Hak ihlali, Anayasa yargısı ve gazetecilik
Çiğdem Toker; AYM'yi de gazeteciliği de eğmeyi amaçlayan rüzgarların aynı iklime ait olduğunu bilirken, hukuku savunma cüretinde buluşmalıyız.
AYM'nin hak ihlali kararına rağmen, Yargıtay'ın seçilmiş milletvekiline ilişkin hak ihlali kararını uygulanmaması, kararı veren yüksek yargıçlar hakkında suç duyurusunda bulunulması, aynı anda hem AYM'ye, hem yasama organı TBMM'ye hem Hatay Milletvekili Can Atalay'ı seçen seçmenlere had bildirmek değilse nedir?
Anayasa kuralları herkes için bağlayıcıdır. Eğer üzerinde yaşanan bir ülke ve kurumları, kurallarıyla işleyen bir devlet varsa; birilerinin Anayasa'ya uymaması, sırf onlar egemen diye Anayasa kuralını bağlayıcı olmaktan çıkarmaz. (Burası, hukukun yazılı olmayan kısmıdır.)
Anayasa'ya uygunluk denetimini Anayasa Mahkemesi (AYM) yapar. Denetim yaparken, Anayasa'yı yorumlamak, AYM'nin görev tanımının gereğidir. Kendisine yapılmış başvuruda ihlal, aykırılık olup olmadığını, yorumlara göre saptar. Yorum dediğimiz hadise; mantığıyla, ilkesiyle, yöntemleriyle derya deniz bir konudur. Bazen ipe götürüp bazen ipten alacak kadar derya deniz… Bu nedenle, yani tarihselliği ve ağırlığı dolayısıyla hukuk fakültelerinde dersi okutulur
Biz kendi halindeki vatandaşlar, bu yorumlarla şekillenen kararlardan bazen hoşlanmayabiliriz. Hatta gazeteci vatandaşlar olarak da -henüz çok taze- "sansür" maddesi iptalini reddinde olduğu gibi Anayasa'ya, hukuka aykırı da buluruz. Bu kararın, gazeteciliği ve gazetecileri iktidar gücü karşısında daha da savunmasız bırakacağını düşünebiliriz.
Fakat biliriz ki sonuç ne yönde olursa olsun görev ve yetkisi gereği Anayasa'yı yorumlayan ihlalleri buna göre saptayan Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları kesindir. Kesin!
Kelimeler kifayetsiz
Bir yüksek yargı organı olan Yargıtay'ın, en yüksek yargı organı olan AYM'nin kararlarına uymayacağını açıklaması, AYM kararını alanlar hakkında suç duyurusunda bulunması eşi benzeri görülmemiş, bambaşka bir boyuttur.
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir boyut. Ne söyleseniz, hangi kavramı kullanıp hangi cümleyi kursanız, hangi anlatıya koyulsanız eksik kalacağını, daha söze başlarken bildiğiniz kadar kifayetsiz bir boyut.
Ama belki de tam bu nedenle; hukuk eğitimi aldığı halde böyle bir karara imza atıp, suç duyurusunda bulunabilenlerin cüreti kadar, en az onlarınki kadar bir cürete sahip olmayı gerektiren bir boyut.
AYM kararlarını beğenmemek, bize sadece eleştiri hakkı verir. O kadar.
AYM'nin hak ihlali kararına rağmen, Yargıtay'ın seçilmiş milletvekiline ilişkin hak ihlali kararını uygulanmaması, kararı veren yüksek yargıçlar hakkında suç duyurusunda bulunulması, aynı anda hem AYM'ye, hem yasama organı TBMM'ye hem Hatay Milletvekili Can Atalay'ı seçen seçmenlere had bildirmek değilse nedir?
Hukuk fakültesi mezunu olmak şöyle dursun, doğru düzgün üniversite eğitimi almamış insanların, atanmış ünvanlarını kullanarak "Türk milleti adına" gibi iri iri laflarla hukuk fetvası verme hakkını kendinde görmesi nasıl bir cürettir?
AYM'yi de gazeteciliği de eğmeyi amaçlayan rüzgarların aynı iklime ait olduğunu bilirken, hukuku savunma cüretinde buluşmalıyız.
En meşru, en Anayasal sınırlar içindeki kelimelerimiz, hürriyeti bağlayıcı cezalar terazisinde tartılsa da savunmalıyız hukuku.
Külliyat bilmek gerekmiyor emin olun: "Ben vatandaş olarak hukukun başlangıç ilkelerini istiyorum" demek yeterli.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları