Hiç hak etmiyoruz
Çiğdem Toker: Son yıllarda afet ve felaketlerde yeterli tedbir almaya, önlemeye, kurtarmaya yönelik etkili bir kamu gücü göremiyoruz. Ülkemizin kamu kaynakları nerelere nerelere haksız dağıtılırken, o kaynakların dayandığı güç olan “kamu” ortadan kaldırıldı çünkü.
Okuduğunuz satırları yazarken, Milas'taki yangın, oteller bölgesine çok yaklaşmıştı. Antalya Manavgat'ta başlayan, canların kaybedildiği büyük yangının ikinci gününde Muğla'nın Marmaris ve Milas ilçelerinde ve başka illerde de ardı ardına yangın çıktı.
Alevlerin canlıları, doğayı, yerleşim yerlerini yok ettiği görüntüler karşısında sözcükler yetersiz. Belediyeler yangından etkilenen hayvan dostlarımız için dayanışma çağrılarında bulunurken; üzüntü, öfke, kızgınlık, tüm bu olanları hak etmediğimize dair duygular, tepkiler birbirine karışıyor.
ÇARESİZLİK VE ÖFKE
Ülkemizin çözüm bekleyen ağır sorunları yokmuş gibi peş peşe çıkan yangınlar, derin bir çaresizlik duygusu uyandırıyor. Öyle bir kısır döngü ki bu, çaresizlik duygusu, öfkeye; öfke yeniden çaresizlik duygusuna yol açıyor. Ancak bu sarmala yenik düşmeden serinkanlı sorularla tabloyu ortaya koymak gerekiyor.
Antalya, Muğla, Adana, Mersin, Aydın, Kütahya, Kocaeli, Kayseri…
Sekiz ilde onlarca noktada çıkıp yayılan bu yangınlara; terör saldırılarının mı, ihmallerin mi yoksa iklim krizinin mi yol açtığına dair soruların cevapları elbette ortaya çıkar. Ancak bu tabloda normal olmayan bir şey varsa o da yangın söndürme çalışmalarının yetersizliği. Hepimiz Türkiye'nin olanakları, birikimi, kapasitesi, kadrolarının gerçekte bu yangınlara zamanında ve etkili müdahalede bulunmaya yetecek ölçüde olduğunu biliyoruz.
Hal böyleyken son birkaç yıldır yangınlara müdahalede, çok can yakıcı yetersizliklere tanık oluyoruz. Söndürme çalışmalarında hayatlarını tehlikeye atarak çalışan görevlilere hiçbir sözümüz olamaz. Ama özellikle Türk Hava Kurumu (THK) envanterinde yangın söndürme uçakları bulunduğu halde, müdahale sonuçlarını olumlu etkileyebilecek uçakların inatla ve ısrarla kullanılmayışı akıl alır gibi değil.
THK UÇAKLARIYLA DERT NEDİR?
THK yangın söndürme uçaklarının kullanılmayışı, bugünün sorunu değil. Konuyu iki yıl önce ısrarlı bir fikri takiple gündeme taşıyan Cumhuriyet yazarı Tuncay Mollaveyisoğlu, “Orman yangınlarının perde arkası ve Türk Hava Kurumu uçakları neden uçurulmadı” haberleriyle Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'ne değer görülmüştü.
O günden bugüne değişen bir şey olmadı. Daha dün THK'nın eski Denetleme Kurulu Başkanı Bayram Duman Birgün gazetesine şöyle diyordu:
“THK yangın uçakları 3 yıldır devre dışı bırakılıyor. Ormanlar yanıyor. THK kayyum heyeti ile Tarım ve Orman Bakanlığı'nın vicdanı rahat mı? (…) THK uçaklarımız inatla niçin bekletiliyor? THK uçaklarının su kapasitesi 4900 litre. Orman Bakanlığı ihaleye 5 bin litre üzerinde çıkarak, 100 litre fark yüzünden uçaklarımızı ihale dışı bıraktı.”
Ormanlık alanlar, yerleşim yerleri cayır cayır yanarken, TV kanalları aracılığıyla sık sık halkı bilgilendirmesi gereken kamu görevlileri (ki bakanlar buna dahil) yasak savarcasına arada birkaç tweet atıp fotoğraf paylaştı. Bu vesileyle partili Cumhurbaşkanlığı'nın nasıl bir rejim olduğunu ve nasıl işlediğini bir kez daha idrak ettik.
Son yıllarda afet ve felaketlerde yeterli tedbir almaya, önlemeye, kurtarmaya yönelik etkili bir kamu gücü göremiyoruz. Ülkemizin kamu kaynakları nerelere nerelere haksız dağıtılırken, o kaynakların dayandığı güç olan “kamu” ortadan kaldırıldı çünkü.
Gerçekten hak etmiyoruz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları