Dinciler Arda’yı mahvetmek için harekete geçti
Can Ataklı; Adam hem görgüsüz hem nezaketsiz.
ANALİZ
Adam hem görgüsüz hem nezaketsiz
Seçimden sonra Özel’in uzattığı el sayesinde siyasette yeni bir yumuşama dönemi açılması kapsamında Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile CHP’li gölge bakan Prof. Dr. Yalçın Karatepe arasında bir görüşme oldu.
Doğal olarak bu görüşmede CHP’nin ekonomi konusundaki endişe ve hassasiyetleri Mehmet Şimşek’e iletildi.
Toplantıdan sonra Yalçın Karatepe gayet nazik bir üslupla görüşmenin bazı ayrıntılarını anlattı, önerilerini sıraladı ve bunların kabul görmediğini belirtti.
Ancak bu açıklamalar Mehmet Şimşek’i rahatsız etmiş.
Belki kendisini rahatsız etmedi ama AKP içindeki tepkiler nedeniyle sıkıntıya girdi.
Dünkü yazımda ayrıntısıyla anlatmıştım.
Bu toplantı CHP’ye çok yaradı. Çünkü 22 yıldan sonra ilk kez “algı oluşturma” konusunda CHP, ipleri eline aldı. CHP, iktidar partisine halk yararına bazı öneriler götürüyor ama AKP bunu reddediyor.
Canı burnunda halkın buna sessiz kalması düşünülemez. İşte AKP’yi sıkıntıya sokan ve Bakan Mehmet Şimşek’in eleştiri oklarına maruz kalmasına neden olan bu.
Şimşek sanıyorum bu tepkileri biraz olsun hafifletmek için Twitter üzerinden bir açıklama yaparak, görgüsüzlük ve nezaketsizlik örneği verdi.
Şöyle başlamış Mehmet Şimşek; “Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle kabul ettiğim CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Yalçın Karatepe’yi protokol kurallarını uygulamadan binanın girişinde karşıladım ve makamda görüştüm.”
Görgüsüzlüğe, kibire ve nezaketsizliğe bakar mısınız?
CHP’nin temsilcisini Cumhurbaşkanı’nın tensipleriyle, yani uygun görmesiyle CHP temsilcisini “kabul” etmiş.
Bakan Bey, o kadar yukarıda ki, muhtemelen ekonomi bilgisi kendisinden kat kat üstün bir profesörü “mecburiyet” karşısında lütfedip “kabul” ettiğini söylüyor.
Böyle bir görüşmede “kabul etmek” tanımı kullanılır mı?
Ne ayıp.
Sonra devam ediyor; “Görüş ve önerilerini dinlediğimiz 4 saati aşan görüşmede, gündeme getirilen tüm konularla ilgili perspektifimizi şeffaf bir şekilde kendilerine anlattık. Önerilerini, demokratik nezaket ve ekonomik-mali gerçekler kapsamında not ettik. Ayrıca uyguladığımız ekonomi programımıza ilişkin detaylı bir de sunum yaptık. Ancak sonrasında görüşmeye ilişkin kamuoyuna yönelik mesajlarının tribün ve taraftar kaygısıyla verilmiş olduğunu izledik. Umarım bu tutum ve yaklaşım diyalog ve normalleşme ruhunu zedelemez.”
Neden görüşmelerin anlatılmasından rahatsızlık duymuş acaba Bakan Bey?
Karatepe, gerçek olmayan ne söyledi?
Asgari ücrete zam yapılmayacağı izlenimi edindiğini söyledi.
Bunun neresi tribüne oynamak acaba?
Ama Şimşek’in asıl telaşı CHP’nin psikolojik üstünlüğü ele geçirmesi ve algı oluşturma konusunda, ilk kez öne geçmesi.
Şimşek sanıyorum buna sebep olanın kendisi olduğunu düşünerek Saray’a karşı bağlılık bildirme gösterisi yapmış.
Her ne kadar İngiltere ve Amerika başta olmak üzere pek çok dünya ülkesinde çalışmış olmasına rağmen Şimşek, görgüsünün ve nezaketinin hiç olmadığını da kanıtlamış.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Dinciler Arda’yı mahvetmek için harekete geçti
Bu yazıyı doğal olarak Çekya maçından önce yazıyorum.
Ama konunun maç sonucuyla ilgisi yok.
Arda Güler, kuşkusuz son yılların en yetenekli futbolcularından biri.
Çok genç yaşına rağmen sahada devleşiyor.
Arda, gol attıktan sonra sağ elini kalbinin üzerine koyup işaret parmağını yukarı kaldırıyor.
Bu hareketi hiç dikkatimi çekmemişti, daha doğrusu bunun “dinsel” bir propaganda olacağı hiç aklıma gelmemişti.
Çünkü benim gibi milyonlarca kişinin aklında Arda’nın çok iyi bir futbolcu olduğu ve nice yıllar büyük başarılarla top oynayacağı fikri var.
Ancak her fırsatta çıkıntılık yapmayı adet haline getiren Akit isimli sözde bir gazetenin yazarı, Arda’nın bu hareketinin tevhit işareti olduğunu yazmış.
Ahmet Gülümseyen isimli Akit yazarı “şuurlu Müslümanlar bir futbolcunun böyle bir hareketini acaba kaç yıl, ‘asır’ bekledi. Bugüne kadar adına ‘milli’ denilen, çocuklar ve gençler başta olmak üzere toplumların geleceğine ‘dinamit’ koyan, spor aracılığıyla İslam kültürüyle uyumsuz bir neslin yetişmesi, geleceğin de kaybedilmesi anlamı taşıdığına, şahit olmadık mı?” diye yazmış.
Yazar daha sonra da bilgisizce ve terbiyesizce sanki Arda eleştiriliyormuş gibi “Arda Güler’in ‘tevhit’ hareketinden niçin rahatsızlar! Arda Güler’in ‘gol’ sonrası yaptığı ‘tevhit’ işareti o kadar önemli ki” demiş.
Arda gerçekten o hareketi “İslami” bir anlamda mı yaptı bilmiyorum.
Akit yazarı, bundan kendince “İslamiyet’e bir pay” çıkarmış çıkarmasına da aslında Arda’ya büyük kötülük yapmış.
Arda, bütün milletin gönlündeki bir futbolcu.
Ancak işin içine anlamsızca “dincilik” monte edilmeye kalkılırsa milyonlarca kişinin Arda’dan soğuması ihtimali de var.
Açıkçası dinci takım sanki Arda’yı batırmaya çalışıyor.
ÖNERİ
NATO’nun 5. maddesi konusunda kararlı olun
Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Türkiye’nin dış politikası konusunda zaman zaman görüşlerini paylaşan yazılar gönderir.
Son mesajında Hakan Fidan’ın “Bizim için önemli olan, terörle mücadele konusunda, İttifakın özellikle Türkiye’nin de endişelerini anlayacak ve kapsayacak şekilde bir hassasiyet geliştirmesi” sözlerinden yola çıkan Onur Öymen, NATO’nun 5. maddesinin işletilmesi için kararlı olunması gerektiğini belirtmiş.
Öymen’in görüşleri şöyle:
Geçmişte de bu konu NATO Konseyi’nde gündeme getirilmişti. 1999 Washington Zirvesi’nde yeni stratejik konsept kabul edilirken biz NATO’nun 5. maddesi, yani ‘Bir NATO ülkesine yapılmış saldırı, bütün NATO ülkelerine yapılmış sayılır’ hükmünün; terörist saldırıları da kapsamasını savunduk. Ancak o zaman diğer NATO ülkelerini ikna etmek mümkün olmadı.
New York’taki İkiz Kulelere 11 Eylül 2001’de terörist saldırılar olduğunda NATO tarihinde ilk defa bir 5. madde kararı alındı. Ne yazık ki, daha sonra Lizbon ve Madrid zirvelerinde yeni stratejik konseptler kabul edilirken terörist saldırıların beşinci madde kapsamına alınması kabul edilmedi. Bu tam bir çifte standart örneğiydi.
Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği konusundaki müzakerelerde acaba bu konuyu da gündeme getirdi mi? Bence Türkiye 1999 Washington Zirvesi’nde sergilediği tutumu 9-11 Temmuz tarihlerinde NATO Zirvesi’nde de sürdürmeli ve bu işin peşini bırakmayacağını göstermelidir.
Bİ SORALIM BAKALIM
Muhalefet ne zaman yumruklarını sıktı?
AKP Genel Başkanı Erdoğan, dünkü grup toplantısında yine esti gürledi.
Gerçi eskisi gibi hakaret kelimelerine pek başvurmadı ama muhalefeti topa tuttu.
Niyesi belli; Özel ile görüşmeden sora psikolojik üstünlük CHP liderine geçti, Erdoğan bu alanda ilk kez kaybetti. Bu da kendisini hırslandırıyor.
Ancak bir diğer gerçek de CHP’ye ihtiyacının olması.
Gerginlik politikasının kendi geleceği için tehlike olduğuna artık inanmış durumda. Bu nedenle de yumuşamanın devam etmesi gerektiğini belirtiyor.
Erdoğan yine de kendini tutamayıp Özel’i suçlamış.
“Ülkemizin her köşesine, hizmet ve yatırım götürürken bize oy verip vermediklerine kesinlikle bakmadık ve bunu umursamadık. Geriye dönüp bakın; ana muhalefetin FETÖ’cü hainlerden, Gezi’ci vandallara kadar hepsine siyasi himaye sağladıklarını görürsünüz” diyen Erdoğan, esas amaçlarının muhalefeti normalleştirmek olduğunu söylüyor.
Erdoğan’a göre CHP’nin muhalefetini, “Sıkılı yumrukları açan, hançerleri çekmiş” olarak tanımlıyor ve “yumuşaması ve normalleşmesi gereken muhalefettir” diyor.
O zaman sormak gerek muhalefet ne zaman yumruklarını sıktı, hançerini çekti.
Tam tersine zaten “muhalif seçmen CHP’yi muhalefet yapmamakla, gücünü göstermemekle” suçluyor.
Demek ki CHP, halkın istediği muhalefeti yapsa dengesini iyice yitirecek.
OKURDAN MESAJ
İşleri bu kadar zora sokmanın alemi yok
Küçük ama önemli konulara dikkat çekmesiyle tanıdığım Abdullah Cenkçiler yine başına gelen küçük gibi görünen ama bürokrasinin işleri nasıl zora soktuğu bir olayı anlatmış.
Kendisinden okuyalım;
Geçen yılın temmuz ayında kartlı su sayacımızda 400 liralık ‘kredi’ yüklemesi yaptıktan sonra su alamadığımızdan Bodrum Belediyesi’ne (MUSKİ) yaptığımız başvuru üzerine gelen eleman, sayacın 10 yıllık ekonomik ömrünün dolduğunu belirterek söküp yerine mekanik (faturalı) bir sayaç taktı ve söktüğü sayacı da alıp gitti.
Daha sonra ilgili birim ile yaptığımız görüşmede sayaçta kalan kredinin 1 hafta içinde iade edileceği söylendi.
Oysa defalarca yaptığımız müracaatlara karşın aradan aylar geçtiği halde bu iade bir türlü yapılmadı.
Nihayet geçen gün idareye tekrar gittiğimizde bize geçen yılın eylül ayı sonunda (ama elimize geçmeyen) bir yazı gönderdiklerini ifade ettiler.
Yazıda 2014 - 2023 yılları arası elektrik harcamalarını gösterir onaylı belgenin getirilmesi halinde ‘kredi iade talebimizin yeniden değerlendirilebileceği’ belirtilmiş.
Eski sayaca yüklenen kredinin geçmiş yıllardaki elektrik harcamalarıyla ne ilgisi var? ‘Sizin bilgisayar kayıtlarınızda geçmişe yönelik yaptığımız su ödemeleri, kaç yıldır abone olduğumuz gözükmüyor mu?’ gibi sorularımız cevapsız kaldı.
İşte kokuşmuş bürokrasi. Zihniyet şu: “Ben saçma sapan da olsa her türlü engeli vatandaşa çıkarayım, sonrası Allah kerim.”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları