Enflasyona itinayla ezdirilenler
Çiğdem Toker; Tek soru: Bütçeyi her bakımdan bozan ve adresi müteahhitlik şirketleri ve finans kuruluşları olan aşırı harcamaların bedelini neden çalışan ve emekli ödesin?
6,5 milyon memur ile memur emeklilerine uygun görülen zam oranları, resmiyete dökülmemiş bir IMF programına dair egzersiz yapıldığı izlenimini güçlendiriyor. Yarın da çıkıp çalışanlardan fedakarlık istenirse kimse şaşırmasın
Fiyat artışlarını hepimiz görüp tecrübe ediyoruz. Liradaki sıfırlardan biri, gayriresmî olarak uçtu gitti adeta. Biliyorsunuz, Merkez Bankası 2024 yılı enflasyon oranını yüzde 33 olarak tahmin etti. Ekonomiyi yönetenler de kendilerini atayanların yanlış politikalarıyla yükselmiş enflasyonun tek haneye ineceğini taahhüt ettiler etmesine ama -haklarını teslim edelim- bunun için verebildikleri en erken tarih, 2026. (Gerçekçi olmaları da uluslararası piyasalarla iyi ilişkilerinden kaynaklanıyor.)
Hal böyleyken üye profilini ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanı’nın atadığı Hakem Kurulu, 2024 yılı memur maaşları için ilk ay yüzde 15, ikinci ay yüzde 10 olmak üzere toplam yüzde 25 artış önerdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zam dönemleri sıkça tekrar ettiği “Memuru enflasyona ezdirmeyeceğiz” iddiası seneye böyle tecelli edecek demek. Şunun altını çizmek lazım: Reel ekonominin döngüsü içinde farklı kesimlerin, kendilerini kendine özgü metotlarla koruma imkanı bulunurken, çalışan kesim içinde özellikle memurlar ile emeklilerin böyle bir şansı bulunmuyor.
Bu nasıl hesap
Dolayısıyla bugün fiilen liradan bir sıfırın gittiği zamana rastlayan bu gülünç zamla, memur ve emeklilerin nasıl yaşayacağının cevabı aranıyor. (Bu yazı yazılırken bunun nasıl bir hesap olduğunu anlayabilen pek kimse yoktu doğrusu. )
Belki Cumhurbaşkanı Erdoğan topluma bir izahta bulunur.
Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yeni ekonomi politikalarıyla ilgili verdikleri mesajların hiçbirinde, çalışanların satın alma gücünü arttıracak bir gelişme veya habere rastlamıyoruz. Bir refah taahhüdü var ama nurlu ufuklar misali, belirsiz bir tarihe ötelenmiş. Burada bir tutarsızlık yok aslında zira faiz artımının, rezerv arttırma gayretinin, iktidarın mutlu eden büyüme oranının , Orta Vadeli Program’ı (OVP) konu alan açıklama ve gelişmelerin çalışan kesime herhangi bir faydası yok. Bir ümitle beklenen maaş artışı için de adeta hakaret eder gibi bir oranın, ilan edilmesi, arka planda farklı gelişmelerin olduğunu haber veriyor. Belki şifahi bir söz verme.
El atılacak en kolay yer
İktidarın hastane, yol köprü üstünden seçmene caka sattığı Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinin mecbur kıldığı ödemeler öylesine güçlü ve bağlayıcı sözleşmelerle garanti altına alınmış durumda ki. Ne bu yüklü ödemelerin tutarı ve vadesiyle ilgili bütçede herhangi bir manevra alanı yaratılabiliyor ne de böyle bir irade mevcut.
Ne kalıyor geriye? Tabii ki en rahat el atılabilen, oranıyla miktarıyla oynanabilen maaşlar. Yanı sıra kesinleşmiş bir anlaşma olmasa da IMF’ye ve küresel sermayenin diğer önemli aktörlerine onların istediği manada iyi görünmek ve “aferin” almak da bu tip kemer sıkma adımlarıyla mümkün olacak anlaşılan. Eski ama iş yapan bir formül.
6,5 milyon memur ile memur emeklilerine uygun görülen zam oranları, resmiyete dökülmemiş bir IMF programına dair egzersiz yapıldığı izlenimini güçlendiriyor. Yarın da çıkıp çalışanlardan fedakarlık istenirse kimse şaşırmasın. OVP hazırlıklarının sürdüğü şu günlerde ekonomi yönetimi, memura reva görülen yoksulluk sınırının çok altındaki bu zam oranını, makro çerçeve içinde enflasyonu düşürme hedefine gerekçe olarak sunabilir.
Tek soru: Bütçeyi her bakımdan bozan ve adresi müteahhitlik şirketleri ve finans kuruluşları olan aşırı harcamaların bedelini neden çalışan ve emekli ödesin?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları