Oktay Kaynarca yıllardır söylediğimi iki cümle ile çok güzel özetlemiş
Can Ataklı; Bana ne yahu Fitch’ten, sen hiç çarşıya pazara çıkıyor musun?
ANALİZ
Bana ne yahu Fitch’ten, sen hiç çarşıya pazara çıkıyor musun?
Yandaş medyada bir sevinç bir sevinç görmeyin.
Neymiş uluslararası derecelendirme kuruluşlarından biri olan Fitch “Türkiye ekonomisi hız kesmeyecek” demiş.
Fitch’e göre Türkiye ekonomisi için 2024 yılı büyüme beklentisi yüzde 2,8’den yüzde 3,5’e çıkarılmış.
Sevindikleri bu.
Çok merak ediyorum sevinç içinde bu haberi yapanlar hiç bakkala, markete, pazara gitmiyorlar mı?
Tuzları çok mu kuru?
Milletin derdi ekonomideki büyüme değil ki.
Ayrıca o büyüme dedikleri de milletin cebini ilgilendirmiyor.
Büyük para sahiplerinin büyümesi söz edilen.
Çok yanlış bir ekonomi programı uygulandı son yıllarda.
Erdoğan’ın dünyada eşi benzeri olmayan “faiz sebep enflasyon sonuçtur” teorisi gündeme sokuldu.
Sonuç ortada.
7 lira olan doların fiyatı 32.5 liraya çıktı.
Enflasyonun açıklanan resmi rakamı yüzde 19’du (gerçeği 40), yüzde 68’e çıktı. (Gerçeği yüzde 129)
Millet üçte iki fakirleşti.
Bunlar hala “Fitch’e göre durum iyi” martavalları atıyorlar.
Büyümeden kasıtları; Türkiye’ye hızlı para giriş çıkışlarının yarattığı ortam aslında.
Şimşek ve ekibinin halkın durumuyla hiç ilgisi yok.
Onlar rakamsal olarak “güçlü ekonomi” algısı yaratma peşinde.
Yaptıkları bir sıcak para operasyonu.
Şimşek ve adamlarının tek derdi doları baskılamak ve yüksek faizle hazine bonosu satmak.
Böylelikle Türkiye’ye gerçekten çok ciddi para giriyor, bunu inkar edemeyiz.
Ancak bu para yatırıma dönüşmüyor, istihdam yaratmıyor.
Tam tersine Türkiye’nin adeta tefecilerin eline düşmesine neden oluyor.
Basit bir örnekle anlatayım.
1 milyar dolar getiriyor bir yatırımcı.
Bunu TL’ye çeviriyor. 32 miyar 500 milyon Türk Lirası ise faizi yüzde 50’den hazine bonosu alıyor.
Vade sonunda 16 milyar 250 milyon lira faiz elde ediyor.
Toplamda 48 milyar 750 milyar parası oluyor.
Maliye doları baskıladığı için vade sonunda fiyat aşağı yukarı aynı ya da biraz yükselmiş oluyor.
Sözde yatırımcı 48 milyar 750 milyon lirasını dolara çevirdiğinde 500 milyon dolara yakın bir kazancı oluyor.
Dolar bazında dünyada böyle bir kazanç yok.
O zaman gözünü karartan Türkiye’ye gelip “devlet garantili” bono alarak havadan para kazanıyor.
Sonra diyorlar ki Türkiye ekonomisi yükseliyor.
Yükselen Türkiye ekonomisi değil, “fırsat bu fırsat” diyerek Türkiye’ye para akıtan büyük para babaları.
Bu oyun tüm milletin önünde oynanırken Maliye Bakanı da “Türkiye’ye para girişi hızlandı, Türkiye’yi güvenli bir liman olarak görüyorlar” diye böbürleniyor.
Şimşek’e bir önerim var: Sadece bakan maaşı ile çarşıya pazara çıksın, alışverişini kendi yapsın. Bakalım o zaman Türkiye ekonomisinin güçlendiğini, güven verdiğini söyleyebilecek mi?
ÇOK GÜLDÜM
Kararmasın diye başlık atmışsınız ama karartmışlar zaten
Yandaş medya olmak çok zor.
Elbette bu medyada da çalışan dürüst insanlar var.
Ama çok zordalar.
Haklı tepkilerini bile dile getirirken çok dikkatli oluyorlar.
Çünkü yapacakları bir hata başlarına büyük iş açabilir.
İşte örneklerden biri Hürriyet’in dünkü birinci sayfasında vardı.
Salda Gölü bir dünya harikası.
Uzay Merkezi NASA’nın yetkilileri “Üzerine bile basılmaması gereken bir doğa olayı” dediği Salda Gölü perişan ediliyor.
Ama bu iktidarın umurunda bile değil.
Önce bölgeyi turistik hale getirmek amacıyla barakalar yapıldı, şezlonglar konuldu.
Sonra yol çalışmaları yapıldı.
Şimdi de gölün hemen dibine yol açıp asfalt dökmüşler.
Çevreciler kıyameti koparıyor, haklı olarak.
Hürriyet’in vicdanlı çalışanları da konuyu haber yapmışlar, dikkat çekmek için.
Ama korkuyorlar, çekingenler.
Bu nedenle Salda Gölü’nün nasıl karartıldığını gösteren fotoğrafı koyup üstüne de “Salda beyazı asfaltla kararmasın” diye yazmışlar.
Yahu adamlar asfaltı döküp karartmışlar bile.
Bunu yaptıktan sonra elbette o asfalt sökülüp eski haline getirilir ama bu süreçte gölün gördüğü zararı karşılayamaz ki.
AKP’nin bu dünya harikasını yok etmekteki kararlılığının arkasında ne var acaba?
ŞAŞIRDIM
İstanbul’da trafik polisleri görünür hale geldi
Kadın trafik polisleri sadece İstanbul’da ve büyük kentlerde değil Türkiye’nin
her yerinde görev yapıyor. Bu polisimiz Hakkari’deki trafik polisi. Şimdilik tek kadın
polis ama yakında sayıları artar mutlaka.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü rakamlarına göre kentte 56 bin 391 polis görev yapıyor.
Bunun ne kadarının trafik polisi olduğu belirtilmemiş.
Ancak son birkaç aydır trafik polislerinin gözle görünür hale geldiğini gözlemliyorum.
Bu trafik polislerinin çoğu kadın, hatta genç kız demek belki daha doğru.
Sanki özel seçilmişler gibi, pek çoğu da çok güzel üstelik.
Sanıyorum trafik polislerinin sayısı da artırıldı.
Hiç beklemediğiniz yerde trafik kontrolüne rastlıyorsunuz.
Hepsi çok kibar. Ellerindeki tabletlerden kimlik numaranızı sorup, tablette çıkan sonuçları inceliyorlar.
Tabii bu sık kontroller kamuoyunda “para bitti herhalde, yine ceza kesiyorlar” şeklinde yorumlanıyor ama öyle bakmamak gerek. Trafik polisinin görünür olması insana güven veriyor.
Bunun da ötesinde son zamanlarda bazı kavşaklardaki uygulama da dikkatimi çekiyor.
Özellikle ışıklı kavşaklarda; iki yönlü yoğun trafik nedeniyle çok sıkışıklık yaşanıyor.
Kimse birbirine yol vermeyince, kırmızı yeşil ışıkların anlamı kalmıyor.
Bunu dile getirdiğimizde “Her kavşağa polis koyamayız ki” cevabını alıyoruz.
Ancak şimdi bu kavşaklarda polis olduğunu görüyorum en kalabalık saatlerde ve bu akışı hızlandırıyorlar.
Şahsen bunu görmek benim hoşuma gidiyor. Kentin daha medeni olduğu duygusu oluşuyor.
BUNU YAZMAK GEREK
Global etki boykot dinlemiyor
Avrupa Kupası maçları başladı.
Bizim takım dün akşam ilk kez sahaya çıktı. Bu satırları yazdığım sırada maç henüz oynanmamıştı elbette.
Bu kupa TRT’den ve bağlı diğer kanallarından yayınlanıyor.
Ancak sosyal medyada bir tartışma var.
Avrupa Kupası 2024’ün en büyük resmi sponsoru Coca Cola.
Bu nedenle bütün sahalarda Coca Cola reklamı olduğu gibi bu firmanın reklamlarının tüm yayıncı kuruluşlarda yayınlanması da mecburi tutulmuş.
TRT de Coca Cola reklamlarını yayınlıyor.
Öte taraftan Coca Cola’yı İsrail malı zannedenlerin protestosu var.
Bu yüzden TRT’ye yönelik tepkiler var: “Coca Cola reklamları yayınlanmasın” kampanyası bile açıldı sosyal medyada.
Çare yok.
Global etki boykot falan dinlemiyor.
Coca Cola reklamları gümbür gümbür yayınlanıyor.
Üstelik sadece TRT’de değil tüm kanallarda neredeyse.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Oktay Kaynarca yıllardır söylediğimi iki cümle ile çok güzel özetlemiş
Sosyal medyada linçe tabi tutulan isimlerden biri sanatçı Oktay Kaynarca oldu.
Kaynarca eski bir röportaj sırasında “Türkiyeliyim, Türkiye milliyetçisiyim” demiş.
Bunu yeniden servis etmişler nedense.
Kıyamet koptu “Ne demek Türkiyeliyim” demek diye.
“Türk-Türkiyeli” konusu hassas bir konu.
Ancak Oktay Kaynarca’nın “Türkiyeli” kelimesini tartışmaya konu olan anlamda söylediğini sanmıyorum.
Yaptığı açıklamada da şöyle demiş; “Görüyorum ki geçmişte yaptığım bir röportajdaki ‘ben Türkiyeliyim’ sözüm eğrilip bükülüp tuhaf yerlere çekilmeye çalışılmakta. Bizim memleket vatan sevdamızı sorgulamak kimsenin haddi değildir. Türkiyelim demek bana göre ben bu memleketin çocuğum demektir. Batısı Doğusu Kuzeyi Güneyi bana göre birdir ve bayrağımın dalgalandığı her yer memleketimdir. Herkes Türk olmak zorunda değildir ama ben bir TÜRK olarak bu topraklarda yaşayan herkesi Türkiyelim dedirtmek adına Türkiyeli bir Türküm!”
Ama açıklamada benim hoşuma giden cümleler linç kampanyası açanlara yönelik bölüm.
Şöyle demiş Oktay kaynarca; “Eli sopalı, ağzı salyalı, değnekçi yargısız infazcılar. Biliyorum okumak sizin işiniz değil. Siz size işaret edilene, bilginiz olmadan fikriniz varmış gibi saldırmayı seçersiniz. Ama belki olur da merak edersiniz tavsiye ederim okuyun.”
Yıllardır hem kendi hakkımda hem de başkaları için açılan iğrenç linç kampanyalarının böyle yapıldığını anlatıyordum.
Kaynarca gerçekten çok güzel özetlemiş.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları