Yandaş medyayı şimdi de G-7 heyecanı sardı
Can Ataklı; Oysa Erdoğan 9 Mayıs’ta Amerika’ya gidecekti. Bu gezi iptal edilmişti. Bu iptalin gerekçesi açıklanmamıştı. Ancak belli ki Amerika “bu şartlarda bize gelme” demişti.
ANALİZ
Sıra Galatasaray’la sarılmaya geldi
Fenerbahçe’de kongre bitti.
İki gün süren ve çok heyecanlı hatta çok tartışmalı onlarca sahneye konu olan kongre sonunda Ali Koç başkanlığını korudu.
26 bin geçerli oyun kullanıldığı seçimde Ali Koç 16 bin oy alırken Aziz Yıldırım 10 bin oyda kaldı.
Tartışmalar kongre alanında olduğu gibi dışarıda, özellikle sosyal medya üzerinde de sürdü.
Ali Koç ve Aziz Yıldırım birbirleri aleyhine sözler söylerken, her iki adayın yanında yer alanlar da kendi aralarında çok çetin bir tartışmaya girdiler.
Ali Koç ile Aziz Yıldırım’ın karşılıklı olarak tv ekranında kozlarını paylaşmaları ise işin finali oldu.
Ancak en güzel an sonuçların açıklanmasından sonra yaşandı.
Başkanlığı yeniden kazanan Ali Koç’u ilk kutlayan, seçimi kaybeden Fenerbahçe’nin efsane başkanı Aziz Yıldırım oldu.
İkilinin seçimden hemen sonra birbirlerine sarılmaları ve “Fenerbahçe kazandı. Bundan sonra hepimiz el birliği ile çalışacağız” demeleri Fenerbahçelileri coşturdu.
Şimdi bana göre sıra, futbolun iki büyük takımı Fenerbahçe ile Galatasaray’ın sarılmasına geldi.
Ligde ikinci olan Fenerbahçe’nin başta hakem hataları olmak üzere federasyondan çok yakındığı biliniyor.
Ali Koç’un bu konudaki çıkışları ise nedense Galatasaray tarafından hep eleştirildiği gibi; ağır sözler de söylendi karşılıklı.
Aynı durum Fenerbahçe kongresi boyunca da devam etti.
Hem Ali Koç’un hem Aziz Yıldırım’ın Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’e yönelik sözleri anında karşılık bulduğu gibi Galatasaraylıları da çok öfkelendirdi.
Ancak, diyorum ki; Fenerbahçe kongresi geride kaldı. Üstelik çok güzel bir birlik beraberlik tablosu çizildi.
Şimdi sıra Fenerbahçe ile Galatasaray’ın aynı tabloyu yaratmasına geldi.
Ben iyi bir Fenerbahçeliyim.
Fanatik değilim.
Galatasaraylı sayısız dostum, arkadaşım var.
Aramızda hep çok hoş bir rekabet vardır.
Maçı birlikte izliyorsak birbirimize laf da sokarız, bağırır çağırırız da.
Ama maç bitince dostluğumuz bakidir.
Şimdi Fenerbahçe ve Galatasaray başkanları bir araya gelmeli ve sarılmalı, bir dostluk tablosu çizmeli.
Ezeli rekabet düşmanlık değildir.
İki takımın başkanlarının birbirlerini eleştirmeleri taraftar boyutuna indiğinde kavga ve şiddete varıyor.
Özellikle sosyal medya üzerinden öyle bir düşmanlık körükleniyor ki yarın öbür gün bunun altından kalkmak çok zor olabilir.
Karşılıklı atışmalar, eleştiriler hatta hakaretler olabilir.
Önemli olan medeni insanlar olarak bunu sonlandırmak ve iki büyük kulübün de derin mutluluk duyacağı bir dayanışma sergileyebilmektir.
Türkiye’nin böyle bir dayanışmaya çok ihtiyacı var.
İki takım bunu başarabilir.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Yandaş medyayı şimdi de G-7 heyecanı sardı
Önümüzdeki cuma günü İtalya’da G-7 zirvesi yapılacak.
Toplantıya Erdoğan da katılacak.
Önce İspanya’ya gidecek olan Erdoğan oradan İtalya’ya geçecek.
Yandaş medya G-7 zirvesini çok önemsemiş durumda.
Çünkü Erdoğan bu toplantıda Biden ile de görüşecekmiş.
Öyle diyorlar.
Oysa Erdoğan 9 Mayıs’ta Amerika’ya gidecekti.
Bu gezi iptal edilmişti.
Bu iptalin gerekçesi açıklanmamıştı. Ancak belli ki Amerika “bu şartlarda bize gelme” demişti.
Çünkü Erdoğan ziyarete 10 gün kala Hamas liderlerinden Sudani ile görüşmüştü.
Beyaz Saray da “15 gün arayla Hamas lideri ile fotoğraf çektiren biriyle Beyaz Saray’da fotoğraf çektirmemiz uygun olmaz” demişti.
Yandaş medyaya bakarsak bu kez görüşme yapılacak.
Üstelik zirveye katılan İngiliz, Alman, Kanada Başbakanı ve Fransa Cumhurbaşkanı ile de görüşecek.
Çok sevinerek ilan ettikleri bir şey de şu; “Erdoğan’ı İtalya Başbakanı Meloni özel olarak davet etmiş” bu toplantıya.
Demek ki cumartesi günkü yandaş medya “Erdoğan Avrupa’yı fethetti” türü başlıklarla yayımlanacak.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
“Ekonomi harika gidiyor” dedikleri nedir?
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek oradan oraya koşuyor, her yerde konuşuyor, yetmiyor sosyal medyasından açıklamalar yapıyor.
Tabii konuşmaları halka yönelik değil.
Para sahiplerinin toplantılarında konuşuyor.
Ekonominin iyi olduğunu, rahatlama yaşandığını, Türkiye’ye sermaye akımının başladığını ileri sürüyor.
Aslında şu an yapılan sıcak para operasyonu.
Bir nevi “tefeciden para almak” gibi bir şey.
Yabancı yatırımcı geliyor, dövizini TL’ye çeviriyor ve hazine bonosu alıyor. Bu yatırımcıya, TL bazında yüzde 45-50 faiz ödeniyor.
Yatırımcı dönem sonu ana para ile faizini bir güzel alıyor.
Kur baskılandığı için neredeyse bozdurduğu fiyattan dövizi alıyor ki bu da yüzde 45/50 kazanç oluyor.
Yeni keşfettiğim Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlilerinden ekonomi uzmanı Ahmet İrfan Söylemezoğlu durumu çok iyi özetlemiş.
Aynen şunu yazmış;
Krizi sadece para politikası ile talebi bastırıp TL’yi değerlendirmek ile açıklamaya çalışmak:
a) Yoksulluğu derinleştirir, yaygınlaştırır
b) Emek yoğun ihracat sektörüne büyük darbe vurur
c) İhracatta katma değeri azaltır.
d) Enflasyon korunaklı kesimlerin ithalat talebini artırır.
Yani ortada bir başarı bir düzelme falan yok.
KOMİK
Gereksiz harcamalarla normal zekâ başa çıkamadı
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’ni somut bir projeyle destekleyeceklerini belirterek, “Erken uyarı sistemiyle kamu harcamalarında verimlilik, kalite, hız ve tasarruf sağlamak amacıyla Yapay Zekâ Destekli Muhasebe ve İleri Analitik Projesi’ni hayata geçireceğiz” demiş.
İngiliz vatandaşı ithal bakanımız tasarrufun “normal zekâ” ile sağlanamayacağını anlamış demek ki.
Bİ SORALIM BAKALIM
Lokantalarda “servis ücreti” sorun oldu
Daha önce birkaç kere yazmıştım.
Önce lüks lokantalarda başlayan sonra diğerlerine de sıçrayan “servis ücreti” konusu giderek sorun oluyor.
Lokantalardaki hesaba göre bahşiş vermek isteyenler çoğu kez üzerlerinde nakit para taşımadıkları için “servis ücreti” konusuna sıcak bakmıştı.
Ancak servis ücreti oranları giderek artıyor.
Orta halli lokantalarda yüzde 10/13 olan servis ücreti daha lüks lokantalarda yüzde 18/20 oranında uygulanıyor.
Bu da müşterilerde rahatsızlığa neden oluyor.
Buraya kadar olanı biliyoruz zaten.
Ama bu “servis ücreti” konusuna maliye de el atmış.
Çünkü servis ücreti hesabın içinde olduğu için KDV ödenmesi gerekiyor.
Bununla da kalmıyor. Bu servis ücreti başta garsonlar olmak üzere lokanta çalışanları arasında paylaştırılıyor.
Maliye bunun da bir kazanç olduğunu belirterek dağıtılan bu paradan stopaj kesilmesini istiyor.
Garsonlar eskiden bahşişi toplar ve aralarında pay ederlerdi.
Şimdi başlarına bir vergi sorunu çıktı.
Yakında lokantalar servis ücreti almamaya başlar ve bahşiş sistemine geri dönerlerse hiç şaşırmam.
Çünkü bahşişler pay ediliyor kimseye vergi falan sorulmuyor.
YENİ ÖĞRENDİM
Okan Bayülgen Almanya’da oturma izni başvurusu yaptı
Almanya’da yaşayan bir arkadaşım aradı telefonla.
“Sana şaşıracağın bir şey söyleyeyim” dedi.
“Nedir?” diye sordum.
“Okan Bayülgen bugün Alman yabancılar polisine başvurdu” cevabını verdi.
Şaşırarak “iltica mı etmek istiyormuş?” diye sordum.
“Yok” dedi “Oturma izni için başvurdu. Yanında birkaç sanatçı daha vardı ama onlar başvuru yapmadılar.”
Okan Bayülgen oturma izni için gerekçe olarak “tiyatro ve sahne sanatçısı olduğunu, Almanya’da hem çok sayıda Türk’ün bulunduğunu hem de olanakların daha elverişli olmasını” göstermiş.
Anladığım kadarıyla Okan Bayülgen Türkiye’de artık sanat faaliyetlerinin pek yürümeyeceğine inanıyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları