İsrail konusunda da bu kadar cevval olsanıza
Can Ataklı; Örneğin AKP’den CHP’ye geçen Sancaktepe Belediyesi’nin eski başkanı hakkında müthiş iddialar saçıldı ortalığa.
ACAİP YAZILAR
Türbanlı bacılara ne yaptınız böyle?
Yer İstiklal Caddesi.
Çoğu türbanlı bir grup İsrail’e her gün gemiler dolusu mal satılmasını protesto ediyor.
Polis grubun etrafını sarıyor, biraz itiş kakıştan sonra 20 kadar kişi gözaltına alınıyor, grup dağılıyor.
Ancak kısa bir süre sonra iki “türbanlı bacı” İstiklal Caddesi’nin ortasında yüksek sesle “Arkadaşlarımız gözaltına alındı, bütün amacımız İsrail’e yapılan ticareti protesto etmekti, ama bu iktidar bir yandan Gazze için göz yaşı döker gibi yaparken diğer yandan İsrail’e mal satıyor” diye bağırmaya başlıyor.
Biz bunları neredeyse Gazze dramı başladığı günden beri bağırarak söylüyoruz dinleyen yok tabii.
Tam bu sırada Çevik Kuvvet geliyor, müdür pozisyonundaki bir kişi “Etraflarını sarın barikat kurun” talimatı veriyor.
30 kadar çevik kuvvet polisi iki “türbanlı bacının” etrafını çeviriyor.
Ama hepsi erkek, bu nedenle bacılara kimse el sürmüyor, sadece çevrelerinde kalkan duvarı örüyor.
Sonunda bacılara dokunabilecekleri için kadın polisler getiriliyor, barikat yarı açılıyor, kadın polisler abluka altındaki iki türbanlının yanına geliyor, ters kelepçe taktıkları kızları polis aracına doğru sürüklüyor.
Bu sırada kızlardan biri galiba kadın polise tükürüyor, o da basıyor tokadı.
Ardından kızlar tokat yağmuru altında polis otobüsüne bindiriliyor.
Yahu etmeyin eylemeyin.
Onlar sizin “türbanlı bacılarınız” değil mi?
Türbanlı olmasına türbanlılar ama AKP’li değiller.
Bu bacılar Yeniden Refah Partililer.
Öyle olunca “türbanlı bacı” masalı da bitiyor haliyle.
Madem AKP’li değiller, o zaman türbanlı olup olmaması hiç önemli değil.
Dayağı da yerler, başlarındaki türban da açılır.
Aslında bu manzara yeni değil.
Fark şurada, bugüne kadar İstiklal Caddesi’nde iktidarı protesto eden nice insanlar çok daha sert muamele ile karşılaştılar.
Gaz sıkıldı yüzlerine, su fışkırtıldı üzerlerine, yerlerde sürüklenip coplandılar, tekmelendiler.
“Türbanlı bacıların” o zaman hiç sesleri çıkmıyordu.
“Polise uzanan eller kırılır” diye tempo bile tutuyorlardı.
Şimdi gerçekle yüz yüze geldiler.
İktidarın yanında oldukları sürece kimse kıllarına bile dokunamaz.
Ama muhalefet etmeye kalkarsan olacağı budur.
Polis “türbanlı bacı” olup olmamasına bakmaz bile.
Tek kriter Erdoğan’ı ve iktidarını eleştirmek.
Öyle yaptığında kimsenin gözünün yaşına bakmıyorlar.
Bu kızlara yapılan hukuk ve demokrasi dışıdır.
Ancak yıllardır bu tür muameleye karşı gıklarını bile çıkarmayanların şimdi feryat etmeleri de doğrusu bana çok ironik geliyor.
Bİ SORALIM BAKALIM
O tokat “türbanlı bacıya atılmasa” görevliler açığa alınır mıydı?
İçişleri bakanı Ali Yerlikaya “türbanlı bacıların” ters kelepçe ile emniyete götürülmesi ve tokatlanması üzerine bir açıklama yapmış.
Yerlikaya İstiklal Caddesi’nde yasadışı bir gösteri yapıldığını ve devlet büyüklerine hakaret edildiğini ileri sürerek bazı kişilerin gözaltına alındığını söylemiş.
Yerlikaya’nın açıklamasındaki en dikkat çekici cümle ise iki emniyet görevlisinin de açığa alınması.
Anladığım kadarıyla “türbanlı bacılara” tokat atan “yeşil tişörtlü” kadın polis açığa alınanlardan biri.
Ali Yerlikaya’nın hassasiyetine diyecek bir şey yok yani.
İçişleri bakanı vatandaşa kötü muamele edilmesine rıza gösterememiş.
Acaba öyle mi?
Her zaman olduğu gibi AKP’li bakan yine doğruyu söylemiyor.
O iki görevli halka kötü muamele ettikleri için değil, türbanlı bir kadına kötü muamele ettikleri için açığa alındı.
Daha önce halka nice kötü muamele yapıldı, insanlar yerlerde tekmelendi, dövüldü, coplandı, hangisinde bir memur açığa alındı?
Bunların doğru yaptıkları hiç mi bir şey olmaz?
İsrail konusunda da bu kadar cevval olsanıza
Seçimlerden sonra bazı akla ziyan işler de oluyor.
Örneğin AKP’den CHP’ye geçen Sancaktepe Belediyesi’nin eski başkanı hakkında müthiş iddialar saçıldı ortalığa.
Sancaktepe’nin kadın belediye başkanı müthiş bir lüks ve ihtişam içinde yaşıyormuş.
Yaptırdığı sarayı andıran belediye başkanlığı binasının bir katını sadece kendisi için ayırmış.
6 bin metrekarelik makam katında yok yokmuş.
Hatta jakuzi bile varmış.
Jakuzi biliyorsunuz yoksul halkın en ilgilendiği konu.
Bir binanın lüks olduğunu anlatmak için “jakuzisi bile var” denir.
Algı meselesi yani.
Jakuzi konusu allanıp budaklandı, sonra anlaşıldı ki makam katında jakuzi yokmuş aslında.
Ama diğer bütün ayrıntılar doğru, yani belediye başkanı gerçekten dehşet bir lüks ve şatafat kurmuş kendine.
Derken Cumhurbaşkanlığı’ndan bir açıklama geldi.
İletişim Başkanlığı’nın dezenformasyonla mücadele merkezi “Sancaktepe Belediyesi’nde jakuzi olduğu yönündeki haberler gerçek değildir” açıklaması yaptı.
Aferin, güzel de bu cevvaliyeti keşke İsrail’e mal satışı konusunda da gösterseler ya.
Koca seçimi “Jakuzi var mı yok mu?” düzeyine indirgeme başarısı gösteren Cumhurbaşkanlığı, İsrail konusunda neden tek satır bile açıklama yapmıyor acaba?
BUNU YAZMAK GEREK
Diyanet “fitre” tutarını sarayın gönlüne göre hesaplamış
Ramazan bitmek üzere.
Fitre ve zekatların ödenmesi gerekiyor.
Fitre tutarları her yıl Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenir.
Bu tutar dinen bir kişinin bir günlük yiyecek bedeli kadardır.
Diyanet’e göre bu yıl bir kişinin günlük yiyecek parası 130 lira tutuyormuş.
Avukat Erdem Akyüz fitre tutarı ile ilgili bir mesaj göndermiş.
Size de sunmak istedim.
Şöyle demiş;
Diyanet İşleri Başkanlığı; ramazan ayında verilecek fitreyi, bir nevi sadaka olarak tanımlayarak “sadaka-i fıtır” demekte ve “bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanması için günlük 130 lira olarak” belirlemektedir.
Bir günde 3 öğün yemeğin değil, bir öğün yemeğin dahi 130 lira ile yenmesi mümkün değildir. Eğer böyle bir yer varsa Diyanet İşleri Başkanlığı’nın adresi vermesini rica ederiz.
Bir öğün yemeğin 130 lira ile yendiğini kabul etsek bile bu miktar üzerinden 4 kişilik ailenin bir aylık yemek parası 15.600 lira edecektir. Bu durumda; asgari ücret alan çalışanlar ile emeklilerin büyük çoğunluğunun; fıtır sadakası alacak kadar yoksul olduğunu kabul etmek gerekir. Fitrenin biraz daha üst basamakları ise, orta sınıf bırakmamakta, herkesin sadakaya muhtaç olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.
ŞAŞIRDIM
Memleketin haline bak, uyanık Burkino Faso’lu Silivri’de kaçak çiftlik yapmış
ERDOĞAN’LA GÖRÜŞMÜŞ:
Kaçak çiftliğin sahibi Bonkoungo’nun, geçen yıl AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Saray’da görüştüğü de ortaya çıktı. Arkasına Erdoğan’ı da alınca yasa masa işlemez olmuş herhalde.
Haberi okuyunca güleyim mi ağlayayım mı bilemedim.
Ama şunu biliyorum; “Ülkeyi öyle bir hale getirdiler ki, elin oğlu taaa Burniko Faso’dan kalkıp geliyor ve kaçak çiftlik yapıyor.”
Burkino Faso, Afrika’nın doğusunda Ekvator çizgisine yakın bir yerdeki ülke, Türkiye’den 7 bin 626 kilometre uzakta.
Buradan kalkıp İstanbul Silivri’ye gelen Mahamed Bonkoungo isimli bir kişi Silivri’de “Daddy’s Farm” (Babanın Çiftliği) isimli bir çiftlik kurmuş.
Burkino Faso’lu biri Türkiye’de çiftlik kuramaz mı?
Kurar tabii de çiftliğin tamamı kaçak.
Arkasına AKP’li Silivri belediyesini alınca işler çok kolaylaşıyor tabii.
Silivri CHP’ye geçince iş ortaya çıkmış.
Meğer çiftliğin kurulduğu yerde ne imar var ne de çiftlik ruhsatı.
Yapılan kontrolde yaklaşık 1000 metrekarelik konaklama amaçlı yapı, havuz ve zemin terası, kafeterya, personel için tek katlı prefabrik evler, jeneratör odası, güvenlik kulübesi ve home office olduğu görülen tek katlı yapı, ahır, kümes, golf sahası ve basketbol sahası gibi yapılar tespit edilmiş.
Burkino Fasolu bile Türkiye’de AKP ile iş tutarsan ballı kaymak yiyeceğini anlamış ve gelmiş.
Ne hallere düşürmüşler bizi görüyor musunuz?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları