Daha geç olmadan
Çiğdem Toker: Sosyal medyada sıklıkla bir hastanede, bir sağlık kuruluşunda görev yapıp kimliğini saklamak zorunda kalan çalışanların bu konuda mesaj yazmak zorunda kalması çok acı.
Sağlık insan hakkıdır. Kamusal bir alan olması gerekir. 80'li yıllardaki özelleştirme, 90'lı yıllardaki Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) rüzgarları (ki o da özelleştirmenin devamıdır) sağlığı piyasalaştırdı. AKP bütçenin kapılarını bu modele sonuna kadar açtı.
Şimdi Sağlık Bakanlığı'nın kiracılık yaptığı şehir hastanelerinden biri olan Manisa'da evlerinden dikiş makinası getiren hastane çalışanları maske dikiyormuş. AA muhabiri -aslında ülkeyi yönetenler açısından mahcup olunması gereken- bu durum için sosyal medya hesabından alkışlayalım diye mesaj yazıyor; bakanlığı ve kurumunu da etiketliyor. Allah akıl fikir versin.
Orada sorulmayan soruyu biz soralım:
YDA firmasının (KÖİ) modeliyle yapıp işlettiği ve Sağlık Bakanlığı'ndan uzun yıllar gelir tahsil edecek olan Manisa şehir hastanesinde neden yeterli maske olmaz?
Bu sorunun bazı kamu ve üniversite hastaneleri açısından cevabını az çok biliyoruz. Zaman zaman bu köşede işledik. Tedarikçi firmalara paraları uzun vadede ödendiği ve hastanelere bu alımlar için yeterli bütçe verilmediğinden, firmaların alacakları birikmiş durumda. Bu da malzeme teminini güçlendiriyor.
BALKON ALKIŞI YETER
Sağlık çalışanlarını alkışladık. Seçtikleri, icra ettikleri bu meslek, gerektiğinde kendi hayatlarından vazgeçmelerini gerektirdiği için onlara gönül borcumuz bitmez. Ama bu kadar balkon alkışı yeter.
Onların hastalarını iyileştirmek için malzemeye ihtiyaçları var. Koronavirüse karşı, tedbir diye konutta asgari peşinatı düşüren “akıl”, hayatlarını ortaya koyarak yoğun bakımlarda hastalarla uğraşan hekimlere bol malzeme sağlamıyor.
Sosyal medyada sıklıkla bir hastanede, bir sağlık kuruluşunda görev yapıp kimliğini saklamak zorunda kalan çalışanların bu konuda mesaj yazmak zorunda kalması çok acı. Maske, gözlük, eldiveni ceplerinden satın almak durumunda kalan sağlık çalışanları olduğunu okuyoruz. Okumamalıyız.
Bu arada bütün bunlar olurken Türkiye'nin Afrika Kalkınma Bankası'ndaki payı yasayla 800 milyon dolara çıkarıldı, Cumhurbaşkanı'na da 26 milyar TL'ye kadar aktarım yetkisi verildi.
KGM başka ülkede mi yaşıyor
“Evde kalın” doğru uyarı. Ama evde oturursa evini geçindiremeyecek ya da kamu görevlisi olduğu için özlük hakları tehlikeye girecek yüzbinler var. Ne olacak? Öte yandan işçilerin çalışma zorunluluğunu sömüren sektörleri ne yapacağız? Başta inşaat sektörü olmak üzere birçok sektör koronavirüs salgını uzayda yaşanıyor gibi davranıyor.
Ege Bölgesi'nde kurulu bir şantiyeden mesaj geldi. Adı bende saklı okurum mühendis. İşçilerin barınma koşullarının çok kötü olduğunu, yemekhane ve banyodaki koşulların yaşanabilir durumda olmadığını ve işçilerin sağlıksız koşullarda küçük alanlarda birlikte kaldığını anlatıyor. Durumlarını “Şantiye kapansa para alamayacağız, açık kalsa virüsten öleceğiz” diye özetliyor.
Sözün özü: Karayolları Genel Müdürlüğü durmaksızın, sanki böyle bir küresel salgın yaşanmıyormuş gibi yol ihaleleri açmaya devam ediyor. Her ihale şantiye demek. Ortalama bir işte en az 100 kişi barınıyor. İnşaat işçileri hangi sağlık kontrollerinden geçiyor, kim denetliyor?
Bu kayıtsızlığın gerçek nedeni nedir?
Solunum cihazı üretimi
İngiltere'de yaşayan bir okurum solunum cihazı sorununa dikkat çekiyor. Salgının etkilediği ülkelerin solunum cihazı üretmek için seferber olduğunu, bu cihazı doğrudan üreten işletmelerin yanısıra, ilgisi olmayan bazı büyük fabrikaların dahi ikna edilerek bu malzeme üretimine yönlendirildiğini anlatıyor. Çok geç olmadan Türkiye'de de teknoloji firmalarının solunum cihazı için destek vermesi gerektiğini söylüyor. Yerinde bir uyarı.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları