Ekonominin gölgeli sahası
Çiğdem Toker; Devasa bir bütçe açığıyla nasıl başa çıkılacağı düşünülüyor şimdi.
"Faizi savunanla beraber olamam, olmam"
Denge denetim mekanizması çalışan bir rejimde, tanık olduğumuz karar farklı sonuçlar üretebilirdi. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert bir yüz ifadesiyle TBMM kürsüsünden (17 Kasım 2021) söylediği bu sözler ile dün Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 25 arttırması karşısında, ne şaşkınlık hissediyor ne de siyasal bir tutarlılık arıyoruz.
Yani en azından kendi adıma konuşayım. Estirilen mini mini şenlik havasını, bu zigzagın kendisinden çok daha hayret verici buluyorum.
Ne olacak ki. AKP iktidarının tarihi, biraz da çok iddialı lafların tam aksini yapmaların tarihi değil midir zaten. İç siyasetten diplomasiye, toplumsal olaylardan ekonomiye kadar uzanan ferahfeza bir alanda, üç haneli rakamlarla anılacak kadar çok olay ve vakanın envanterini birkaç saat çalışıp çıkaramaz mıyız hepimiz. Ne şaşkınlığı, ne tutarlılığı, ne esprisi…
Kimi etkiliyor?
Mesele sizi 21 yıldır yöneten bir iktidardan tutarlılık bekleme naifliğini, üzerine küçük komiklikler yapma safhasını çoktan aştı. Mesele, tam olarak, ekonomiyi yönetme kabiliyetindeki savruluşların, ekmek kavgasını keskinleştirmesi, onu bileyler hale gelmesidir. Daha açık anlatımla, "Faizi savunanla beraber olmam olamam"larla geçen yıllar, ekonomiye öyle büyük darbeler indirmiştir ki, şimdi "rasyonel" politikalara geçip "doğru"yu uygulamanın etkisini, oynanan sahnede sunuş yaptığınız sermaye aktörleri ile sınırlı kalması yüksek ihtimaldir.
Bu ülkede emeğiyle ayakta durmaya çabalayan, onlar ayakta durmaya çabaladıkça dolaylı vergilerle canını çıkardığınız milyonların fazi artırımından bir yarar görmesi zor. Onların payına düşe düşe daha çok ezilmek ve yoksullaşmak düşecektir.
Devasa bir bütçe açığıyla nasıl başa çıkılacağı düşünülüyor şimdi. Her vatandaşın hakkından ödenerek bir grup azınlığın servetlerini büyütmeye yarayan KKM denilen garabetin nasıl halledileceği üzerine sürekli formüller aranıyor. Enflasyonun ancak 2025’ten itibaren düşmesi bekleniyor. Borcu borçla kapatan dar gelirli için nurlu ufuklar görünmüyor yani.
Gölgede kalan saha
Makro hedefler üzerinden politika değişikliğine gitmek de bu değişikliğin takdir ve övgü doğurması da görece kolaydır. Daha doğrusu, yapılan değişiklikler sizden bu politikaları değiştirmenizi bekleyen belli kurumlar, büyük şirketler, uluslarüstü, uluslararası kurumlar, küresel sermayenin oyuncuları nezdinde çabuk etki doğurur. Bu arada saydamlıktan ve kararlılıktan da söz edebilirsiniz hiç mahsuru yok.
Ancak bu sorunlar yumağının biraz daha kuytuda, gölgede kalan bir yüzü daha vardır ki, o da bütçe harcamalarını nasıl yaptığınız, kimlere hangi nedenlerle, hangi kurallarla öncelik verdiğiniz meselesidir. O gölge alanlarda şeffaf olmak, şeffaf kalmak hem zordur hem de faiz artırımı kararları kadar hızlı sonuç üretmez. Hele bir de medya engellenmiş ve kuşatılmışsa bu büsbütün zor olur.
Sözgelimi kamu ihaleleri, şeffaf olmanın da kararlı olmanın da güçlükler içerdiği alanların başında gelir. Kamu kaynaklarının milyar milyar aktarıldığı bu ihalelerin doğru düzgün yapılıp yapılmadığı da Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in görev ve sorumluluk sahasına giriyor. TOKİ her hafta çok sayıda önemli ihaleyi 21/b usulüyle yapmayı sürdürüyor. Bu ihalelerin kimilerinde en düşük teklifi veren bazı firmaların, hiç de parlak olmayan geçmiş proje öyküleri olduğunu, kimilerinin yargıya taşındığını biliyoruz.
Fiyat istikrarıyla hakiki bir mücadele, sadece ne olup bittiği hemen izlenebilen makro hedefler ile değil bütçeyi birincil derecede etkileyen ama gölgede kalan kamu kaynaklarının dağılım meselesine yakından bakmakla ve yaptırım uygulamaktan kaçınmamak ile sağlanabilir.
Bu ise farklı bir cesaret gerektiriyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları