İsrail’e gemiler gitmezse ambargo yermişiz
Can Ataklı; AKP’nin en akıllılarından biri olarak tanımlanan bu kişi,” “eğer İsrail’e ticaret durursa, ambargo geleceği” kehanetinde bulunmuş.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Böyle Adalet Bakanı mı olur?
Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu İstanbul’da bir trafik kazası yapıyor ve bir motokuryenin ölümüne neden oluyor.
Bu kişi kazadan sonra kaçıyor sonra yakalanıyor, ifadesi alınıyor ve serbest bırakılıyor.
Somalili adam serbest bırakıldıktan hemen sonra uçağa atladığı gibi Türkiye’yi terk ediyor.
30 Kasım’da yaşanan bu kazadan kamuoyunun haberi tam 7 gün sonra oluyor.
Mahkeme ancak haber kamuoyunda duyulduktan sonra kazayı yapan Somalili hakkında yakalama ve yurtdışına çıkmama kararı alıyor.
Bir gazeteci konuyu Adalet Bakanı’na soruyor.
Bakan hiç istifini bozmuyor bile “Şu anda gündem Filistin” diyor.
Sorunun tekrarı üzerine bakan daha da öfkeleniyor ve sert biçimde “Gündem Filistin, Filistin” diye üsteliyor.
Filistin sorunu ile Adalet Bakanı’nın ilgisi ne?
Ayrıca gündemin Filistin olması başka hiçbir konunun konuşulmayacağı, sorulmayacağı anlamına mı gelir?
Bakan Yılmaz Tunç yaptığının hata olduğunu anlayınca bu kez “zeytinyağı gibi üste çıkmak” için sosyal medya hesabından açıklama yapıyor.
Neymiş, bu konu ile ilgili daha önce bir açıklama yapmış.
Gazeteciler bunu bildikleri halde aynı soruyu soruyorlarmış.
Bakana bakın hele.
Üstelik bu adam Adalet Bakanı.
Şimdi zora düşünce yaptığı açıklamayı okuyalım;
“Bu tam anlamıyla bir dezenformasyondur. Bir gün önce Fox muhabirinin Ankara’daki aynı konudaki sorusuna “Sıfatı ne olursa olsun kanun önünde herkes eşittir, olayı tüm yönleri ile soruşturacağız” şeklindeki cevabımızı bildikleri halde; bu kez İstanbul’da Filistin ile ilgili bir programda kalabalığın arasından uzattığı mikrofonla ne dediğini duyamadığım yine Fox TV muhabirine “Su anda Filistin ile ilgili programdayız” şeklindeki cevabımın çarpıtılarak yayılmak istenmesi tam bir dezenformasyon olup iyi niyetli bir tutum olmadığı açıktır. Vefat eden motorkurye kardeşimizin hak ve hukukunu korumak için sorumlular hakkında gerekli soruşturmayı titizlikle takip edeceğimizi tekrar hatırlatmak isterim.”
Dezenformasyon nerede?
Bir bakana her yerde soru sorulur.
Daha önce yapılmış bir açıklama olsa bile gazeteci yeni gelişmelere göre konuyu tekrar gündeme getirir.
Adalet Bakanı velev ki Filistin ile ilgili bir toplantıya katılmış olsun, başka konu konuşulamaz mı?
Gelelim Adalet Bakanı’nın “daha önce açıklama yapmıştım” dediği sözlerine.
Şöyle demiş Tunç: “Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlunun karıştığı trafik kazası ile ilgili olarak kaza sonrası olay yeri incelemesi ve ilk kusur değerlendirmesini yapan polis memurları hakkında adli soruşturma başlatılmıştır.”
İyi güzel de o polisler olay anında, bir kamera görüntüsü olmadan, tanıkların ifadesine ve kaza yerinin durumuna göre rapor tutmuşlar. Hatalı olabilirler.
Ama Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu bu rapora dayanarak serbest bırakılmadı ki.
Karakoldaki ve savcılıktaki ifadeler sonucu serbest kaldı.
Adalet Bakanı; klişe sözlerle, “soruşturma açıldığını” söyleyeceğine kazanın neden kamuoyundan gizlendiğini, Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlunun apar topar ülkeden nasıl çıktığını açıklamalı öncelikle.
ŞAKA GİBİ
İsrail’e gemiler gitmezse ambargo yermişiz
Geçmişi “Genç Siviller” denilen tiplere dayanan, bütün gücünü Fethullahçı cemaatten alan, sonra sıkıyı görünce U dönüşü yapıp Erdoğan silahşoru kesilen biri İsrail’e gemilerle on binlerce ton malzeme gönderilmesine kılıf bulmuş.
AKP’nin en akıllılarından biri olarak tanımlanan bu kişi,” “eğer İsrail’e ticaret durursa, ambargo geleceği” kehanetinde bulunmuş.
AKP’nin akıllısı ya meğer bu konudaki fikrini soruyorlarmış.
O da bir tweet atarak cevaplamış.
Okuyun bu ibret dolu açıklamayı;
İsrail ile ticareti kesin meselesine dair fikrim sürekli soruluyor. Anlatayım.
Öncelikle sosyalist içe kapanmış bir devlette yaşamadığınızı öğrenin. Uluslararası anlaşmalar zemininde ticaret yürüten bir ülkede yaşıyorsunuz.
Bunun anlamını açayım. Sen bugün sadece İsrail ile ticareti kesiyorum dediğin anda ticaret anlaşmalarını tek taraflı feshettiğin için hemen hemen bütün dünyadan ambargo yiyeceksin.
Bunun sonucu olarak bugün dışa bağımlı olduğun hiçbir ürünü alamadığın gibi ihracat yapamadığından dolayı ekonomin de batacak.
Ülkedeki insanların büyük çoğunluğu açlık ve sağlık sorunları çekmeye başlayacak, ciddi bir yoksulluk ile başa çıkmaya çalışacaksın. Olsun yapalım mı yine de?
Benim için hiç sorun değil hemen yapalım ben bu uğurda Gazzeli kardeşlerim için ölmeye bile hazırım. Peki ülkenin tamamı da hazır mı? Mesela bebek katliamına destek verdiğini bile bile kahvecileri dolduranlar hazır mı dersiniz?
İktidarın baskılara dayanamayıp seçime girmesi en fazla birkaç ay sürer. Böyle bir sefaletin yaşandığı ülkede CHP iktidara gelir. Hamas için terör örgütü diyen Özgür Özel gider İsrail ile el sıkışır ve Gazze bir müttefik daha kaybeder.
Ticaretin durdurulmasının kısa vadeli sonucu bu. Uzun vadeli sonucu ise CHP’nin iktidarındaki Türkiye’yi yanına alan İsrail’in Gazze’de şu anda olduğundan çok daha fazla katliam yapması. Bunu mu istiyorsunuz gerçekten?
Bir şeyi talep ederken sonuçlarını hesap edemeyecek kadar aptal olmadığınızı düşünüyorum. Yoksa aptal mısınız?
Şimdi de söyleyebilecek misiniz bilmiş bilmiş ticareti kesin diye höyküren İran beslemesi hocalarınız için “hoca hakkı söyledi” diye. Söyleyenleriniz çıkacaktır.
Her zaman utanmazlar çıkar. Ama ben şunu da merak ediyorum. Sizin bu hakkı söyleyen hocalarınız on senedir milyondan fazla Müslüman katleden Beşar Esed’i sürekli destekleyen, ticaret yapan, silah veren İran’a neden bir kez bile hakkı haykırmaz.
Cevabını anladığınız zaman meselenin özünü de kavrayacaksınız. Tabii beyniniz tamamen yıkanmadıysa.
Görüyorsunuz değil mi AKP’nin akıllısının söylediklerini.
Ambargo gelirmiş, ülke yoksullaşırmış, CHP iktidar olurmuş.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
İsrail’e “tam desteğin” bilançosundan seçmeler
Gazeteci Metin Cihan “açık istihbarattan” yararlanarak İsrail’e gemi ve kargo uçakları ile kimlerin mal gönderdiğini irdelemeye devam ediyor.
Metin Cihan’ın tamamı resmi verilere göre düzenlenmiş bilgilerinden oluşturduğu bilançodan dün yayınladığı bölüm şöyle:
Gazze’ye saldırı devam ederken İsrail’e destek verenler sıralı tam liste:
■ İsrail’e malzeme taşıyan Manta Denizcilik’in sahibi Mert Çetinkaya (Burak Erdoğan ile ortak)
■ İsrail’e malzeme taşıyan Oras Denizcilik’in sahibi Salih Zeki Çakır (Erkam Yıldırım ve AKP milletvekili Vehbi Koç ile ortak)
■ İsrail’e malzeme taşıyan Hatay ro ro gemisinin sahibi AKP milletvekili adayı ve eski İl Başkanı İbrahim Güler
■ İsrail’e malzeme tedarik eden Osmanoğulları Gazbeton’un sahibi Malatya Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar
■ İsrail’e kablo tedariği sağlayan Pamukkale Kablo’nun sahibi BBP kurucu yöneticisi Mustafa Semerci
■ İsrail’in elektrik tedarikçisi Zorlu Holding
■ İsrail’e her gün uçakla sevkiyat yapan MNG Holding
■ İsrail’e limanından her gün gemiler yollayan Limak Holding
■ İsrail savaş uçağına yakıt götüren tankerin bakımını yapan Kolin Holding
■ İsrail’e düzenli çelik ve hammadde gönderen MÜSİAD üyesi İÇDAŞ
■ İsrail’e düzenli çimento gönderen Akçansa Sabancı Holding
■ İsrail’e düzenli sevkiyat yapan Arkas Holding
NOT 1: Gönderilen malzemeler arasında İsrail askerinin yiyeceği, giyeceği ve silah aksamı da var.
NOT 2: Bilgilerin tamamı herkese açık resmi kaynaklardan alındı.
#gemileridurdurun
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Öğrenciler sizin ananızdan söz ediyorlardı
Yaşanmış bir olayı sevgili dostum Çiğdem Bayraktar Ör göndermiş.
Atatürk’e, cumhuriyete, medeniyet yolundaki Türkiye’ye en ağır küfürler etmekten çekinmeyen ve aldırmayanların sıra kendilerine gelince nasıl hiddete kapıldıklarını çarpıcı biçimde anlatıyor bu diyalog.
Olayı aktaran kişi Köy Enstitüsü mezunu edebiyatçı Osman Bolulu.
Okuyalım birlikte;
Mustafa Kemal’in kurtuluş plan ve stratejisini hazırladığı yere kimsenin içeriye alınmaması ve gizli olmasından dolayı “Karanlık Oda” denmiştir.
Karanlık Oda’nın yerine dikilecek bir anıt için İstanbul’a yollanmıştım 1962’nin başlarında.
Hocam Enver Kartekin’i de göreyim dedim. Kendisi Makine Fakültesi’nin sekreteriydi o zamanlar.
Profesörlerden kimileri vardı Enver Bey’in odasında. Söz 1960 Devrim Hükümeti’nin hazırlattığı İlköğretim Yasası’ndan açıldı.
Prof. Cıvaoğlu bu yasayı savunuyordu. Ben eksikleri üzerine bastırdım. İlköğretimin içinden geldiğimden yasanın boşlukları, uygulanamazlığı üzerine kendimce bilime, usa dayalı savlar öne sürdüm.
Hocalar diretemediler. Bizim Enver Hoca, “Biz, Köy Enstitüleri’nde işte böyle gençler yetiştirdik!”, deyince orada bulunan bastıbacak biri Köy Enstitüleri üzerine çok bayağı şeyler söylemeye başladı.
Öyle bir ağızdı ki sıradan bir DP bucak başkanı bile kolay kolay söylemez söylediklerini.
Baktık; bilimden, ustan anlamayacak adam. Sordum: “Siz hiç Köy Enstitüsü gördünüz mü? Köy Enstitüleri üzerine yazılanları okudunuz mu? Gerekli incelemeleri yaptınız mı?”
Sorularıma yanıt vermekten çok yanıltma yöntemini kullanıyordu adam. Üstelik profesörmüş de!
Baktım us yolu kapalı. “Adınız neydi beyefendi?” dedim, söyledi. “Haa, o adam siz miydiniz?” dedim hemen “Ne olmuş, ne demek istiyorsunuz?” diye öfkelendi.
“Fakültenin bahçesinden geçerken dinledim: Öğrenciler sizin ananızdan söz ediyorlardı. Şey...”
Adam bir kükredi! Şöyle bir gözüyle, benim gövdemle kendisininkini oranladı. Tokat vurmaya niyetlendi, caydı.
“Sakin olun beyefendi, ben öyle bir şey duymadım. Kara çalmanın, yalanın kişi üzerindeki tepkisini somut olarak göstermek istedim size. Sizin gibiler bize 25 yıldır sövüyorlar. Kara çalıyorsunuz da biz bu denli ilkel tepki göstermiyoruz. Siz Cumhuriyet Türkiye’sinde profesör olacaksınız ve de mahalle karısı ağzıyla hiçbir veriye, bilime, usa dayanmayan görüşleri sıralayacaksınız” dedim.
Bu olay Köy Enstitülü Osman Bolulu’nun günümüzün sözde profesörlerinin selefleri ve bunların temsil ettiği zihniyete karşı aklı, fikri, karakteri sağlam cumhuriyet insanlarının bitmez mücadelesinin ironik bir örneği değil mi?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları