Tanrı ile değil Azrail ile aramıza gir
Can Ataklı; Yeter artık, üç kuruş için doğayı böylesine katletmeyi bırakın!
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Yeter artık, üç kuruş için doğayı böylesine katletmeyi bırakın!
Bodrum’a varmadan, havaalanını hemen geçtikten sonra sağa doğru uzun ince bir yola girersiniz.
Bu yol tarihi İasos’a gider.
Binlerce yıllık tarihi barındıran İasos, neyse ki SİT alanı ilan edildiği için deniz kenarlarındaki talandan kısmen kurtulmuş nadir yerlerden biridir.
Küçücük bir köy vardır İasos’un en güzellikteki koyunun bir ucunda.
Çok uzun yıllar önce buradaki salaş bir lokantada yediğimiz midye tavanın tadını hâlâ unutamam.
Yolumuz düştükçe uğrardık İasos’a, yine midye yiyip denizin güzelliğini seyrettik hep.
Bugün İasos’ta doğa dostlarının bir gösterisi var.
Çünkü bu bakir tarihi güzelliğin içine etmek için kolları sıvamış durumda AKP iktidarı.
Bir liman yapmak istiyorlar buraya.
Bir maden şirketinin taşı toprağı taşınacak buradan.
O güzellik tarihi koyun sahili kazılarak derinleştirilecek ki büyük gemiler yanaşabilsin diye.
Çevredeki balık yatakları ölecek, deniz kirlenecek, çevre tahrip edilecek, asırlık zeytin ağaçları kesilecek.
Çevre köylüleri ve doğa gönüllüleri “vahşi proje” adını takmış liman inşaatı projesine.
Tam üç yıldır mücadele ediyorlar.
Sayısız dava açılmış proje aleyhine.
Çoğu dava kazanılmış ve ama sonunda her zamanki gibi “birileri” araya girdiği için bu kararlar bozulmuş, her şey sil baştan yeniden başlamış hep.
Yöre halkı “Artık tek çaremiz anayasa mahkemesine gitmek” diyor.
Bugün bölge halkı büyük bir miting yapacak proje alanında.
Tüm çevreyi, özellikle Bodrum- Milas- Muğla halkını bu protestoya davet ediyorlar.
Peki sonuç alınır mı?
Bana göre elbette alınır.
Yeter ki çevre halkı direncini ve umudunu yitirmesin.
Ülkenin birçok yerinde sırf üç beş kuruş (tabii bu lafın gelişi, aslında milyarlar kazanıyorlar) için binlerce yıllık tarihin ve milyonlarca yıllık doğanın katledilmesine göz yumuldu bugüne kadar.
Halk direndi, mücadele etti ama paranın gücü hep kazandı bu iktidar döneminde.
Ama artık yeter!
Bitsin bu vahşi katliam!
Para için ülkenin her yerine kene gibi yapışanlardan kurtulalım artık.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Tanrı ile değil Azrail ile aramıza gir
Gazeteci Erdem Beliğ Zaman’ın bu hafta gönderdiği aforizmalarla sizi baş başa bırakıyorum;
Teğmen Ebru Eroğlu, Kara Harp Okulu’ndan birinci çıkınca, memleketi Akkuş’ta “Akkuş’umuzun Gururu” yazan bir afiş asılarak tebrik edilmiş. İktidar cenahı ağız değiştirince o afiş de kaldırılmış… Gururun yanında onur da olsaymış iyiymiş!
★★★
Büyük Deprem’in üzerinden henüz iki sene geçti ki depremin yaşandığı Kahramanmaraş’ta fay hattı imara açılmış! Bu sırada eski Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, “eğitimin amacının bilgi vermek değil Allah korkusunu yerleştirmek” olduğunu söyledi… Pekiyi, yukarıdaki durumu Hulusi Akar’ın söylediğine göre değerlendirirsek… Fay hattının imara açılmasının bilimle zaten alakası yok da, açanlarda Allah korkusu var diyebilir miyiz?
★★★
Kayseri Büyükşehir Belediyesi Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve AKP’li meclis üyesi Ahmet Tural, “Havayı biz kirletmiyoruz. Kömür tüketimi şehrimizde belli, doğalgaza da zaten ulaştık. Yani Tanrı ile aramıza girmeyin. Bunların hepsi doğal afet!” dedi… Ne söylesek boş! Bazıları gerçekten anlamamakta ısrarcı… Bu yüzden onlara anlayacağı dilden anlatmak lazım: Beyefendi, biz size Tanrı ile aramıza girmenizi istemiyoruz ki; görevinizi yapıp Azrail ile aramıza girin yeter!
★★★
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Yalçın, “Türkiye tarihinde insan haklarının AKP döneminden daha iyi olduğu bir dönem biliyor musunuz?” diye muhabirlere soru sordu. Aslında bu soruyu onunla röportaj yapan muhabirlere değil de hapisteki milletvekili Can Atalay’a, özgürlüklerinden alıkoyulan gazetecilere, fikrini beyan ettiği için derdest edilenlere, haklarında Cumhurbaşkanına hakaret davası açılan binlerce yurttaşa sormalı!
★★★
Türkiye Genç İş İnsanları Derneği (TÜGİAD), hedeflerinin Hindistan’la köprü kurmak olduğunu açıkladı… Tabii onlar da anladı bu gidişle “Avrupa zengini” olamayacağımızı ancak ve ancak “Hint fakiri” olabileceğimizi!
★★★
Bu nasıl badire? Bir yanda günahsız Nârin;
Bir diğer yanda şeriat, gerilik dolmuş irin!
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Bekçi kovuldu herkes rahat nefes aldı
Geçen hafta ekrana çıkan Mehmet Şimşek’in “Kamuda tasarruf Ak Parti’nin önemli özelliğidir” sözleri herkesi gülümsetti.
Tasarruf ve AKP.
Olacak iş mi?
Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz konuyla ilgili hoş bir fıkramsı yazı göndermiş.
Ben fazladan bir yorum yapmadan size de sunuyorum;
Geçenlerde bir dostum, “hocam bu konuda ne düşünüyorsunuz, sizce ekonomik çöküşün asıl sebebi nedir” diye sordu.
Ben de “bekçi” diye cevap verdim; yüzüme baktı ve bir anlam veremedi.
Bunun üzerine kendisine şu fıkrayı anlattım;
Devlet, geniş ve boş olan bir hazine arazisine gece kondu yapılmasın diye 22 bin TL maaşla bir gece bekçisi istihdam eder.
Bir süre sonra, “pekala, talimatlar olmadan bu bekçi nasıl iş yapacak?” diye düşünülür; derhal bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 27’şer bin TL maaşla, iki kişi daha işe alınır.
Bir süre sonra, “işleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz?’’ diye endişe edilir ve ardından 35’er bin TL maaşla, iki denetmen işe alınır, biri denetim yapar diğeri raporları yazar.
Bir süre sonra, “bunların maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek?” diye tartışılır ve 50’şer bin TL maaşla, bir mali müşavir, bir katip bir de istatikçi işe alınır.
Bir süre sonra, “peki bunlardan kim sorumlu olacak?” diye düşünülüp 70 bin TL maaşlı bir müdür ve 60’ar bin TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınır.
Aradan bir süre daha geçtikten sonra ülkede bir ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısma kararı alınır.
Ardından tasarruf tedbirleri gerekçesiyle bekçi işten çıkarılır ve derin bir nefes alınmış olur.
ÇOK GÜLDÜM
Bu hafta yine 4 fıkramız var
Geçen haftadan beri Yıldırım Tuna biraz uzaklarda ama bizi yine fıkrasız bırakmamış.
İşte bu haftanın fıkraları;
Nedense
Lüks gezi gemisi, uçsuz bucaksız okyanusta yol alırken yolculardan biri üzerinde üç beş palmiye olan ufacık bir adanın çevresinde deli gibi koşup bağırıp ellerini ve kollarını kontrolsüzce sallayan saçları ve sakalları yere kadar uzamış yaşlı bir adamı görüp “Kaptan? Kim bu adam?” diye sormuş. “İnanın hiçbir fikrim yok ve kendisini de kesinlikle tanımıyorum” diye cevap vermiş Kaptan, “ Ama biz her beş yılda bir buradan geçeriz, her geçişimizde bu bizi görünce nedense sinirlenir üst üste yığdığı tahtaları yakar ve böyle tuhaf el ve kol hareketleri yapar.. Deli midir nedir?”
Kiracı
Ev sahibi evini kiraya verirken bildiğimiz klasik soruları sormakta.
Çalışıyor musunuz?..
Bir konfeksiyon fabrikasında çalışıyorum efendim.
Çocuk?..
İki tane ellerinizden öper. Biri 9, diğeri 12 yaşında kız.
Pekii, hayvan?
Ayrıldık efendim. Uzaklaştırması da var. İki yıl oldu.
Şiir
Delikanlı ile genç kız barda tanışmışlar, karşılıklı iki kadeh içkiden sonra delikanlı kızın gözlerinin içine bakarak,
Bir şey söyleyeyim mi sana? Tanıştığımız andan beri, her gülümseyişinde bana Hemen götürmek istiyorum seni karşıki çalıştığım hana
Hem de doğru odama
der demez kız “Ay çok çılgın sözler bunlar!” demiş heyecanlanarak, “Şair misiniz?” “Yo hayır..” diye cevap vermiş delikanlı, “ Diş hekimiyim..!”
Çiftçi
Köylü delikanlı babasına “Çok arzu ettiği halde onun gibi iyi bir çiftçi olamamaktan” dert yanmış. “Oğul, batan güneşin önünden geçen kuşları gördün mü?.. Kanatları alev almış gibi görünürler” demiş babası, “Bilmez miyim babacığım?” diye cevap vermiş oğlu gözleri nemlenerek. “ Ve sarp kayaların üzerinden güçlü bir şekilde tek bir taşı bile yerinden oynatmadan gürül gürül akan aşağıdaki şelale?..” “Ahh.. Her gün, ama her gün tanık oluyorum!” “Sonra Ayın sakin suya değdiğinde muazzam güzelliğini yansıtmasını.” “Yahu Vallahi içimi okuyorsun baba.” “Ulan hayta! Senin sorunun bu işte. Bana tarlada yardım etmek yerine her gün, koltuğunun altına gazeteye sarılı şarap şişesini kıstırıp, elde sigara, tüm bu saydığım şeyleri saatlerce izlemeye gitmiyor musun?.. Biz burada ananla kafayı yiyoruz!”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları