loading
close
SON DAKİKALAR

THY’deki müdür maaşları gerçek değilmiş ama gerçeği de söylemiyorlar

Can Ataklı
Tarih: 30.07.2024
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Meğer söz konusu rakamlar gerçeği yansıtmıyormuş. Peki gerçek ne? Koca bir kurumun basın müşaviri böyle bir açıklama mı yapar?

ANALİZ

Azdan az, çoktan çok vergi alınacak kandırmacası

Vergi paketi Meclis’ten geçti.

Kamuoyuna yansıyan iki önemli maddesi var bu yeni paketin.

BİRİNCİSİ: En düşük emekli maaşı 12.500 lira oldu.

İKİNCİSİ: Yurt dışı çıkış harçları 500 liraya çıktı.

Oysa vergi paketi çok geniş kapsamlı.

Ücretli ve maaşlı olanları çok fazla ilgilendirmiyor ama şirketler, büyük kuruluşlar ve uluslararası iş yapan firmalar ile ilgili çok sayıda madde var.

Anlaşıldığı kadarıyla Maliye, vergi kaybı ve kayıt dışı ekonomi ile ilgili çeşitli önlemler almaya çalışmış.

Bunda ne kadar başarılı olacak, bunu zaman gösterecek.

Gerçi vergi konusunda mevcut yasalar uygulansa bile hem vergi kaybı hem kayıt dışı ekonomi önlenebilir büyük ölçüde ama işin içine “benden olan/benden olmayan” ayrımı girince işler karışıyor.

Bu nedenle çok önemli maddeler kabul edilmiş olsa bile sıra uygulamaya gelince, ne olacağını hep birlikte göreceğiz.

İş dünyasının çok büyük bölümü AKP’li olduğu için göstere göstere yapılan vergi kaçakçılığına hep göz yumuluyor.

Öyle ki, Meclis’teki AKP-MHP koalisyonu hiç vergi vermedikleri ortaya çıkan şirketlerle ilgili araştırma yapılmasını dahi kabul etmiyor.

Buna rağmen radara takılan şirketler bu kez vergi silinmesiyle kurtarıyorlar kendilerini.

Vergi paketinin Meclis’ten geçmesini büyük başarı ve önemli bir reform olarak niteleyen Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bunu bir tweet atarak paylaştı kamuoyu ile.

Şimşek’in tweeti şöyle;

“Vergilemede adaleti ve etkinliği artırmayı, kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyi hedefleyen bu yasa, vatandaşlarımıza yük getirmiyor. Amacımız, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almaktır. Vergi gelirlerinde sağlanan iyileşmeyi, vatandaşlarımızın refahı ve ülkemizin istikrarı için verimli alanlara yönlendireceğiz.”

Burada dikkatimi çeken bir tanım var.

Şimşek “Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınacağını” söylüyor.

Bu az ve çok kavramları neyi ifade ediyor?

Ücretli de olsa, maaşlı da olsa her çalışan vergi ödüyor.

Gelirden alınan verginin bir oranı var.

Yıllık kazanca göre bu oran değişir ve gelir arttıkça vergi oranı da artar.

Bugün itibarıyla çalışanın maaş ve ücretinden alınan gelir vergisi oranı yüzde 15 ile yüzde 27 arasında değişiyor.

Şirketler ise kurumlar vergisi ödüyor ve bu oran da çalışanın ödediği vergi oranı ile aşağı yukarı aynı.

Esnaf ve küçük esnafın da ödediği vergi kazancına göre değişiyor, sabit vergi ödeyen esnaf da var.

Merakım şu; Maliye Bakanı “az/çok” tanımı yaparken oransal olarak mı yoksa miktar olarak mı konuşuyor?

Çok kazanmak bir suç değil.

Eğer alın teri ile, namuslu olmayan yollara sapmadan bir para kazanılıyorsa buna kimsenin diyeceği olamaz.

Örneğin “yatı, katı, lüks otomobili olandan fazla vergi alınsın” diyenler var.

Sorun yat, kat, otomobil değil ki.

Eğer bir kişi yaptığı işten elde ettiği gelirinin vergisini namuslu biçimde tam olarak ödüyorsa yatının, katının, otomobilinin olması ekstra vergi ödemesine yol açmaz.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

THY’deki müdür maaşları gerçek değilmiş ama gerçeği de söylemiyorlar

Tatile çıkmamdan hemen önceydi.

Sosyal medyada THY yöneticilerinin aldıkları maaşları içeren bir haber yayınlandı.

Önce sosyal medyada yer bulan bu haber daha sonra bazı gazete ve televizyonlara da yansıdı.

Buna göre THY yönetiminde olanların maaşları şöyleydi:

Genel Müdür: 1.400.000 TL

8 genel müdür yardımcısı: 1.260.000 TL

40 başkan: 700.000 TL

53 başkan yardımcısı: 490.000 TL

Müdür: 350.000 TL

Aradan birkaç gün geçti, haber yayıldıkça yayıldı.

Çalışanların yüzde 50’den fazlasının asgari ücrete talim ettiği, diğerlerinin de ortalama 30-35 bin lira maaş aldığı ülkede bu tepkiler elbette çok doğaldı.

Sonunda THY yönetiminden bir açıklama geldi.

THY Basın Müşaviri Yahya Üstün’ün “Bu rakamlar gerçeği yansıtmıyor” diyerek X hesabından yaptığı açıklama şöyleydi: “Yönetim kadromuz için herhangi bir maaş düzenlemesi sağlanmamış olup, geri kalan personel maaşlarında mevcut toplu iş sözleşmesi uyarınca gerekli düzenleme gerçekleştirilmiştir. Ülkemizin önde gelen milli değerlerinden olan markamızın bu tür spekülasyonlara mevzu edilmesini üzüntü ile karşılamaktayız. Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.” 

Ne güzel değil mi?

Meğer söz konusu rakamlar gerçeği yansıtmıyormuş.

Peki gerçek ne?

Koca bir kurumun basın müşaviri böyle bir açıklama mı yapar?

Ama güç sarhoşluğu ve şımarıklık o kadar büyük ki “yersen” numarası yapmak çok geçerli akçe oldu.

Bİ SORALIM BAKALIM

Savunma sanayiinde gerçekten çok güçlü müyüz?

Yandaş medyada ve bağlantılı sosyal medya hesaplarında gün geçmiyor ki yeni bir helikopter, yeni bir İHA/SİHA, roket, uçak haberi yayınlanmasın.

İyi de bunlar gerçeği ne kadar yansıtıyor.

İHA/SİHA konusunu başta olmak üzere silah sanayii konusunda çok deneyimli ve yetenekli olduğunu bildiğim bir mühendis dostum, konu ile ilgile bir bilgi notu göndermiş.

Elbette bu konuda geniş bilgim yok ancak işin gerçek uzmanı yazınca sizle paylaşmak istedim.

Bakın mühendis dostum ne demiş?

Sosyal medya bunlarla dolu. Maketler, prototipler havada uçuşuyor.

Maksat ne?

“Açız, ekonomi kötü ama silah yapıyoruz” diye halkı uyutmak.

Peki bunları yapmak çok mu zor?

Hayır.

Bu maket ve prototip seviyesindeki işler çok kolay yapılabilecek mühendislik kopyalamaları. Gözü kapalı yaparsın.

Son haline getirmen ise ilave bir 15-20 sene alır.

Çocuk yapmak gibidir. Çok kolaydır. Ama çocuğu büyütüp doktor, avukat, mühendis, mimar yapacağının garantisi yoktur. Milyonlarca çocuktan 3-5 yüz tanesi hedefe ulaşır.

Bu prototipler de öyledir. Sosyal medyada bir sürü yeni site açılmış sürekli uçak, İHA, silah, füze, roket, vs. haberi veriyorlar.

Çok para harcıyorlar. Kimin cebinden? Tabii ki halkın cebinden.

Saf ve temiz halkımız da bu hikayelere inanıp, ordu envanterinde bu silahlar var, hemen gidip orayı burayı fethedeceğiz zannediyor.

Anlaşılan AKP’nin yaklaşan seçim döneminde yeni halkı kandırma taktiği savunma sanayii olacak.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Kızlar ne kadar güzelsiniz böyle

Paris 2024 olimpiyatlarında kadın voleybol takımımızın ilk maçı dün saat 10.00’da başlıyordu.

Tam da benim canlı YouTube yayın saatim.

Bu nedenle maçın başını doğal olarak kaçırdım.

Maçı saat 10.35’ten itibaren izlemeye başlayabildim.

Ancak durum hiç de iç açıcı değildi.

mağluptuk ve set aleyhimize gidiyordu.

Sonuçta ikinci set de gitti ve durum 2-0 oldu. Üçüncü set başladığında “Kazanacaksınız kızlar, 2-0’ın bir anlamı yok, maça yeni başlamış gibi düşünün, üç set üst üste kazanırsınız” diye geçirdim içimden. Seti aldık.

2-1’in moral üstünlüğü ile oynanan 4’üncü set de kızlarımızın oldu.

Ve sonunda geldik 15 sayılı final setine.

Tahmin ve temennim doğru çıktı, Hollanda’yı yendik.

Helal olsun size kızlar.

Sizler ne güzelsiniz böyle.

Tabii okçularımızı da unutmamak gerek.

Okçuluk takımımız da dün büyük bir başarıya imza atarak çeyrek finale yükseldi.

ÜZÜLDÜM

“Bazen ‘boşa mı çalıştık’ diyorum be Can”

Kenan Işık’ı kaybettik.

Tam 10 yıl bitkisel hayatla savaştı.

Sonunda yenildi.

Kenan Işık’ı herkes “Kim 500 milyar ister” (O zaman parada 6 tane 0 vardı, bugünün parasıyla 500 bin lira ediyor) yarışma programından ve bazı dizilerden hatırlıyor elbette.

Ama Kenan Işık tiyatrocuydu, Devlet Tiyatroları’nın aktörü ve yönetmeniydi aslında.

Bir akşam bizim eve konuk gelmişti.

Sohbet ederken “Sevineyim mi üzüleyim mi bilmiyorum be Can?” demişti.

Sonra da eklemişti “Yıllardır tiyatroda çalıştım, hem de büyük keyifle, severek, isteyerek. Ama para kazanamadım, ancak geçinebildim.”

Dudaklarımı büküp bakınca “Bir yarışma ile hayatım değişti, şimdi herkes tanıyor beni, çok da güzel para kazanıyorum, hayatım sanki yeniden başladı” demişti.

Sonra iç geçirip “İşte buna sevinip sevinemeyeceğimi bilemiyorum, herkes tanıyor beni, bir sevgi çemberi içindeyim, ama çoğu tiyatroculuğumu bilmiyor bile” diye konuşmuştu.

Birçok gerçek tiyatro sanatçısının durumu böyle aslında.

Haldun Dormen, Arsen Gürzap, Halil Ergenç, Haluk Bilginer, Metin Akpınar, Rutkay Aziz, Selçuk Yöntem gibi daha nice isimler yıllarını tiyatroya verdiler ama para kazanıp daha iyi yaşam koşullarına televizyon dizileri sayesinde ulaştılar ve daha çok tanındılar.

Çoğunu tanıdığım bu sanatçıların hepsinin içinde garip bir burukluk olduğunu kimbilir kaç kere gözlemledim.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları