loading
close
SON DAKİKALAR

Büyük ihalede yanlıştan dönülüyor

Çiğdem Toker
Tarih: 26.11.2018
Kaynak: Çiğdem Toker - Sözcü

Çiğdem Toker; Sadece tek bir firmanın teklif verebilmesine dönük şartnameye yönelik eleştiriler dikkate alınmış. Şimdi yerli üreticilerin teklif verebileceği kalemleri dikkate alacak yeni maddeler hazırlanıyor.

Küresel şirketlerin iştahını kabarttığı halde “yerli ve milli” diye sunulan büyük mü büyük bir ihale.
Sağlık Bakanlığı'nın dolar üzerinden açtığı “5 Kalem Tıbbi Görüntüleme Cihaz” ihalesine dair ona yakın yazı yazdım. Türkiye genelinde tüm hastaneleri ilgilendiren ihale üç kez ertelendi.
En son 10 Ocak 2019'a bırakıldı.
Şimdi önemli bir değişiklik var. Hayır, şartnamede “dolar üzerinden teklif verme şartı” değişmiyor… Ama “kısmi teklife kapalılık” şartıyla yerli üreticileri sistem dışı bırakan madde değişecek.
İlk işaret, geçtiğimiz hafta Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'dan geldi. Eski başbakan yardımcısı CHP'li Abdüllatif Şener şartnamenin neden yerli üreticileri dışarıda bırakacak tarzda yazıldığını sordu. Sağlık Bakanı bu konuyu dikkate alacaklarını söyledi. Sonra da bir grup gazeteciye açıklama yaptı.

REKABET ZAYIFLAMAMALI

Sadece tek bir firmanın teklif verebilmesine dönük şartnameye yönelik eleştiriler dikkate alınmış. Şimdi yerli üreticilerin teklif verebileceği kalemleri dikkate alacak yeni maddeler hazırlanıyor.
Tabii bu, ihalede model değişikliği anlamına geliyor.
Şimdi, iktidarla dirsek temasındaki küresel devlerin bu değişikliğe nasıl tepki vereceği merak konusu.

Bina, AVM istemiyoruz

Yerel seçim takvimi akarken, tek ve ilk gündem ittifak masaları. Sonra adaylar. İttifak mı işbirliği mi, adayların listesi, belirlenme yöntemi…
Ortama karar vericilerden yükselen ses hakim. Seçmenin sesi duyulmuyor. Fikrini soran da yok. Oysa rant belediyeciliği, bina, AVM, rezidans, işlevsiz köprüler ve bunlar için ağaç katliamı istemeyen o kadar çok seçmen var ki.

Geçenlerde Mimarlar Odası Denizli Şubesi'nce düzenlenen panel, işte tam da seçmen sesinin duyulduğu bir zemine ev sahipliği yaptı. Başkan Serdar Alayont'un davetiyle bir grup meslektaş ve Ankara Mimarlar Odası Başkanı Tezcan Karakuş Candan ile katıldığımız panelde “Nasıl bir yerel yönetim istiyoruz?” sorusuna da yanıt arandı.  “Denizli Son Yüz Yıl” adlı araştırma kitaplarının yazarı mimar-şehir planlamacısı Hüsamettin Ataman'ın da yer aldığı kalabalık ve ilgili bir izleyici kitlesi vardı.
Arka arkaya söz alan katılımcılar (ki, çoğu kadındı) “Bina, AVM rezidans” istemediklerini açıkça dile getirerek, insani koşullarda yeşil alana göstermelik değil gerçekten geniş yer ayrılmış kentlerde yaşamak istediklerini söyledi. “Bizlerin talebini soran yok” dediler.
Yerel yönetimlerde insanca yaşamayı vaat etmenin önemi sanılandan daha büyük.
Tabii seçim güvenliğinden sonra.

Sayıştay Ankara Büyükşehir'de ne diyor?

Sayıştay raporları, yolsuzluk bulduğu kurumları değil ama kendisini sarstı.
Kısa sürede iki ismin görevden alınmasını tesadüf saymak biraz zor. Başta iktidarın kayyım atadığı HDP'li belediyeler olmak üzere, yerel yönetimlere dair tespitler, 31 Mart 2019 arifesinde belli ki – moda tabirle- “sıkıntılı” bulundu. Sayıştay'ın Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin (ABB) 2017 yılı hesaplarında da dikkat çekici tespitleri var. Belediyelerin kuruluş amacına uygun olarak üstlendiği mal teslim ve hizmet işlemlerinden doğan KDV'yi indirim konusu yapmaması gerektiğini hatırlatan Sayıştay, ABB'nin yıllar boyu hatalı bir uygulamayı sürdürdüğünü, KDV hesabının yersiz biçimde arttığını raporladı.

HALK EKMEK SERMAYESİ

Sayıştay'ın ABB'ye dair diğer tespiti de çarpıcı. Belediye şirketlerine yatırılan sermaye tutarları ile şirketlerin kendi mali tabloları arasındaki sermaye tutarları arasında büyük uyumsuzluk varmış.
Misal Halk Ekmek'e belediyenin koyduğu sermaye tutarı 19 milyon 640 bin TL'yken, şirketin kendi hesabında sermaye 38 milyon 800 bin TL olarak görünüyor. İki kat fark! Peki ABB Sayıştay'ın bu yöndeki sorusuna ne cevap vermiş dersiniz?
“Sehven.”

İDO otobüsü satan siteye erişim engeli

İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş. (İDO) iç hatlar seferlerini durdurdu.
Geçen hafta İDO'nun üç gemisinin internette satışa çıktığını duyurdum.
Oruç, Reis, Kaptan Paşa, Seydi Ali Reis isimli yüksek hızlı yolcu gemilerinin her birine 2 milyon dolar fiyat konulduğunu açıklayıp, satışı kimin yaptığını, gelirin kimin kasasına gireceğini sordum.
Soruma açık bir yanıt gelmedi. Ama şu oldu: İDO gemilerinin satışa çıkarıldığı www.nautisnp.com adlı siteye artık Türkiye'den erişilemiyor.
“Erişim yasağı” anlamına gelen “access denied” uyarısı çıkan sayfada, sitenin kendisini saldırılardan koruduğu yazıyor.
İnanırsanız…
Halkın parasıyla alınan bu gemilerin satılıp satılmadığı ve kime kaç liraya satıldığı dijital  “karartma” yoluyla mı saklanacak?

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları