Madem para artırdın demek ki hiç iş yapmadın
Can Ataklı; Kadıköy’ün bir dönem önceki belediye başkanı Aykurt Nuhoğu’nun kitabı geldi geçen hafta. “Çatlağın arkası” isimli kitabı bir solukta okudum, zaten başladığınızda bırakamıyorsunuz.
ÖNERİ
Büyükşehir belediye meclisi sistemi artık değiştirilmeli
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen sohbetimiz sırasında, tam bilmediğim, bilmediğim gibi hiç aklıma gelmeyecek bir konuyu anlattı.
Hem izlerken, hem de daha sonra düşünürken anlattıkları bana çok mantıklı geldi.
Size de aktarmak istedim, ayrıca bunu bir öneri olarak dile getirmek istiyorum.
Büyükşehir belediye meclisleri ilçe belediyelerine seçilen ilçe belediye meclis üyeleri tarafından oluşturuluyor.
Yasaya göre büyükşehir sınırları içinde kalan her bir ilçe belediye meclisinin üye sayısının beşte biri alınarak büyükşehir belediye meclisi oluşturuluyor. Her ilçe belediyesi için seçilmiş olan asil üyeler, seçilme sıralarına göre baştan başlayıp yeter sayıya inilerek büyükşehir belediye meclisine katılacak üyeler tespit ediliyor. Ayrıca ilçe belediye başkanları da büyükşehir belediye meclisine doğal üye sıfatıyla katılıyor.
Bu yöntem birçok yerde büyükşehir belediye başkanlarını zora sokuyor.
Çünkü büyükşehir belediye başkanlığını bir partinin adayı kazanıyor ama ilçe belediyelerinde bir oy farkla bile olsa bir başka partinin adayı kazanabiliyor.
Bu durumda o ilçenin belediye meclisi üye sayısı da ağırlıklı olarak seçilen kişinin listesinden oluşuyor.
Burada seçilenlerin bir bölümü büyükşehir belediye meclisine gidince denge, seçilmiş büyükşehir belediye başkanının aleyhine oluşuyor.
Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok büyükşehirde durum böyle.
Büyükşehir belediye başkanı CHP’li ama büyükşehir belediye meclisinde iktidar partisi güçlü.
Bu da hizmetlerin aksamasına, karar sürecinin uzamasına yol açıyor.
Yılmaz Büyükerşen “Bu durumun düzeltilmesi gerek” diyor ve şöyle devam ediyor;
“Büyükşehir belediye meclisi ayrı olmalı, bu meclisin üyeleri ilçelerden gelmemeli, büyükşehire aday olanlar kendi meclis listelerini yapmalı, seçimden sonra meclis üyeleri tıpkı milletvekilleri gibi alınan oylara göre partilere dağıtılmalı.”
Büyükerşen’e göre büyükşehir belediye meclisi eskiden bizim siyasi sistemimizde olduğu gibi senato gibi işlev görmeli.
Eskişehir büyükşehir belediye başkanı, bunun mantığını da şöyle anlatıyor;
“İlçelerden gelen meclis üyeleri doğal olarak önceliği kendi ilçelerine veriyor. Oysa sadece büyükşehir için seçilen meclis üyeleri o ilin tüm sorunlarına eğilecektir. Ayrıca büyükşehir belediye meclisi üyeliği için de bazı koşullar konmalı, eğitim, bilgi birikimi ve uzmanlık öne çıkarılmalıdır ki büyükşehir belediye meclisleri daha verimli çalışsın.”
Dediğim gibi tam bilmediğim ve aklıma da gelmeyen bir konuydu.
Ama büyükşehirler için sistem değiştirilmesi ve büyükşehir belediye meclisi üyelerinin ayrı bir seçimle belirlenmesinin demokratik açıdan da sistemin sağlığı açısından da çok mantıklı olduğunu düşünüyorum.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Madem para artırdın demek ki hiç iş yapmadın
Kadıköy’ün bir dönem önceki belediye başkanı Aykurt Nuhoğu’nun kitabı geldi geçen hafta.
“Çatlağın arkası” isimli kitabı bir solukta okudum, zaten başladığınızda bırakamıyorsunuz.
Aykurt Nuhoğlu siyasete girdiği günlerden başlayarak 5 yıllık belediye başkanlığı döneminde yaşadığı “ibretlik” olayları anlatıyor.
Seçim öncesi yaşananlar, delege oyunları, çıkar gruplarının bir kişiyi bir anda yukarılara çıkarıp sonra beklediklerini bulamadıklarında nasıl hırpaladıklarını çok yalın bir dille anlatmış Nuhoğlu.
En ilgimi çeken bölüm ise Aykurt Nuhoğlu’nun belediyeyi borçsuz olduğu gibi kasada para da bırakarak ayrılması nedeniyle uğradığı haksızlık.
Nuhoğlu belediyenin lüzumsuz masraflarını kısmış, yararsız yatırımlarını durdurmuş, rüşvet ve bir kısım yolsuzluğu önlemiş.
Böyle olunca birçok iş borçlanmadan yapılabilmiş, belediye gelirleri iyi kullanılınca da kasada para bile kalmış.
Ama bu Aykurt Nuhoğlu’nun aleyhine bir durum yaratmış.
“Tabii kasada para kalır, hiçbir iş yapmadı ki” dedikodusu ile yeniden adaylığı engellenmiş.
“Miş”li anlatıyorum çünkü kitaba atıfta bulunduğum için öyle yazdım, yoksa o günleri hatırlıyorum da birçok CHP’linin bunu söylediğini de biliyorum.
Oysa Aykurt Nuhoğlu belediye başkanlığı sırasında çok önemli hizmetlerde bulundu, Kadıköy halkı bunu biliyor, ama belli ki “avantadan” yararlanamayanlar “tamam çalmadı çırpmadı ama iş de yapmadı” rivayetini yaydı.
Bana göre aslında söyledikleri şu; “Yemedi ama bize de yedirmedi, o halde gitsin.”
BAŞIMDAN GEÇENLER
Atlatma haberi anlatırken Başak Demirtaş’ın adaylıktan çekildiği haberi geldi
İzleyenler biliyordur her sabah saat 10.00’da Youtube yayını yapıyorum.
Her zamanki gibi canlı yaptığım yanının dünkü bölümünde ilginç bir olay yaşadım.
Anlatayım;
Önceki akşam DEM Parti’ye yakın bir isimle konuştuğumda “Başak Hanım adaylığını geri çekecek, partinin de kararı bu yönde” dedi.
Ben de dünkü yayınıma başlamadan önce tanıtım başlıklarını hazırladım.
Yayın başladığında başlık “Başak Demirtaş aday olmayacak” şeklindeydi.
Saat 10.00’da konuşmama başladım.
Önce çevre bakanı Mehmet Özhaseki’nin “Evlerini teslim ettiğiniz aileler iyi ki evimiz yıkılmış, bize mis gibi villalar verdiniz diyor” sözlerini ele aldım.
Sonra Çağlayan’daki terör olayının haberine getirilen yayın yasağını anlattım.
Ardından sıra Başak Demirtaş’ın aday olmayacağı bölümüne geldi.
Demirtaş’ın neden aday olmayacağını, AKP’nin bazı tavizler sıralayarak “Bizimle anlaşın” dayatmasını, DEM Parti’nin ise istekli olmamakla beraber “O halde bunları yazılı belge haline getirin” talebini anlatıyordum ki telefon çaldı.
Ofiste tek başımayım, yardım eden arkadaşlarım ise İstanbul dışında.
Arayan onlar, anladım ki önemli bir mesaj var, canlı yayında olduğum için uyarmak için başka çare bulamamışlar.
Yayın sırasında izleyiciye “Bir saniye önemli bir şey oldu galiba” diyerek Whatsapp’ımı açtım.
Meğer tam ben Başak Demirtaş’ın aday olmayacağını açıkladığım anda Başak Demirtaş da yazılı olarak “Aday değilim” açıklaması yapmış.
İşe bakın, atlatma haber verirken olay gerçeğe dönüştü.
Oysa “Aday değilim” açıklaması örneğin birkaç saat sonra yapılsa benim için çok daha güzel olacaktı.
BUNU YAZMAK GEREK
Trafik tartışmasında öldürülen bir motokuryenin ailesinin acı çığlığı
Gün geçmiyor ki trafik magandaları birine saldırmasın ya da can almasın.
İşte iki yıl önce magandaların saldırısı sonucu can veren bir gencin ailesinin acı çığlığını anlatan mesaj;
Ben Berna Özgül, 5 Kasım 2022 tarihinde kardeşim Samet Özgül’ün yaşadığı trajik olayla ilgili sizlere sesleniyorum.
5 Kasım 2022’de Ankara’nın Yenimahalle ilçesinde, kardeşim Samet Özgül’ün hayatı kırmızı ışıkta geçen bir aracın sürücüsü tarafından trajik bir şekilde sona erdirildi.
Samet, sadece bir motokurye olarak yaşamını sürdürüyordu. Ancak o karanlık gün, sıradan bir trafik olayını aştı. Samet, kırmızı ışık ihlali yapan bir aracı uyardı, ama bu uyarı, bir ailenin yaşamını karartan bir felakete dönüştü.
Aracın sürücüsü Mustafa Demirci ve yanındaki Halil İbrahim Demirci ile Bülent Açıkgöz, Samet’e acımasızca saldırdılar. Boğazına saplanan bıçak, Samet’in yaşamını alarak ailesini ve çevresini yasa boğdu.
Sonrasında, bu üç sanık mahkemeye çıkarıldı. 27 Eylül 2023 tarihindeki duruşmada, tutuklu sanık Halil İbrahim Demirci’ye “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezası verildi.
Tutuksuz sanıklar Mustafa Demirci ve Bülent Açıkgöz ise “kasten öldürmeye yardım etmek” suçundan 12’şer yıl hapis cezasına çarptırıldı.
İstinaf incelemesinde yetersiz gerekçelerle bozuldu. Halil İbrahim Demirci’ye verilen müebbet ceza, bozuldu. Mustafa Demirci ve Bülent Açıkgöz ise 12 yıl hapis cezasına çarptırılmalarına rağmen adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar.
Bu 2 şahsın 22 ayrı suç kaydı var ve Samet’in ardından işledikleri suçlar nedeniyle içeride yargılanmaya devam ediyorlar. 5 Mart 2024’te saat 11:10’da Ankara Sıhhiye Adliyesi’nde gerçekleşecek mahkemede, Samet için bir umut ışığı arıyoruz.
Sizden ricam, bu acı dolu hikayeyi gündeme taşıyarak, adaletsizliği ve ailenin içinde bulunduğu çaresizliği herkesin duymasını sağlamanız.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları