AKP’de bir sevinç bir sevinç, tam da seçim öncesi Biden, Erdoğan’ı ilk kez resmen davet etti
Can Ataklı; Bir aç aydır Washington’u komşu kapısı yapan bazı danışmanlar ve dışişleri bakanı ile MİT Başkanı çok sevinçliymiş. Çünkü sonunda Biden ile bir randevu koparılmış.
ANALİZ
Aaaa Erdoğan’la aynı düşünüyorum!
Erdoğan mı ipin ucunu kaçırdı, yoksa çaresizlik içinde mi bilinmez, benimle ve benim gibi düşünen pek çok kişiyle aynı şeyleri söylemeye başladı.
2021 yılından beri ne söylüyoruz;
“Ekonomi yanlış yönetiliyor, dayatmalarla, emirlerle ekonomi rayına oturtulmaz, bunun sonu çok yüksek enflasyon, hayat pahalılığı ve dövizin anormal yükselişidir.”
Bu görüşü asla kabul etmediler.
Ben elbette ekonomiyi çok iyi bildiğim için söylemiyordum bunları, ama Türkiye’nin aklı başında ekonomistlerini dinliyordum ve bu sonucu çıkarıyordum.
Nitekim aynen öyle oldu.
Yanlış ve kötü ekonomi yönetimi sonucu Türkiye iyice batağa saplandı, dolar aldı başını gitti, enflasyon resmi olarak yüzde 67’ye çıkarken gerçek enflasyon yüzde 120’yi buldu.
Aşırı hayat pahalılığı da gelirliler başta olmak üzere herkesi ağır sıkıntıya sokunca iktidar seçimlerin yaklaşmasından da korkarak işçiye, memura, emekliye zam dağıtmaya başladı.
Hesapta “Yüzde 50’leri geçen maaş zamları” yapılıyordu.
O zaman da dedik ki “Bu zamların bir anlamı yok, ekonomiyi düzeltmediğiniz sürece vereceğiniz zamlar daha cebe girmeden eriyecek, bu paralar adeta dipsiz kuyuya atılan taşlar gibidir.”
İktidar ve yandaşları bu söylemlere çok kızdılar.
Küfürler, hakaretler birbirini kovaladı.
Bir taraftan “Ezan susmaz, bayrak inmez” nutukları atılırken diğer taraftan da “Bak TOGG yaptık, bak SİHA yaptık, bak uzaya çıktık, bak KAAN uçağını uçurduk” diye göz boyadılar.
Yandaş kanallarda “Yapılan zamlar dipsiz kuyuya atılan taş gibi” diyenlerle alay edildi.
Özellikle ekonomist Özgür Demirtaş hedefe konan isim oldu.
Sosyal medyada linç kampanyaları açıldı, ders verdiği okuldan kovulması için ağır baskılar yapıldı.
Bu süreçte Erdoğan ise sürekli pembe tablolar çizdi, emekliyi, işçiyi memuru enflasyona ezdirmediklerini ileri sürdü, ekonominin kısa sürede toparlanacağını, ekonomiyi eleştirenlerin dış mihrakların maşası olduğunu anlattı meydanlarda, saray konuşmalarında.
Ama şimdi ne görelim?
Erdoğan aynı bizim söylediklerimizi söylemiyor mu?
En son seçim mitinginde Erdoğan aynen şöyle konuştu;
“Can yakan enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı ile boğuşuyoruz. Tüm emeklilerimize bir defaya mahsus 5 bin lira ödeme yaptık. Yılbaşında emeklilerimizin ve çalışanlarımızın maaşlarını yüzde 50 oranında artırdık. Emeklilerimizin ikramiyelerinde de aynı şekilde yüzde 50 artışa gittik. Son olarak, banka promosyon ödemelerini 8 ilâ 12 bin lira arasına yükselttik. Yılın ikinci yarısında enflasyonun düşmesi ile elimiz rahatlayacak. Öncelik enflasyonu düşürmek. Enflasyon ortamında ne verirsek verelim dipsiz kuyu misali kaybolup gidiyor. Alım gücündeki düşüşü telafi için adımlar atıyoruz.”
Konuşmanın Türkçesi şu; Ekonomiyi batırdık, yaptığımız zamların miktar yükseltmek dışında bir anlamı yok. Milletin cebine daha fazla giriyor ama artık bu bir işe yaramıyor.
Peki bundan sonra ne olacak?
Erdoğan önce pazar günkü seçim sonuçlarını bekleyecek.
Partisi adına bir başarı görürse sopayı eline alarak eleştirenlerin kafasına vura vura susturmaya çalışacak, çaktırmadan ya da açıktan IMF ile anlaşacak, millete sabır telkin edecek, yine “enflasyon düşecek, milletimi enflasyona ezdirmem” diyecek millet de çaresiz bekleyecek. Seçimi kazanamazsa.
Orası kötü işte.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Yapay Zeka “İstanbul’u kazanmak Erdoğan için neden önemlidir?” sorusuna ne cevap verdi?
Yapay Zeka artık hayatımıza iyice girdi.
Birçok genç yetenek yapay zekayı kullanıyor.
Zaman zaman özellikle başka dillerden tercüme konusunda ben de yapay zeka programlarından birini kullanıyorum.
Okurlarımdan biri “Yapay zekaya ‘Erdoğan için İstanbul’u kazanmak neden önemli?’ sorusunu sordum ve bunu 150 kelimelik bir metne dökmesini istedim, Can abi valla senin anlattıklarını yazdı” demiş.
Bakalım yapay zeka cevap olarak ne demiş;
TARİHSEL VE KİŞİSEL ÖNEM: İstanbul’da doğup büyüyen Erdoğan, 2003’te Türkiye’nin başbakanı ve 2014’te cumhurbaşkanı olmadan önce şehrin belediye başkanı olarak ulusal siyasete girdi. İstanbul’u “kendi şehri” olarak siyasi kimliğinin önemli bir parçası olarak görüyor.
SİYASİ GÜÇ: İstanbul’un kazanılması Türkiye’de ulusal siyasetin öncüsü olarak görülebilir. Erdoğan’ın partisi İstanbul’un kontrolünü yeniden ele geçirebilirse, bu onun Türk siyasetindeki hakimiyetinin devam ettiğinin sinyalini verebilir ve potansiyel olarak rakiplerini görmezden gelmesine olanak tanıyabilir.
EKONOMİK ETKİ: İstanbul, 2018 itibarıyla Türkiye’nin 2,3 trilyon dolarlık ekonomisinin neredeyse üçte birini oluşturuyor. İş dünyasında sadık destek ağları oluşturarak Erdoğan’ın siyasi makinesinin desteklenmesinde önemli bir rol oynuyor.
SEMBOLİK ÖNEMİ: İstanbul, Türkiye’nin en büyük şehridir ve ülkenin ekonomik, finansal ve kültürel başkenti olmaya devam etmektedir. Bu nedenle herhangi bir siyasi yarışta büyük ödül olarak öne çıkıyor.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Sarkaç yeniden Amerika ve NATO tarafına dönüyor
Emekli General Nejat Eslen’le pek çok Whatsapp grubunun ortak üyeleriyiz.
Eslen hemen her gün güncel değerlendirmelerini küçük notlar haline paylaşıyor.
Erdoğan’ın Biden tarafından davet edilmesinden sonra şu notu yazmış.
Okuyalım; Jeopolitik sarkaç Atlantik tarafına dönüyor yeniden.
ABD’nin onayı ile Irak’ın kuzeyine harekat yapılır;
PKK Irak’tan çıkarılır;
Suriye’ye gönderilir;
PYD ile birleştirilir.
Suriye’de küçük askeri hamleler yapılabilir.
Sınırdan otuz kilometre uzakta PKK-PYD siyasi varlığı kabul edilir.
Sözde Kürt sorunu için yeni açılım süreci başlatılır.
Belki Montrö gevşetilir.
F-16’lar gelmeye başlar;
Bir miktar dolar da gelebilir;
Bütün bu gelişmeler yandaş kanallarda yönlendirilmiş sözde uzmanlar tarafından zafer diye anlatılır.
Bu zaferi en iyi AKP Milletvekili Hulki Cevizkabuğu ile obez eski bakan anlatır...
BUNU YAZMAK GEREK
Dayatmasaydınız böyle olmayacaktı
Artık ekonominin ne kadar kötü olduğunu ülkenin “tek adamı” da kabul etti.
Erdoğan her ne kadar “enflasyon dünyanın da en büyük derdi” dese de kendisi de biliyor ki bu doğru değil.
Savaşan ülkelerin bile enflasyonu Türkiye’den çok küçük.
Hele medeni ülkelerdeki yıllık enflasyon Türkiye’deki aylık enflasyonun altında.
Aslına bakansanız her şey 23 Eylül 2021’de başladı.
Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal 19 Mart 2021’de faizi 17’den 19’a çıkartmıştı.
Erdoğan buna çok bozuldu ve Ağbal’ı görevden alıp yerine Yeni Şafak yazarı Şahap Kavcıoğlu’nu getirdi. Yeni başkan 23 Eylül 2021 günü faizi önce yüzde 18’e indirdi, sonraki üç ay içinde faizler yüzde 12’ye kadar indirildi.
Erdoğan “Faiz sebep enflasyon sonuç” teorisini oraya atarak “Biz Nas ile hareket ederiz, ben bu görevde olduğum sürece faizler asla artmayacak hep geri gelecek” dedi.
Ardından faizler yüzde 8’e kadar geriletildi, ama ekonomistlerin söylediği gibi döviz fiyatları patladı, bu da enflasyonu körükledi.
Yani Erdoğan’ın teorisi tam tersi etki yarattı, faizler düştükçe enflasyon yükseldi.
Şimdi gelin 23 Eylül 2021 tarihine dönelim.
O gün yani faizin düşürüldüğü ilk gün dolar 8.66 lira enflasyon ise yüzde 19’du.
Bugün dolar 32.23 lira enflasyon ise resmi rakama göre yüzde 67, gerçekte ise yüzde 120 düzeyinde.
Bu durumda “dipsiz kuyuyu” kim yaratmış?
YENİ ÖĞRENDİM
AKP’de bir sevinç bir sevinç, tam da seçim öncesi Biden, Erdoğan’ı ilk kez resmen davet etti
Sarayda danışmanlar arasında tatlı bir telaş ve mutluluk olduğunu öğrendim.
Bir aç aydır Washington’u komşu kapısı yapan bazı danışmanlar ve dışişleri bakanı ile MİT Başkanı çok sevinçliymiş.
Çünkü sonunda Biden ile bir randevu koparılmış.
Amerika başkanı görev süresinin son yılında hata son 6 ayında Erdoğan’ı ilk kez resmen Amerika’ya, Beyaz Saray’a davet etti.
Bu davetin açıklanmasının “seçim öncesine” gelmesi ise ayrı bir ferahlık yaratmış.
Birbirlerini kutlayan sarayın adamları “En zor günde çok önemli bir başarı kazandık” diyorlarmış.
Erdoğan 9 Mayıs’ta Amerika’da olacak.
Biden’la başbaşa görüşmesinde ne konuşulacak acaba?
Resmi açıklamalara göre F-16 konusu var, Gazze olayı var, Suriye’deki PYD’nin durumu var, ticari iş birliği konusunda atılacak adımlar var.
Yani var da var.
Ama bu gerçek mi?
Önemli olan Erdoğan’ın ne söyleyeceği değil, Biden’in ne diyeceği ve ne isteyeceğidir.
Ama sarayda şu an bunu düşünen yok.
Önemli olan Biden’in seçimden önce Erdoğan’a randevu vermesi.
Çünkü saray için Amerika çok önemli ve Biden’in daveti tam da seçim öncesi ilaç gibi geldi.
Ancak şunu yazmalıyım; pazar günü AKP başarılı bir sonuç alırsa Erdoğan Amerika’ya rahat bir havada gider aksi olursa Amerika ziyareti diken üstünde oturma hissi verir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları