Çiğdem Toker: Zaman ve yer elverdikçe bu olumsuzlukları dile getirmek yurttaşlık ve gazetecilik görevi. Kanserojen bir madde olan asbest riski bunlardan biri.
Sadece kazı işleri dört (4) yıl sürecek olan Kanal İstanbul, sadece bu yanıyla bile topluma, şehir hayatına büyük bir saygısızlık.
“Boğazdaki gemi trafiği artıyor” gibi, resmi istatistiklerce bile yalanlanan bir gerekçeye dayandırılan Kanal İstanbul, hiçbir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği halde tarihi yarımadayı geri dönülmez biçimde bozacak.
ÇED raporu internette duruyor; bakarsanız görebilirsiniz.
Kanal İstanbul, denizde, havada, karada, sosyal hayatta, ulaşımda, su ihtiyacında, velhasılı insanın insanca bir çevrede yaşama hakkını oluşturan her unsuru ayrı ayrı ihlal edecek nitelikler taşıyor.
Bu nedenle de iktidarın dikte ettiği hedefi ve bu hedef yolunda kullanacağı “zor gücü”nü aşan tarihsel bir insanlık sorununa evriliyor.
★★★
Yatırım maliyeti 75 milyar TL olarak açıklandığı halde, devletin bakanlık sunum belgesinde 20 milyar dolar yazan (kaynağı geçen haftaki yazıda), bu yanıyla gerçek maliyeti halktan saklanan, (belki de şimdiden tam olarak hesaplanamayan) bu projeyle coğrafya bozulurken, İstanbul'a su sağlayan bir baraj (Sazlıdere) ortadan kaldırılacak, kanal hattı köylerin içinden geçeceği için insanlar zorla yerinden edilecek, taşınmaya zorlanacak, geçeceği yerleşim yerlerinde toprakla bağları koparılarak işlerinden de edilecek.
Lütfen dikkat: Kanal İstanbul; mevcut, çalışmakta olan bir barajı (Sazlıdere) yok edecek. Bu barajın çalıştığı, bugünlerde bile ihtiyaç duyulan Melen Barajı'nın akıbeti kararmışken yapacak bunu üstelik. Sekiz yıl önce başlanıp yüzlerce milyon lira vergimize mal olduğu halde gövdesinde çatlakla ortada kalan ve kimsenin çıkıp tek kelime sorumluluk almadığı Melen Barajı, evet.
Sazlıdere'nin kaldırılacağını ben uydurmuyorum. Teknik kavramların ardına gizlenmiş bir biçimde ÇED raporunda duruyor bu bilgi.
Altı çizilmesi zorunlu not şu: Kanal İstanbul'un insan ve toplum yaşamı, ülkenin geleceği üzerindeki olumsuz etkileri sayıca o kadar çok ki, birine öncelik verip “en önemlisi bu” demek mümkün değil.
Zaman ve yer elverdikçe bu olumsuzlukları dile getirmek yurttaşlık ve gazetecilik görevi. Kanserojen bir madde olan asbest riski bunlardan biri.
ÇED RAPORUNDA HANİ ASBEST?
Bir okurum, Çınar Mühendislik Müşavirlik A.Ş tarafından hazırlanan raporun hiçbir yerinde tehlikeli maddelerden olan asbest riskinden bahsedilmediğini yazdı.
“Doğada yaygın olarak bulunan ve işlenerek endüstride kullanılabilecek elyaf elde edilen, lif şeklindeki kristalize silikat mineralleri” için kullanılan genel bir deyim olan asbestin Kanal İstanbul projesi sürecinde halk sağlığı açısından risk oluşturduğu belirtiliyor. Okurum asbest uzmanı. Kanal İstanbul ÇED Raporun'nda asbest riskinin hiç dikkate alınmadığını belirtiyor ve şöyle diyor:
– Kanalda hafriyat kazılarında asbest çıkma ihtimali yok sayılmıştır.
– ÇED raporunun “Proje ve etki alanlarının mevcut kirlilik yükü” başlığında toprakta hiçbir asbest analizi yapılmadığı açıkça yazılmaktadır. Toprakta sadece ağır metal bakılmıştır. Asbest tespitine bakılmamıştır.
– ÇED raporu yönetim planında asbest uzmanı yok.
– İstanbul büyük deprem bekleyen fay hatlarının kesişme noktasındadır. Fay hatlarında asbest içeren elementlerin fazlası ile var olduğu bilinmesine karşın ÇED raporunda fay hatlarında asbest aranmamıştır. Asbest analiz raporları yoktur.
– ÇED raporu hazırlama aşamasında kurum ve kuruluşlardan görüş istenmesine karşın, asbest ile ilgili bakanlık olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bağlı İSGÜM Müdürlüğü'nün görüşüne yer verilmemiştir.
Soruyla bitirelim: Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, asbest tehlikesine karşı ne diyor?