Çanakkale Köprüsü, döviz kuru, seçim
Çiğdem Toker: Bildiğimiz ise şu: Toplumun fikri alınmadan topluma yıkılacak bu borç, diğer bütün KÖİ altyapı projeleri gibi, ardında garanti ipotekli bütçeler bırakarak şu andaki iktidarın ömrünü aşacak.
Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yaptırılan 1915 Çanakkale Köprüsü inşaatı, 5 bine yakın çalışanla 24 saat aralıksız devam ediyormuş. İnşaat sahasına gidip yolu araçla ve yürüyerek geçen DHA'nın (Demirören Haber Ajansı) haberi böyle diyor. Çanakkale Boğazı'nda Avrupa ve Asya kıtalarını bağlayacak 1915 Çanakkale Köprüsü'nde her biri 45 m genişliğinde, 48 m uzunluğunda ve 700 ton ağırlığında olan 66 tabliye blokunun montajı tamamlanmış. Geriye 21 tabliye kalmış. Başta 2023 metrelik orta açıklığı (Cumhuriyet'in 100. Yılı için) olmak üzere, birçok veri daha önce yayımlanmış olsa da DHA'nın haberinde ilginç bir detay yer alıyor.
Rengi kırmızı-beyaz kulelerin uzunluğu 318 metre olacakmış ve bu da Çanakkale Deniz Zaferi'nin kazanıldığı tarih olan 3'üncü ayın 18'ini simgeliyormuş. Kulelerin üstü Seyit Onbaşı'nın namluya sürdüğü top mermisini temsil edecekmiş.
SEMBOLLER VE KÖİ
Türk bayrağı renkleri, zafer, savaş, top, Cumhuriyet'in 100. Yılı kadar metre köprü açıklığı, sembollerini bir arada düşündüğünüzde, projenin bir siyasi propaganda seti olacağını, hatta başından böyle tasarlandığını görmek zor değil. Orijinal açılışı 2023 yılıydı, yani Cumhuriyetin 100. Yılı'na da rastlayan planlı seçim tarihi. Ama bir sene öne çekildi. Altı ay gibi kısa bir süre kaldı. Yani bittiğinde Çanakkale Boğazı'nın 6 dakikada geçilebilmesini sağlayacak olan (Ulaştırma Bakanı beyanı) Çanakkale Köprüsü'nün 18 Mart 2022'de açılması planlanıyor. Ola ki önümüzdeki yıl bir erken seçim gündeme gelirse, Çanakkale Köprüsü, Erdoğan'ın seçmenini konsolide etmek için milliyetçilik söylemiyle övüneceği bir “eser” olacaktır. Tabii adet olduğu üzere meselenin kamuya yüküne hiç girmeden.
Çanakkale Köprüsü ile ilgili yukarıda aktardığım en güncel haberde dahi, onca kapsamlı veri seti içinde projenin yatırım maliyeti ve araç garantileri üzerine bir bilgiye rastlayamıyoruz yine. Oysa araç trafiği ile verilen garanti tutarlarını ne kadar çok paylaşırsak, ülkenin mali dengesiyle ilgili sağlıklı tahminler yapmak o kadar mümkün hale gelecek.
Yapım süresi dahil, toplam süresi 16 yıl 2 ay 12 gün olan Çanakkale Köprüsü projesi, altı ay sonra açıldığında, köprüyü yapan Limak-Daelim-SK- E&CYapı Merkezi konsorsiyumu, köprüyü yaklaşık 11 yıl işletecek.
DÖVİZ KURU
Çanakkale Köprüsü'nde araç başına 15 Euro+KDV üzerinden günlük 45 bin araç garantisi verildi. Bu, yılda 16.4 milyon araç demek. Otoyolda ise km başına 0.05 Euro +KDV olarak belirlendi. “Bu trafiğin işletme süresi içinde yakalanabilmesi mümkün mü?” sorusunu bir daha buraya bırakalım.
Bildiğimiz ise şu: Toplumun fikri alınmadan topluma yıkılacak bu borç, diğer bütün KÖİ altyapı projeleri gibi, ardında garanti ipotekli bütçeler bırakarak şu andaki iktidarın ömrünü aşacak. Üstelik pek çok Yap-İşlet-Devret sözleşmesinde, kurdaki hızlı artış dolayısıyla müteahhitlerin talebi üzerine sonradan yapılan “kur” ayarlamasının Çanakkale Köprüsü'nde de olup olmadığını bilmezken.
Şehir hastanesinden bandrole çıkan yol
Sigara ve alkollü içkilerin üzerindeki bandrole, bir çeşit kimlik kartı demek yanlış olmaz. Bandrol, sahtecilik ve kaçakçılığı engellemek amacıyla zorunlu tutuluyor. Bunun ardındaki önemli gerekçe de devletin gelir kaybını ve suç işlenmesini önlemek. Dolaylı vergiler en önemli gelir kalemlerinden biri malum.
Bandrollü ürün izleme sistemi 2007'de hayata geçirildi. O zamanlar ekonomi muhabiriydim. Gelir İdaresi Başkanlığı'nda bandrollü ürün izleme merkezi kurulduğu haberleri epeyce ses getirmişti. İçki ve sigara üreticilerinin bağlandığı bu merkezde üretim bantları izlenebiliyor, kaçaklar gerçek zamanlı saptanabiliyordu.
Köprülerin altından çok sular aktı. Devletin vergisini korumak, kaçağı önlemek için kurduğu bu sistem, vergileri bir müteahhide aktarmanın aracına dönüştü. Nasıl mı?
Bandrol sistemi ile devletin bedava arazi tahsis edip üzerine her sene milyarlarca lira ödeme yaptığı şehir hastanesi arasında köprü kurarak.
★★★
Bandrol basım işini 12 yıl boyunca bir İsviçre şirketi olan Sicpa yaptı. İki yıl önce Berat Albayrak'ın bakanlığı dönemde “yerlileşeceğiz, millileşeceğiz” masalıyla bandrol basım işi Darphane Genel Müdürlüğü'ne verildi. (Haber, Erdoğan Süzer imzasıyla Sözcü'de çıktı).
Sonra neler oldu peki?
“Yerlileşeceğiz, millileşeceğiz” sözüne “masal” demem boşuna değil. Devam edelim…
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bu işi kendisine bağlı Darphane'ye devredince, herkes sandı ki, bandrol üretimini devlet üretecek. Ama öyle olmadı. “Harika” (!) bir plan kurulmuştu.
Darphane önce bir yasal düzenlemeyle Kamu İhale Yasası dışına çıkarıldı. Ardından bandrol basım işi Halil İbrahim Danışmaz isimli bir kişinin o sıralarda taptaze kurduğu DNS İnovasyon isimli bir şirkete verildi.
Eylül ayına gelindiğinde Darphane açıklama yaparak, DNS İnovasyon'u resmen ilan etti. Bununla kalınmadı, bandrol fiyatlarına zam yapıldı.
DİAS BİLİŞİM'İN YÖNETİMİ
Bu açıklamadan iki ay sonra 30 Ekim 2020'de Bilkent'teki Ankara Şehir Hastanesi'ni yapıp devlete kiralayıp işleten CCN Holding, Ankara'da Dias Bilişim adlı bir şirket kuracaktı. Ticaret Sicil'de yayımlanan karara göre, CCN Holding'in verdiği 50 bin TL sermaye ile kurulan bu şirketin yönetim kurulu ise şu isimlerden oluşacaktı: Murat Çeçen, Murad Bayar, Mehmet Ali Bayar.
Eski Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar ile emekli diplomat Mehmet Ali Bayar, zaten Bilkent'teki Ankara Şehir Hastanesi'ni yapan CCN Holding'in yönetimindeydi. CCN Holding yönetimindeki isimler, yeni kurulan bilişim şirketinin de yönetiminde yer aldı.
Ağustos 2021'e gelindiğinde de DİAS Bilişim tek ortaklı bir şirkete dönüştü. Şirketin tek pay sahibi artık Murat Çeçen'di.
Dün yine Erdoğan Süzer imzasıyla çıkan yayımlanan haberde DNS İnovasyon'un bandrol işini DİAS Bilişim'e devrettiği yazıyordu. CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan'ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde can alıcı şu soruyu sordu:
“DNS İnovasyon, 12 ayda 260 milyon yatırım yapma ve 200 kişiye istihdam taahhüdünde bulunmuştu. 12 aylık süre dolmadan işi başkasına devretti. Söz verilen 260 milyon liralık yatırım gerçekleşti mi?”
★★★
Budak'ın gündeme taşıdığı bu olay, AKP iktidarının kamu kaynaklarını hangi karmaşık yol ve usullerle “çevirerek” kendisine yakın şirketlere aktardığının yeni bir sayfasıdır.
Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yaptırılan ve 25 yıllığına bütçeyi rehin alan şehir hastanelerinin en büyüğü olan Bilkent Şehir Hastanesi üzerinden (3. Köprü ile Zafer Havalimanı'nı da yazın bir kenara) Çeçen Grubu'na devasa kamu kaynakları aktarıldığı yetmezmiş gibi bir de bandrol imtiyazı yoluyla yeni kamu kaynakları transfer yolu bulunmuşa benziyor.
Memleketi yönetenler ve Çeçen Grubu “Hayır, biz kamuyu zarara uğratmıyoruz” diyorlarsa çıkıp açıklama yapmalı.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları