Taksim mitingi toplum düzenini neden bozacakmış?
Can Ataklı; Erdoğan da çevresi de “önümüzde rahat bir dört yıl var, ekonomiyi de düzeltiriz, refahı da artırırız” sözlerinin gerçeği yansıtmadığını biliyorlar.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
“Çatışmasız siyaset” amigoluğu
Son günlerde hangi yandaş yazarı okusam ya da izlesem hep aynı şeyi duyuyorum.
Şöyle diyorlar; “Özgür Özel’in Erdoğan’la görüşecek olması çok olumludur. Siyasette yumuşama havası geliyor. Erdoğan’ın İYİ Parti Genel Başkanlığı’na seçilen Müsavat Dervişoğlu’nu kutlaması siyasette yeni bir yolun başlangıcını gösteriyor, çatışmacı siyaset kaybediyor.”
Hepsi iyi güzel.
Tamam da bugüne kadar yaşanan gerginliği kim yaratıyordu?
Kim muhalefet partilere en ağır kelimelerle hakaretler yağdırıyordu?
Erdoğan çok uzun zamandan beri hiç uzlaşmacı bir tavır içine girmedi ki.
Balkon konuşmalarında güya herkesi kucaklayıcı mesajlar verdi hep ama asla uygulamadı.
Muhalefet partilerinin liderlerini “dengi” görmediği için hiç ciddiye almadı.
Türkiye’nin en önemi konularında muhalefete hiç bilgi vermediği gibi görüşlerini öğrenme zahmetine bile girmedi.
Başbakan olduğunda bile bütçe görüşmelerine hiç katılmadı, muhalefetin eleştirilerini dinlemedi, bir tek öneriyi bile kabul etmedi.
Şimdi değişen ne?
Çok şey değişti.
Bir kere Erdoğan 22 yıl sonra ikinciliğe düştü.
Türkiye’deki önemli illerde belediyelerin çok büyük bölümünü kaybetti.
Ekonomide, sosyal alanda, eğitim ve kültürde daha ileride olan hiçbir kentte başarı sağlayamadı.
Muhalefetin gücü ilk kez iktidar koalisyonunun üzerine çıktı.
Bu, toplumda iktidara güvensizlik oyu olarak değerlendiriliyor artık.
Erdoğan da çevresi de “önümüzde rahat bir dört yıl var, ekonomiyi de düzeltiriz, refahı da artırırız” sözlerinin gerçeği yansıtmadığını biliyorlar.
Bunun ötesinde ekonomide dikiş tutmadığını görüyorlar.
Dış politikada çok kritik bir döneme girildi.
“Dünya lideriyiz, oyun kurucuyuz, bölgenin patronuyuz, süper gücüz” türü çıkışların da artık prim yapmadığı ve milletin inancının kalmadığı da bir başka gerçek.
Üstüne bir de anayasa değişikliği konusu var.
Erdoğan en azından kendi iktidarını devam ettirebilmek için bir anayasa değişikliğine ihtiyaç duyuyor.
Ama bunu sorunsuz sağlaması için 400 oya ihtiyacı var.
Gerginlik politikası, şahin davranışlar, kibirli hareketlerin bir yararı olmayacağı ortada.
Erdoğan ilk kez süngüsü düşmüş durumda, ama olabildiği kadar hâlâ çok güçlü olduğunu göstermek zorunda.
İşin özeti Erdoğan bir yumuşama politikası benimsemiş değil, bu onun için bir zorunluluk.
Eğer yandaş medya amigolarının ileri sürdüğü gibi siyasette gerçekten yeni bir dönem başlıyorsa, bunun ilk göstergesi yarınki 1 Mayıs gösterisi için Taksim Anıtı’nı açması olacaktır.
Gerginliği azaltmak, muhalefet lideri ile bir görüşme yapmakla olmaz sadece.
Erdoğan demokratik kuralları uygulamaya alışmalı artık.
Yargıyı rahatlatmalı, haksız ve hukuksuz yere hapse atılan Türkiye’nin yüz akı aydınlarını, generallerini, gazetecilerini serbest bırakmalıdır.
Kimse kendini kandırmasın.
Erdoğan şu anda biraz panik içinde.
Fırsatını bulduğu an eskisi gibi yine kibirli, hakaretler yağdıran, muhalefeti asla kabul etmeyen karakterine dönecektir.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Taksim mitingi toplum düzenini neden bozacakmış?
2013 yılından beri Taksim alanı başta 1 Mayıs olmak üzere tüm gösterilere kapalı?
Neden?
Tamamen keyfi.
Erdoğan istemiyor, milyonların İstanbul’un ortasında toplanmasından şiddetle korkuyor.
Ama bu yıl farklı.
Çünkü Anayasa Mahkemesi işçilerin 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamasının engellenmesini bir “hak ihlali” olarak gördü.
Yani mahkemenin kararına göre artık 1 Mayıs’ta Taksim’e yasak koymak yasak.
Ama kim dinler Anayasa Mahkemesi’ni.
Dinlemediler yine.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya dün bir açıklama yapıyor ve diyor ki “Emek bizim inancımızda kültürümüzde müstesna bir öneme sahiptir. İşçi hakkının korunmasına her zaman öncelik verdik. Toplantı ve gösteri yürüyüşü demokratik bir haktır ancak burada çok önemli bir hassasiyet var; o da yürüyüşlerin toplumumuzun huzurunu kamu düzenini aksatmamasıdır.”
İyi de neymiş bu aksayacak olan kamu düzeni.
Taksim artık neredeyse trafikten tamamen arındırıldı.
Ayrıca Erdoğan gelene kadar Taksim’de yüzlerce gösteri ve miting yapıldı, 1977 provokasyonundan öte ne oldu?
Yerlikaya halkı bir de terör örgütleriyle korkutuyor ve şöyle diyor; “Terör örgütleri de Taksim Meydanı’na gelin çağrısı yapıyorlar. Taksim Meydanı ilan edilen yer ve güzergahlar arasında değildir. Taksim Meydanı ve çevresi toplantı ve gösteri yürüyüşü için uygun değildir.”
Neymiş efendim, Taksim gösteri yeri değilmiş.
Peki tarih boyunca hiç kullanılmamış olan Galata Köprüsü gösteri yeri mi?
Dinciler diledikleri yerde gösteri yapabiliyorlar ama sıra işçiye emekçiye gelince “yasak hemşerim” deniyor.
En hafif deyimle ayıptır yahu.
BUNU YAZMAK GEREK
6’lı masanın bütün liderleri tarihe karışacak
Genel seçimler öncesi Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde kurulan ve kamuoyunda 6’lı masa olarak tanımlanan “millet ittifakı” hüsrana uğramıştı.
Seçim sonrası en büyük saldırı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapıldı ve seçim yenilgisinin tüm faturası kendisine çıkarıldı.
Oysa masada 5 parti daha vardı.
Kemal Kılıçdaroğlu “istifa et” çağrılarına kulak tıkadı ama partisini kurultaya götürmekten de çekinmedi.
Sonuçta kurultayda yenildi ve CHP tarihinde ilk kez bir genel başkan girdiği kurultayı kaybetmiş oldu.
Ama “zamanın ruhu” durmuyor.
Kılıçdaroğlu’nun arkasından Meral Akşener de partisinin başından ayrılmak zorunda kaldı.
Şimdi sırada diğer partilerin genel başkanları var.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da yakında yerini bir başkasına bırakacak.
Demokrat Parti’de de çalkantı var, kimse genel başkandan memnun değil.
Göreceksiniz bu partide de başkan değişecek, aldığım duyumlara göre Cemal Enginyurt’un partinin başına geçmesi büyük olasılık.
Deva ve Gelecek için bir şey söylemeye bile gerek yok, çünkü bu iki parti de artık etkisiz eleman durumunda.
Dönem sonuna kadar CHP’nin sırtından meclise giren bu iki partinin milletvekilleri şimdi kendilerine bir yer arayışı içinde.
Parti başkanlarının ise gelecek seçime kadar bir varlık göstermeleri çok zor, artık başkanlıkları kağıt üzerindedir.
Sonuçta 6’lı masanın tüm liderleri kendi kendilerini tasfiye etmiş oldular.
KOMİK
Sonunda “zaten davet yoktu ki” diyecekler
Erdoğan’ın Amerika gezisi belli ki artık kesinlikle iptal edildi.
İptal Erdoğan’ın kararı mı yoksa Beyaz Saray “gelmeyin” mi dedi orası hâlâ muamma.
Erdoğan’ı kahramanlaştırmak isteyenler ve “Amerika, İsrail’e 26 milyar dolarlık askeri yardım paketini onaylayınca Erdoğan Amerika’ya gitmekten vazgeçti” diyenler var.
İnandırıcı mı?
Değil elbette.
Hamas’la ilişkiler nedeniyle Beyaz Saray’ın bir endişesi mi var?
Bu daha mümkün.
Ayrıca Erdoğan Hamas için terör örgütü tanımı yaparken Amerika PYD için aynı tanımı kullanmıyor.
Bu durumda Beyaz Saray’da ne konuşulacak, işin kötüsü restleşmeye bile gidilebilir ki bu iki ülke için de olumsuz bir durum.
Tabii “ticari ilişkilerde bazı tıkanmaları” işaret edenler de var.
Gerekçe ne olursa olsun bu gezi yapılmayacak anlaşıldığı kadarıyla.
Sonunda saraydan “Zaten Amerika’dan böyle bir davet gelmemişti ki” diye bir açıklama bile gelebilir.
Nitekim bizim medyada Erdoğan’ın Amerika’ya davet edildiği yayımlandı ama Beyaz Saray bülteninde bugüne kadar bu davetten hiç söz edilmedi.
OKURDAN MESAJ
18 yaşında sigara alamıyor ama milletvekili olabiliyor
Yakından da tanıdığım bir okurum pazar günü sohbet ederken “Anlamadığım bir şey var” dedi.
Sonra da önündeki sigara paketini göstererek üzerindeki “18 yaşını doldurmayanlara satışının cezası hapistir” yazısını gösterdi.
Ben de “reşit olana kadar pek çok şey yapamıyor gençler ne var bunda?” diye sordum.
“Yok” dedi “Haklısın ama 18 yaşına girdiği halde sigara bile alamayan bir genç hem oy kullanabiliyor hem de seçilebiliyor. Sigara bile almasına izin vermediğimiz kişilere ülkenin kanunlarını yapması için nasıl yetki verilir, işte bunu anlamıyorum” diye ekledi.
Dostumun bu sözüne karşılık “Ama bütün ülkelerde böyle değil mi? Amerika’da yaş sınırı 21” cevabını verdim.
“Bak” dedi dostum ve “Bunların hepsine varım, ama haydi oy kullanmayı da geçelim, seçilme hakkı biraz garip değil mi? Hayatında hiç iş yapmamış, baba parasına bakmış, yasa yapacak hukuku bilmeyen, hiçbir deneyimi olmayan bir gencin sırf popülist duygularla seçilme hakkı olması yanlış değil mi?” diye sordu.
O sırada sohbete katılanlar haraketli bir tartışmaya girdi tabii de bir sonuç alamadık.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları