Erdoğan OVP'yi destekliyormuş!
Çiğdem Toker; Daha doğrusu, yasalar gereği Cumhurbaşkanı imzası olmaksızın yayımı ve geçerliliği mümkün olmayan bir belgeden bahsediyoruz.
Bugüne kadarki OVP'ler, Cumhurbaşkanı tarafından kerhen mi imzalandı ki durmadan ve durmadan Erdoğan'ın desteği açıklanıp duruyor? Sanırsınız ortada görünmeyen bir yerlerden, bitmek bilmeyen bir onay ihtiyacının hayaleti geziniyor
Gelecek yıldan başlayarak üç yıllık temel ekonomik hedefleri ortaya koyan Orta Vadeli Program (OVP açıklandı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın sunumunu yaptığı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlenen OVP etkinliği; katılım profili, verilen fotoğraflarıyla bize bir şeyler anlatıyor elbette.
Ama bütün bu heyecanlı ve kalabalık seremoni üstüne, bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın programa destek olduğunun açıklanması, sadece tuhaf değil. Ekonominin, özellikle son beş yıldır ne kadar keyfi yönetildiğinin de dolaylı teyidi.
Düşünün ki içinde enflasyon, büyüme, istihdam başta olmak üzere birçok makro hedefin yer aldığı, devletin toplayacağı gelirlere yapacağı harcamalara dair de taahhütname niteliği taşıyan temel bir politika belgesi, devletin Resmi Gazete'sinde yayımlanıyor. Devletin "bir numarası" Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu belgeyi yayımlanmadan önce imzalıyor.
Daha doğrusu, yasalar gereği Cumhurbaşkanı imzası olmaksızın yayımı ve geçerliliği mümkün olmayan bir belgeden bahsediyoruz. Sonra da ekonomiyi yönetenler, Cumhurbaşkanı'nın desteğinin bu programa tam olduğunu açıklıyor! Bu ifadenin neresi nesi normal olabilir? Ya da şöyle soralım: Erdoğan'ın bu OVP'ye destek olmadığı kimin ve hangi nedenlerle aklına gelsin ki…
Onay ihtiyacı
Bugüne kadarki OVP'ler, Cumhurbaşkanı tarafından kerhen mi imzalandı ki durmadan ve durmadan Erdoğan'ın desteği açıklanıp duruyor? Sanırsınız ortada görünmeyen bir yerlerden, bitmek bilmeyen bir onay ihtiyacının hayaleti geziniyor.
Aslına bakılırsa, Nureddin Nebati'nin Hazine ve Maliye Bakanı olduğu geçen seneki OVP için böyle bir seremoninin yapılmamış oluşunu hatırladığımızda dahi, bu etkinlik farkın ne olduğunu anlatıyor…
Şu notu düşelim: Ülkede adeta iktidar değişmiş, bütün kötülüklerin müsebbibi başka bir iktidarmış yahut bizim dışımızdaki dünyada meydana gelen feci gelişmelermiş gibi sunmanın inandırıcılığı bulunmuyor.
Kredi paketi
Dikkat ettiniz mi? Yeni OVP açıklandıktan sonra art arda birçok bağlantılı haber duymaya başladık. Örneğin Dünya Bankası, Türkiye'ye 18 milyar dolar daha kredi sağlayacakmış.
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Humberto Lopez'in, A.A'ya yaptığı bu açıklama (daha doğrusu içeriğindeki kredi) yeni OVP'deki hedeflerin, hazırlık aşamasında uluslararası finans kuruluşlarıyla müzakere edildiğini gösteriyor. Şimşek sonrası yeni dönemi analiz ederken "paslaşma" olarak nitelediğim durumlardan biri daha:
"Siz OVP'yi açıklayın hemen ardından biz de kredi desteğini" şeklinde gerçekleşmiş bir diyalogun gerçekleşmiş olma ihtimali yüzde yüze yakındır. Aksi, bize bu zamanlamanın tesadüf olduğunu düşünmemizi ister ki bu da hayatın olağan akışına uygun değil.
TÜİK'in hesap sorumluluğu
İkinci önemli gelişme ise Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in, ücret düzenlemelerinin bundan böyle hedef enflasyona göre yapılacağı sözleriydi. Tam da 1 Eylül'de T24'te yayımlanan yazıma konu ettiğim gibi.
Maaş artışı için hakaret eder gibi bir oranın belirlenmesinin verilen birtakım sözlerle ilgili olduğunu ve OVP'yle ilgili açıklamaların çalışanlara herhangi bir faydasının olmadığını yazmıştım.
Nitekim bu yazıdan iki gün sonra TÜİK, son yılların en gerçekçi enflasyon verisini açıkladı.
Peki bugüne kadarki gerçekçi olmayan, güvenilirliği hep tartışılan TÜİK verilerini ne yapacağız. Çalışanların yoksullaşmasının, satın alma gücünün düşmesinin bir sorumlusu da bu veriler değil mi? Güvenilirliği tartışılan TÜİK verilerine göre maaş artışları dolayısıyla yoksullaşmasının hesabını kimler verecek? Bu işini siyasi sorumluluğunu kimler üstlenecek?
Yeni TÜİK'ten önce açıklanan verilerin talimatı bir siyasi mekanizma içinde verilmedi mi?
Yokmuş gibi davranıldığında sorumluluktan kurtulunuyor mu?
* * *
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, davet ettikleri gazetecilerin kendilerine yüz yüze sormadığı/soramadığı bu soruların cevabını vermekle sorumludur. Tabii Dünya Bankası'na, Moody's'e, JP Morgan'a, IMF'e karşı değil. Onların hiçbirinin böyle bir derdi bulunmadığını söylemeye gerek yok. Bu sorumluluk, refah taahhüt ettikleri biz vatandaşlara karşıdır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları