loading
close
SON DAKİKALAR

Dünyada her psikopat elini kolunu sallayarak gezebiliyor mu?

Can Ataklı
Tarih: 16.10.2024
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Bu virüs kullanılarak örneğin “Cumhurbaşkanının kaç uçağı var?” sorusuna “Yeteri kadar” cevabı verildiğinden böylelikle toplum farklı bir algıya itiliyor. Ben kendi hesabıma böyle bir kampanyaya hazırım.

ANALİZ

Cevapsızlık kültürünü yenelim

İktidar tam 22 yıldır görevde.

İlk yıllarını biraz daha makul, biraz daha kibirsiz, biraz daha ürkek geçiren AKP iktidarı, 2007’deki beklenmedik başarısından ve ardından başlattığı Ergenekon-Balyoz operasyonları ve en sonunda “tek adam” rejimine geçmesiyle ülkenin tek ve mutlak hakimi oldu.

Aşırı bir güç sarhoşluğu içinde kendinden olmayan herkese karşı haşin davranan, hukuku, demokrasiyi, özgürlükleri rafa kaldıran, hiçbir şeyi umursamayan, rakiplerini baskı ile ezen bir hale geldi.

Bütün bunları yıllardır yazıp konuşuyoruz ama bu iktidarın geçmiş yıllara göre hiç uygulamadığı ve nedense muhalefetin de pek üstünde durmadığı bir özelliği daha var.

AKP, iktidarı boyunca “cevap verme kültürünü” tamamen ortadan kaldırdı.

Devlet yönetiminde olanlar ve onlara bağlı olarak çalışanlar hiçbir eleştiriye ve soruya cevap vermiyorlar.

Hiç cevap vermemekle kazandıkları zamanı “toplumun unutma özelliğine” bırakıyorlar ve birçok önemli gelişme asla cevaplanmadığı için sanki hiç olmamış gibi ortadan kalkıyor.

Geçenlerde ANAP dönemi Devlet ve Kültür Turizm Bakanlığı yapan Ankara Milletvekili Tınaz Titiz ile sohbetimizde bu konu dile geldi.

Bir mühendis olarak pozitif bilimle siyaseti birleştirme yeteneği olan deneyimli siyasetçi “Cevapsızlık bir virüs gibidir” dedi.

Titiz bunu aşmak için hem parlamentodaki muhalefet milletvekillerinin hem de toplumun önüne çıkma gücü olan gazeteci, yazar, akademisyen ve meslek kuruluşlarının temsilcilerinin her gün bıkmadan ve ısrarla iktidara soru sorma kampanyası açmasını önerdi.

Açıkçası Titiz’le konuşurken yıllardır savunduğum bir görüşün kampanyaya dönüştürülmesi önerisi çok hoşuma gitti.

Çünkü yıllardır milletvekillerine, “Soru önergelerinize ne cevap aldınız?” diye sorarım.

Genellikle “Eften füften cevaplar dışında hiçbir soruya cevap vermiyorlar, yasal sürelerin çok aşılmasına rağmen elimizden bir şey gelmiyor” cevabını alırım.

Hatta bu konuda bazı milletvekillerine televizyon programı yapma önerisi bile getirmiştim.

Program çok basit olacaktı.

Milletvekili meclisteki soru önergelerini toplayacak, bunları ekranda soracak ve cevabını kamuoyu önünde isteyecekti.

Verilmeyen cevaplar programda ısrarla tekrarlanacak ve bu konuda kamuoyu oluşturulacaktı.

Ama nedense kime anlatsam, önce çok cazip gelmesine rağmen arkasını getiremedi hiçbiri.

Tınaz Titiz, AKP iktidarının Cumhuriyet kurumlarının adım adım yıkılmasında bir dizi kültürel virüs kullandığını belirterek “cevapsızlık virüsü” ile halkın öğrenmesi gereken her şeyin hasır altı edildiğini ve toplumun duyarsızlaştırıldığını anlattı.

Bu virüs kullanılarak örneğin “Cumhurbaşkanının kaç uçağı var?” sorusuna “Yeteri kadar” cevabı verildiğinden böylelikle toplum farklı bir algıya itiliyor.

Ben kendi hesabıma böyle bir kampanyaya hazırım.

Öncelikle milletvekilleri verdikleri soru önergelerini ve eğer alabilirlerse cevaplarını bana gönderirlerse bunları yayınlarım, hatta bir Youtube yayını da yaparım haftalık olarak.

Ayrıca vatandaşlardan gelecek soruları da yayınlamaya hazırım, üstelik cevap alınmadıkça bunları tekrarlamaya da varım.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

100 bin lira limitli kart, 100 bin lira harcamak değildir

Kendini “dünyanın en iyi savunma sanayine sahip” diye tanıtan AKP iktidarı savunma fonu için 750 lira para isteyerek bir anlamda kendini inkâr etti aslında.

Gerçi kredi kartlarından alınacak vergi konusunda sanıyorum geri adım atılacak, gelişmeler bu yönde çünkü.

Zaten ekonomik sıkıntı altında öfkesi burnuna gelmiş toplumun isyanı galiba bu kez “zorunlu” olarak karşılık bulacak.

Tabi bunu başka yerden çıkaracaklardır kimsenin kuşkusu olmasın.

Ne istediler?

Limiti 100 bin lira ve üstü olanlardan yıllık 750 lira vergi kesilmesini.

Bahane de hazır “yılda 750 lira nedir ki, 100 bin lira harcarken ülkeni de düşün biraz.”

Sanki vergi vermiyoruz, yandım kampanyalarına katılmıyoruz gibi.

Burada özellikle dar gelirli halkı etkileyen faktör 100 bin liralık limit.

15-20 bin liraya geçinmeye çalışan emeklilerişçiler için 100 bin bir servet gibi.

O zaman da diyorlar ki “100 bin harcıyorsan versene 750 lirayı ülke savunması için çok mu?”

Öyle de, 100 bin lira limit demek ayda 100 bin lira harcamak değil ki.

Bankalar beklenmedik anda ettikleri telefonlarla “Limitinizi yükseltmek ister misiniz?” diye soruyorlar çoğu kez siz de “olur” diyorsunuz.

Benim de başıma geldi, yolda giderken arayan banka görevlisine kredi kartı limitimin 100 bin liranın üzerine çıkarılması için onay verdim, 6-7 ay kadar önce.

Ama 100 bin lira limitim var diye 100 bin lira harcamıyorum ki, harcarsam ödeyemeyeceğimi biliyorum.

Kısacası kart limiti kullanıcının çok zengin olduğunu göstermez, o limit bir güvencedir aklı başında olanlar için.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Çocuklar için çok güzel bir Atatürk filmi

Cumhuriyet Haftası’nda yeni bir çizgi film vizyona giriyor.

Adı Mustafa.

Büyük önder Atatürk’ün çocukluk hayatını anlatan bir film bu.

Animasyon filmde Atatürk’ün henüz ilk çocukluk yıllarında kişiliğinin nasıl oluştuğunu anılarla, tarihi gerçeklerle anlatılıyor.

Henüz Kemal adını almamış olan Küçük Mustafa’nın hayatının ilk 10 yılındaki iniş çıkışlarda kendini aramasının dile getirildiği filmde, anne Zübeyde Hanım, baba Ali Rıza Efendi, kız kardeş Makbule, dayı Hüseyin Bey’le yaşantısı görülüyor.

25 Ekim’de vizyona girecek filmin yapımcıları 2030 yılına kadar yine animasyon olarak Atatürk’ün gençlik, askerlik, liderlik ve Cumhuriyeti kurduğu dönemlerin anlatılacağı 4 filmin daha çekileceğini söylüyorlar.

Anne babalara şimdiden haber vereyim, çocuğunuzu bu filme mutlaka götürün.

Bİ SORALIM BAKALIM

Dünyada her psikopat elini kolunu sallayarak gezebiliyor mu?

Son günlerde ne garip olaylar yaşıyoruz değil mi?

Biri kız arkadaşının kafasını kesip sonra kendini surlardan aşağı bırakıyor, biri durup dururken polise arkadan saldırıp bıçaklıyor, biri yolda yürüyenlerin üzerine koşup bıçak sallıyor, biri polisi vuruyor sonra “hatırlamıyorum haplıydım” diyor.

Sonuçta bunların hepsi serbestçe dolaşıyor.

Biraz irdeleyince bunların çoğunun aynı zamanda ruhsal tedavilerden de geçtiğini öğreniyoruz.

Böylelikle “Ruh hastası” başlığı altında bunlar hiçbir önlem alınmadan toplum içine salınıyor.

Ne güzel değil mi?

Peki dünyada da böyle mi?

Başka ülkelerde çeşitli sapkınlık, saldırganlık, şiddet belirtileri gösterenler bu kadar rahat mı?

Değil elbette.

Psikolojik sorunları olanlar, ruhsal sıkıntılar yaşayanlar, intihar, şiddet, sadistik eğilim gösterenlerin tamamı elbette hapsedilemez, özgürlükleri ellerinden alınamaz.

Ama medeni ülkelerde bu tür insanlar çok sıkı denetim altındadır.

Tıpkı denetimli serbestlik gibi yöntemlerle sürekli izlenirler, bunlar için devletin özel birimleri vardır.

Bizde ise “bir iki dakikalık” psikiyatrik muayeneden sonra depresyon ilaçları yazılıp sokağa salınıyorlar.

Onlar da birer “saatli bomba” gibi aramızda dolanıyorlar ve hiç olmadık bir anda başımıza bir iş getirebiliyorlar.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Cevapsızlık virüsünden vatandaş da payını alıyor

İktidarın milletvekillerindenmedyadan ve akademisyenlerden gelen soruları cevaplamamasının ötesinde vatandaş da çoğu kez hakkını alabilmek için yaptığı başvurularda cevap alamıyor.

Bugün “haksız yere işten çıkarıldıklarını” belirten iki okurumdan gelen mesajları sunmak istiyorum.

İkisi de hem adını hatta kimlik numaralarını bile vermişler.

İlk okurum Aydın Nazilli’den Umut Astepe.

TEDAŞ Aydın Müessese müdürlüğünde engelli statüsünde işçi olarak çalışıyormuş.

Kamu şirketi özelleştirilip AYDEM Enerji’ye kiralanınca hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkarılmış.

Umut Astepe, bu şirkete kamudan geçtiği için yasal olarak işten çıkarılmasının mümkün olmadığını anlatarak şirketi mahkemeye verdiğini ve kazandığını belirtiyor.

Şirket müdürü ise işe iade işlemi yapılmayacağını söylemiş.

CİMER’e de başvuran Umut Astepe, 9 aydır işine dönemediği gibi geçinemez hale gelmiş.

İkinci mağdur yine Aydın’dan ve yine AYDEM şirketinde çalışmış bir mühendis.

Burak Mumcuoğlu adlı bu mühendis de hiçbir gerekçe gösterilmeden işinden çıkarılmış.

Mumcuoğlu bütün çabasına rağmen kimseye ulaşamadığı gibi hiçbir soruya da cevap alamadığını belirtiyor.

ŞAKA GİBİ

DEM bitti, terörist olmak CHP’ye kaldı

Hem 2023 genel hem 2024 yerel seçimlerinde AKP koalisyonu bütün propagandasını CHP’nin DEM üzerinden PKK ile iş birliği yaptığı, emirleri dağdan aldığı üzerine yaptı.

Bunun toplumda etkili olduğunu da gördük.

Şimdi Erdoğan ve büyük Türk milliyetçisi ortağı Bahçeli, rotayı düne kadar “Meclis’te terörist var” dedikleri DEM’e kırdı.

Demek ki artık DEM’e terörist demekten vazgeçtiler bugünkü çıkarları gereği.

CHP kaldı mı şimdi ortada, üstelik şimdi tek başına terörist pozisyonuna geçmiş de oldu.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları