok oldu. Alev Alatlı ise Erdoğan’ı hiç terk etmedi, hep yanında durdu.
Böylelikle aslında Türkiye’nin yüz akı aydınlarından biriyken, en gerici kesimlerin baş tacı oldu.
BUNU YAZMAK GEREK
Bir yanda hizmet gelmemesine sevinen diğer yanda “Daha çok ölümüz var” diye haykıran duyarlı insanlar var
Hatay’ın nasıl ihmal edildiğini bizzat bölgedeki etkin aile mensuplarıyla konuşarak defalarca yazdım biliyorsunuz.
Daha birkaç gün önce Ali Mursaloğlu ile yaptığımız konuşmayı mutlaka hatırlayacaksınız.
Antakya’nın en köklü ailelerinden birine mensup olan Ali Mursaloğlu depremde oğlu, gelini ve torununu yitirmişti ama ölü bedenleri hâlâ bulunamadı.
Mursaloğlu ölü sayısı ile ilgili açıklamaların gerçeği yansıtmadığını belirterek “Sadece Antakya’da 50 binin üzerinde kaybımız oldu, bunlar neyi saklıyorlar?” diye sormuştu.
Deprem sırasında çevre ve şehircilik bakanı olan, şimdinin İstanbul AKP adayı Murat Kurum geçen hafta Candaş Tolga Işık’ın sorularını yanıtlarken “Depremde kaybımız 130 bin” demişti.
Oysa resmi rakamlara göre 11 ildeki toplam ölü sayısı 54 bin olarak açıklanmış.
Gerçi programdan sonra bir twit atan Candaş Tolga Işık, Murat Kurum’a programdan sonra 130 bin rakamını sorduğunu, Kurum’un ise “Bugüne kadarki tüm depremlerdeki kaybımızı kastettim” dediğini belirtti ama bu ne kadar doğru?
Çünkü 1939’daki Erzincan depreminde ölen 39 bin kişi dahil tüm depremlerden sonra yapılan resmi açıklamalardaki rakam 130 bini bulmuyor.
Bana göre bakan saklanan bir gerçeği ağzından kaçırdı.
Hatay’da acılı ve duyarlı insanlar hâlâ bulunamayan kayıplarının peşinde çaresizce koşarken öte yanda “Bizden birini seçmediğiniz için buraya hizmet gelmedi” diyen cumhurbaşkanını alkışlayanların olduğunu görmek insanın yüreğini daraltıyor.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Akıl ve vicdandan yoksun insanlar her şeyi alkışlıyor
AKP Genel Başkanı Erdoğan kürsüde.
“Bizimle dayanışma içinde olmayana bir şey gelmez, Hatay’a geldi mi?” diye soruyor.
Karşısında yüzlerce kişi var, heyecan içinde liderlerini dinliyorlar.
O yüzlerce kişinin tamamına yakını depremde büyük kayıplar vermiş, büyük acılar yaşamış insanlardan oluşuyor.
Ve Erdoğan’ın daha cümlesi bitmeden bir alkış tufanı kopuyor.
Görüntüleri izlerken inanın kanım çekildi, beynime sancı girdi.
Bu nasıl akıl ve vicdandan arınmış bir zihniyettir böyle.
Ülkenin bir numaralı yöneticisi “Bizden birini seçmediğiniz için size hizmet gelmedi” diyor ve alkışlanıyor.
O alkışlar Türkiye’nin her yerinden henüz devlet güçleri uyanmamışken koltuğunun altına iki ekmek sıkıştırıp deprem bölgesine koşan, günlerce tıpkı depremzedeler gibi aç susuz ve çaresizlik içinde yardım için çırpınan milyonlarca insanın kalbine bir ok gibi saplandı.
Bİ SORALIM BAKALIM
Boş binalardan fışkıran seçmenlerle ilgili ne yapılıyor?
Gün geçmiyor ki ülkemizin bir yanından “boş binadaki seçmenler” haberi gelmesin.
Her yerden yağmur gibi bu tür haberler alıyoruz.
Metruk bir binada 100 seçmen olduğu ileri sürülüyor.
Apartman yöneticisi bazı dairelerde oturmayan kişilerin seçmen yazıldığını söylüyor.
Muhtarlar mahallerinde tanımadıkları kişilerin seçmen yazıldığını açıklıyor.
Doğru mu değil mi bilmiyorum elbette, ben de haberlerde okuyorum.
Ama bunlara sıradan haber muamelesi yapabilir miyiz?
Bu bilgiler mutlaka partilere de gidiyor ya da parti yöneticilerinin de dikkatini çekiyordur.
Peki şu ana kadar bu ihbarlarla ilgili bir işlem yapıldı mı?
Boş binalara seçmen yazıldığı konusu incelendi mi bir sonuca bağlandı mı?
Böyle bir bilgi gelmedi henüz bana.
Ancak bu kez siyasi partiler her iddiayı bizzat yerinde araştırmalı ve sonucunu da kamuoyuna duyurmalıdır.
Seçimden sonra “Fazla seçmen yazmışlar, Suriyelilere oy kullandırmışlar” yakınmalarının bir faydası olmayacaktır yine.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları