İktidar, limite haraç öfkesini 'gördü'
Çiğdem Toker; Dün akşam saatlerinde, bu maddenin yer aldığı savunma sanayi destekleme fonu paketinin bütçe sonrasına ertelenmek üzere geri çekildiği, görüşmelerin 2025 yılına kaldığı açıklandı.
“Takdir yüce Meclis’indir” cümlesi, bugünkü rejim altında, AKP’nin çıkmasını istediği kanunların TBMM’den geçeceği anlamına geliyor.
Cumhur İttifakı’nın sayısal üstünlüğü, “yüce Meclis”i yani yasama organını hüküm icra etme fonksiyonu bakımından, adeta yürütme organı ile bir ve muadil kıldı. TBMM giderek iktidar mutfağında hazırlanan yasa tekliflerinin adeta otomatiğe bağlanmış biçimde geçirildiği bir erke dönüştü.
Görünüşte işleyiş, olması gerektiği gibidir. TBMM yasama faaliyetini icra eder. Komisyonlar toplanır. Saatler süren görüşmeler yapılır, tutanak sayfaları dolar. Acı olan şudur ki, yüzlerce saat konuşulsa, teknik metotlarla bir miktar geciktirilse bile o yasanın iktidar oylarıyla komisyonlarda ve genel kurulda kabul edileceğini herkes bilir.
Üstelik bu yasalardan kimilerinin, milyonlarca vatandaşın rızası hilafına olmasının, bazılarının insanlık değerlerini çiğnemesinin iktidar nezdinde önemi yoktur. İtiraz edenlerin, sokaklarda demokratik hak arayışına girmeleri halinde, protestolarının bir suçlu gibi zorla bastırılacağı da kesine yakındır.
“Tartışmalara saygılıyız”
Hemen herkesin bildiği bu realiteyi niye anımsattığıma geleyim. Aslında bir gerekçeden bağımsız olarak, sorunlarımızı ağırlaştıran temel sorun olarak Meclis’in işlevsizleştirilmesini ne kadar yazıp anlatsak azdır.
Ama bugün bu anımsatmaları yapmamın sebebi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in NTV’deki programda söyledikleri. Cuma gününden bu yana haklı yoğun tepkilerle karşılaşan kredi kartı “haracı” konusunda Şimşek, “Tartışmalara saygılıyız. Takdir yüce Meclis’in” demiş.
Kredi kartı haracını kim istedi
Aslında Şimşek’in NTV’deki sözlerinin satır araları, 750 TL’lik “haraç”ı kimin istediği konusunda fikir yürütmeye imkân sağlarken, son gelişme üzerine yeni sorular sorduruyor. Bakalım şu ifadelere:
“Ülkemizin caydırıcılık gücünü artırmak dışında hiçbir seçeneği yok. Bölgemizde bir ateş var, savaşlar var. Sıkıntılı bir mahalledeyiz. Kredi kartlarından savunma sanayiye aktarılacak kaynağın amacı ülkemizin caydırıcılığını artırmak. Bunun amacı çok net. Türkiye savunma sanayinde atılım içinde. Bizim caydırıcılığı artırmaktan başka yapacağımız başka bir şey yok. Savunma sanayi gelişiyor. Şu anda 3 bin 300 firmamız savunma sanayine parça üretiyor. Tüm ülkeyi koruyacak bir savunma sistemi üretilecek. Binin üzerinde yüksek teknolojili proje var. Bu kaynak gerektiriyor. Kaynak gerekiyor denildi. Savunma sanayi fonunu 165 milyara çıkartmışız. Bunu arttırmamız gerekecek. Uzun menzilli savunma araçlarından tutun 5'inci nesil uçağa kadar. Tedbir setinin geliştirilmesi gündeme geldi. Oturuldu bunun üzerine çalışıldı. İşlem bazlı birtakım ücretlere yönlendirildi.”
Denildi, oturuldu, çalışıldı
Şimşek, Türkiye’nin caydırıcılık gücünün arttırılması gerektiğini bunun da kaynak gerektirdiğini söylemiş ama kullandığı dilde kendisi yok.
Birileri “söylemiş, denilmiş, oturulmuş ve çalışılmış.” Belli ki bu kendisinin istediği bir durum değil. Dahası, bu kaynak kendisinden istendiğinde, vergi şeklinde çıkarılmasının yanlış olduğunu söylediği anlaşılıyor:
“Biz dedik ki enflasyonla mücadele ederken enflasyonu artıracak vergi artışlarından uzak duralım. İşlem bazlı ücretlere yönelindi.”
Anlaşıldığı kadarıyla “tüm ülkeyi koruyacak savunma sisteminin üretilmesi için” kaynak gerektiğini söyleyenler, Şimşek’ten önce vergi talep etmiş. Ancak Şimşek, yeni verginin enflasyonist etki yaratacağını söyleyince, bu akıldışı “işlem bazlı ücret”e karar verilmiş.
* * *
Gelinen noktada, harcanmayan bir paranın, gelecekteki bir borcun ihtimali için vatandaştan alınacak paralar, Türkiye’nin bölgedeki caydırıcılığıyla özdeşleştiriliyor. Bu “haraç”ı akıl edip yasa maddesi haline getirilmesini isteyenler ve destek olanlar, gelecek itirazlara, “Yoksa sen Türkiye’nin savunma sanayiinin gelişmesini istemiyor musun?” sorusunu da hazır bekletiyordu muhtemelen.
* * *
Şimşek’in açıkladığı “paketin bir kuruşunun bile bütçeye gitmeyecek oluşu”, yükselen tepkilere yönelik bir çeşit savunma niteliğindeydi. Ancak bu gerekçenin, burnundan soluyan vatandaşlar nezdinde bir gönüllülük yaratmayacağı çok kısa sürede anlaşıldı. Bunda tepkilerin çok hızlı ve yaygın yükselişi etkili oldu.
Dün akşam saatlerinde, bu maddenin yer aldığı savunma sanayi destekleme fonu paketinin bütçe sonrasına ertelenmek üzere geri çekildiği, görüşmelerin 2025 yılına kaldığı açıklandı. Kümesteki kazlara her fırsatta elini uzatanların o kazların üzerinde yolacak tüy kalmadığını gördüğü anlaşılıyor.
Bu durumda cevap bekleyen soru şu olacak: Bu düzenleme, madem bir çırpıda ertesi yıla ertelenebilecekti, o vakit gerekçe olarak sunulan Türkiye’nin caydırıcılığının artması için ihtiyaç duyulan kaynak ne olacak?
O kaynak şimdi alınmayacaksa, caydırıcılık da mı erteleniyor?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları