loading
close
SON DAKİKALAR

Paşam bu talepler 10 yıl öncesinden kalma

Can Ataklı
Tarih: 15.08.2024
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; AKP artık yüzde 20’nin altına düştü.

ANALİZ

AKP artık yüzde 20’nin altına düştü

Hemen her gün bir kamuoyu araştırma şirketinin yaptığı “bugün seçim olsa” anketleri geliyor.

Bu anketler ne kadar güvenilir, bu elbette bir tartışma konusu ama araştırmayı kim yaparsa yapsın hepsinde ortak bir sonuç var.

CHP yerel seçimlerden bu yana hâlâ birinci parti.

Anketlere göre oranlarında küçük farklılıklar olsa da sonuç hep böyle.

AKP sürekli oy kaybediyor.

Aslına bakarsanız bazı anketlere göre CHP de oy kaybediyor sama bundan söz etmek biraz anlamsız.

Çünkü CHP yıllardır yüzde 26 barajını aşamıyordu, son seçimlerde 35’in üzerine çıktı.

Şimdi hemen her ankette yüzde 30’un üzerinde görünüyor, bu önemli bir gelişme.

AKP ise sarayın yaptırdığı anketlerde bile ikinci parti olduğu gibi oy oranı da sürekli azalıyor.

Ancak bütün bu anketlerde halkın yanılmasına neden olabilecek bir faktör var.

O da kararsızların oranının çok yüksek olması.

Türkiye’de sanıyorum ilk kez kararsızların oranı birinci partinin bile üzerine çıktı.

İşte muhalefetin asıl düşünmesi gereken budur.

SONAR son seçim araştırmasını yayınladı dün, hayli de iddialı olduğunu belirtiyor.

Buna göre oy dağılım ham hali ile şöyle;

CHP: 23.1

AKP: 18.9

MHP: 6.9

DEM: 6.7

İyiparti: 3.7

Zafer: 3.5

YRP: 3.2

Kararsız: 34

Ardından her zaman olduğu gibi kararsızların dağıtılması halinde tablo verilmiş.

Buna göre;

CHP: 34.7

AKP: 28.3

MHP: 10.4

DEM: 10.1

İyiparti: 5.5

Zafer: 5.1

YRP: 4.8

Diğer: 1.1

Araştırma şirketleri kararsızları istatistik bilimi kurallarına göre dağıtıyorlar.

Ancak kişisel olarak artık kararsızların dağıtılmış haline değil kararlı seçmenlerin oranına bakıyorum.

Burada birinci partiye oy verecek kararlılıkta olanların yüzde 23 olduğu görülüyor.

22 yıldır iktidarda olan AKP’ye ise kesinlikle oy vereceğini söyleyenlerin oranı yüzde 20’nin de altına inmiş görülüyor.

Kararsız olduğunu söyleyen yüzde 34’ün bilimsel dağıtımında ilk iki partinin eşit olarak yüzde 10 artacağı öngörülüyor.

Gerçekten AKP’nin seçmeni kendi partisine oy verip vermemekte kararsız mı, yoksa bu oylar çoktan gitti mi?

Nitekim SONAR başkanı Hakan Bayrakçı “Görüş belirtmeyenlerin oranı haziran ayına göre yüzde 4 puan azalmış olsa da son 30 yıl baz alındığında hala çok yüksek. Kararsızların ve görüş belirtmeyenlerin toplamının yüzde 27’nin altına düşeceği sonuçlar bize daha sağlıklı bilgi verecektir” notunu eklemek ihtiyacını duymuş araştırmanın sonuna.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Ne ayıp bir tutuklama böyle...

Bir genç kadın sokakta yürüyor.

Yanına üstünde logosu da olan bir kamera ile biri yanaşıyor.

İnstagram’ın kapatılması hakkında ne düşündüğünü soruyor.

Kadın rahat biçimde içinden geçenleri söylüyor.

Konuşmasında suç yok, hakaret yok, normal hayatta hepimizin kullandığı bir iki kelime var ama onlar da yasalara göre suç teşkil etmiyor.

Ama kadın iktidarı suçluyor, halkın kandırıldığını söylüyor.

Vay sen misin bunları söyleyen.

Yargı anında harekete geçiyor, kadın gözaltına alınıyor sonra da tutuklanıyor.

Oysa suçlama gerekçesine baktığınızda hemen görüyorsunuz, böyle bir suçlama ile tutuklu yargılama yapılamaz.

Ama AKP iktidarını yaşıyoruz, bir kişinin hayatının karatılması için suç işemesine gerek yok, iktidarın beğenmediği şeyleri söylüyorsa ona yapılan her şey doğrudur ve haklıdır.

Bu olay toplum vicdanında ciddi rahatsızlığa neden oldu.

Trafik kazası yapıp ölüme neden olan ve yüzde 100 kusurlu bulunanların, kadınları dövenlerin, yaralayanların, kimi mafya elemanlarının bile tutuksuz yargılandığı Türkiye’de bir kadın sırf iktidarı eleştirdiği için tutuklanamaz.

Umarım ve ilerim, siz bu yazıyı okurken o kadın özgürlüğüne kavuşmuş olur.

Tabi bu olayın onda yarattığı travma ve toplumsal vicdanın sızısı ne kadar zamanda geçer bilemem.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Hukuken hak verirken bile nefret suçu işliyor

Sokak röportajında iktidarı eleştirdiği için tutuklanan Dilruba K.’nın durumu vicdanları sızlatırken bu tuhaf karara AKP içinden bile tepki geldi.

Sosyal medyada adeta bir trol gibi davranan Mücahit Birinci tutuklamanın yersiz ve hukuksuz olduğunu belirtti.

Ancak Birinci bunu yaparken bile trollüğünden vazgeçmedi ve hukuken hak verdiği Dilruba K’ya karşı nefret kustu.

Bakın bu kişi sosyal medya hesabından ne yazdı;

Ben o kadının ifadelerini lanetliyorum. Hatta o kadına ifadelerinden dolayı öfke de hissediyorum. Kızgınım, partimize destek veren seçmenimizi aşağılayan sözlerini reddediyorum. Hatta bu tür fiiller, bende mide bulantısına yol açıyor.

Her sözü ayaklarımın altındadır ve değersizdir. Siyaseten de sonuna kadar bu zihniyetin karşısında duracağım.

Tek adam ve sair vurguları ise tam bir safsata. 2002’den bu yana demokratik seçimlerle, halkın teveccühü ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanım var. İyi ki de var.

Ancak biz bu zihniyete söz ile mukabele ederiz, fikren gereğini yaparız.

İnsani duygularım bunlar.

Hukukçu olarak yorumum ise daha sade olacak, zira tartışmaya yer yok:

TCK 216/2 kapsamındaki suç, ceza alt sınırı itibarıyla tutuklamayı gerektirmez.

İnsani öfke hissettiğimiz birine karşı dahi olsa, adil olmayı, biz ceddimizden öğrendik. Devletin büyüklüğü adaletindedir.”

Ne güzel değil mi, bir taraftan hukuku savun ama diğer taraftan saraya bağlılığını göstermek için nefret suçu işle.

ŞAŞIRDIM

Paşam bu talepler 10 yıl öncesinden kalma

Aylardır “Erdoğan Esat görüşmesi yapılacak mı?” tartışması sürüyor.

AKP iktidarı Esat’la görüşmeye çoktan razı.

Buna karşı görünen o ki direten taraf Suriye.

Sonunda bütün arabuluculuk çabalarına rağmen bu görüşmenin olmayacağı anlaşıldı ama iki ülke arasında bir temas kurulmasının da gerekli olduğu görüşü ağırlık kazandı.

Nitekim milli savunma bakanı Yaşar Güler önceki gün yaptığı açıklamada “iki ülke arasında bakanlar düzeyinde bir temas kurulabilir” dedi.

Güler bazı koşulların yerine getirilmesi gerektiğini de söyledi.

Emekli paşaya göre masaya oturmak için üç koşulun yerine getirilmesi gerekiyor.

BİRİNCİSİ: Suriye’de yeni bir anayasa yapılmalı

İKİNCİSİ: Suriye’de bağımsız seçimlere gidilmeli.

ÜÇÜNCÜSÜ: Sınırlar güvenlik altına alınmalı.

İyi güzel de emekli paşa biraz geçmişte kalmış galiba.

Çünkü bu koşullar krizin başladığı 10 yıl öncesi için geçerliydi.

Suriye’de olaylar ilk başladığında Erdoğan şimdi muhalefette olan Ahmet Davutoğlu’nu Suriye’ye göndermiş ve Esat’tan bu şartları yerine getirmesini istemişti.

Esat görüşmeden sora yaptığı açıklamada “Erdoğan adına gelen Davutoğlu bir gün önce Amerikan büyükelçisinin söylediklerini aynen tekrarladı, bana neden geldi anlamadım” demişti.

O günden sonra köprünün altından çok sular aktı.

Suriye’de rejim duruma hakim oldu, güya muhalefet edenler terör örgütüne dönüştü, seçimler ise sakinlik içinde yapıldı.

Güler’in başka şartlar bulması gerekiyor sanki.

SOSYAL MEDYA

Üniversite eğitimini eleştirirken “cahilliğe” prim verilmemeli

Bir ODTÜ mezunu genç kızın yakınmasını konu alan videosu sosyal medyada bir anda en çok izlenenler listesine girdi önceki gün.

Mühendislik mezunu genç kız şunları söylüyordu videosunda; “Verilen maaş, istenen eforu karşılamıyor. Teklif edilen parayla, ailem destek olmadan yaşamam mümkün değil. Ben işe girdiğimde de ailemden destek alarak yaşayacaksam niye çalışıyorum? Bu maaşlara çalışacağına evde oturmak daha iyi.”

Bu paylaşımın altında çok sayıda mesaj da vardı.

Büyük çoğunluğu genç kıza destek verirken küçük bir trol ekibi ağır hakaretler ediyordu.

Ancak bir mesaj çok dikkatimi çekti.

Demokrat ve çağdaş olduğunu diğer mesajlarından anladığım bu kişi şöyle yazmıştı;

“ODTÜ Endüstri Mühendisliği bölümünde öğretilen her şeyi, sadece 3-4 ayda YouTube’da öğrenmek mümkün. ODTÜ de dahil Türkiye’de hiçbir üniversitenin de zerre kadar önemi yok. Kendini geliştiren, şikayet edeceğine verimlilik yaratan bir ekip arkadaşının değeri ise paha biçilemez.”

Cahil trol ordusu bu mesajı daha çok beğendi, çünkü adeta ODTÜ kötüleniyor, uzun yıllara dağılan eğitimin gereksiz olduğu ileri sürülüyordu.

Cahiller ordusunun tam da fıtratına uygundu bu mesaj.

Oysa bu kişi ODTÜ’’yü karalamıyor, tam tersine bu iktidarın yarattığı eğitim modeliyle üniversitelerin içini boşalttığını, eğitimin kalitesizleştirildiğini ironik biçimde anlatmaya çalışıyordu.

Bence bu tür mesajlar doğru bile olsa cahil ordusunun istismarına yol açıyor.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları