Kanal İstanbul’da hangi ihale?
Çiğdem Toker; Önceki yazıda bu ihalenin ayrıntıları ve “Niye açık ihale değil” soruma İBB'den verilen cevabı da duyurdum. Gelen cevap özetle, işin gerçekten acil olduğu, İstanbul halkının mağdur edilmemesi amacıyla çok aşamalı projenin kısa zamanda tamamlanması gereğiydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul için ihaleye çıkılacağını sıkça yineliyor. “Coğrafi stratejik ve tabii güzelliğinin artacağını” belirtip “Kanal İstanbul üzerinde 6 tane köprü göreceksiniz” dedi en son. Bu köprüleri Fizibilite Raporu'na konulmuş yatırım tutarlarıyla geçenlerde duyurduk. (24 Mayıs 2021)
Ulaştırma Bakanlığı'nın Yüksel Proje'ye yaptırdığı, kamuoyuna açıklanmayan Fizibilite Raporu'na göre ikisi “İBB Karayolu
Geçişleri ve Altyapı” başlığı altında olmak üzere, yedi köprü planlanıyordu. Konuyla ilgili bölüm şöyle:
“Kanal İstanbul projesi ile birlikte kanal kesitinde D100 (E5), D20, E80 (TEM) Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu üzerine bir tanesi otoyol, diğeri Kesim-7 üzerine olmak üzere 2 adet, Sazlıbosna Geçişi ve Küçükçekmece-Avcılar kesimi olmak üzere, toplam 7 adet farklı sistemlerde köprü geçişi yapılması planlanmaktadır. (…) Kanal kesitinden Kuzey Marmara Otoyolu üzerinden geçen Hızlı Tren, İstanbul Edirne konvansiyonel tren hattı ile Sefaköy-Beylikdüzü ve MahmutbeyEsenyurt metro hatları planlanmaktadır.”
DEMİRYOLU GEÇİŞLERİ
Geçen haftaki yazımın ardından demiryolu geçişine dair sorular oldu. Sorunun cevabı aynı raporda mevcut. “Kanal İstanbul Ve Kanala Entegre Yapıların Kurum Sorumluluk Alanlarına Göre Yatırım Maliyetleri Dağılımı” başlıklı tabloda, toplam yatırım maliyeti 325 milyon ABD Doları'na iki demiryolu geçişi yer alıyor:
– Mevcut Halkalı Ispartakule Konvans. Demiryolu Geçiş Tüneli: 150 milyon $
– 3. Köprü-3. Havalimanı Halkalı Hatta Geçiş Köprüsü: 175 milyon $
ŞU DEPLASE MESELESİ
Kanal İstanbul tartışmasına önemli bir iddiayla katılan Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu Habertürk'te şöyle dedi:
“Bizim gölge kabinemiz var. Eski Ulaştırma Bakanımız da o işin başında. ‘Arkadaşlar bu nasıl başlayacak?' diye sordum. Benim bildiğim bir yatırım ihalesi yok. Yani yatırım ihalesi olmadan bir iş başlatılamaz. Proje ihalesi yapıldı. Firmanın ismini vermeyeyim büyük bir firmanın deplase yer altındaki iletişim hatlarına ilişkin bir ihale yapılmış. Bu ihaleyi değiştiriyorlar. Bunu bir köprü ihalesine döndürüyorlar. Suçtur.”
Kanal İstanbul'un yıkıcı etkilerinden biri de, birçok altyapı tesisini ve ulaşım sistemlerini “kesecek” olması. Enerji nakil hatları, petrol ve gaz hatları, kanalizasyon, içme suyu, telekomünikasyon… Kanal kazısı başlamadan önce bu sistemlerin yerleri değiştirilecek. Bu işleme deplase deniliyor. Deplase için yine Fizibilite Raporu'na bakalım. “Altyapı Deplasmanları” başlıklı kısım şöyle:
Yatırım Tutarı (milyon $)
İSKİ hatları deplasmanı:……………………………………. 135
İGDAŞ hatları deplasmanı:……………………………....….. 24.5
BOTAŞ, TEDAŞ ve NATO hatları:…………………….....… 179
EÜAŞ Azatlı İsale:……………………………………………. 1.5
Genel Toplam…………………………………………………. 340
Davutoğlu, iddasındaki köprü ihalesine dönüştürülecek hat olarak bunlardan birini mi kastetti, yakında cevabını görürüz.
İSKİ ihalesinde kamu zararı var mı?
İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) geçen hafta pazarlık usulüyle yaklaşık 300 milyon TL'lik büyük bir ihale yaptı: “Avrupa Bölgesi 6. Kısım Müteferrik Atıksu Yağmursuyu Kanalı ve Dere Islahatı İşi…”
Önceki yazıda bu ihalenin ayrıntıları ve “Niye açık ihale değil” soruma İBB'den verilen cevabı da duyurdum. Gelen cevap özetle, işin gerçekten acil olduğu, İstanbul halkının mağdur edilmemesi amacıyla çok aşamalı projenin kısa zamanda tamamlanması gereğiydi.
★★★
Geçtiğimiz yıllarda, yani İBB'yi AKP'nin yönettiği süreçte yapılan 21/b ihaleleri konusunda birçok eleştirel yazı yazdım. Birçok yatırımcı kuruluşun yaptığı 21/b ihalelerini nasıl gündeme getiriyorsak İBB ihalelerini de öyle duyurduk. Yönetimin muhalefete geçmesi, benzer soruları sormaya, sorgulamaya engel değil.
Birçok defa yazılsa da bir okurun bu köşeyi ilk defa okuyacağı varsayımıyla vurgulayalım: Acil ve olağanüstü durumlarda başvurulan bir usul olan Kamu İhale Kanunu'nun 21/b maddesine göre yapılan ihalelerde, katılım sınırlı oluyor. İdare, kimi isterse o şirketlere davet gönderiyor. İhale usulünün bu yapısı ve ilan etme zorunluluğu olmayışı birçok tartışmayı beraberinde getiriyor. Tartışmaların başında “rekabet oluşmadığı için kamu zararına yol açma ihtimali” geliyor.
“İNDİRİM YÜZDE 3 BİLE DEĞİL”
Yukarıda bahsettiğim son İSKİ ihalesine, 6 firma/firma ortaklığı davet edilmiş. İki katılımcı “teşekkür” vermiş. Sonuçta bu kadar büyük ölçekteki bir ihale, dört firma/firma ortaklığının teklifleriyle gerçekleşiyor. Yaklaşık maliyeti 304.7 milyon TL olan ihalede en uygun teklif 297.7 milyon TL çıkıyor.
İşte tam bu noktayla ilgili, birden fazla e-posta aldım. Öne çıkan eleştiri, indirim oranının çok düşük olduğu, bu sebeple kamu zararı ortaya çıkacağı yönünde. Açık adı bende, M.S. adlı bir okur mektubundan bölüm:
“AKP döneminde olağan hale getirilen davetiye usulü ihale yöntemini ne yazık ki; büyük ümitlerle iktidara gelmesini beklediğimiz CHP belediyeleri de yapmaya başladı.
Bahsettiğiniz iş, aciliyetten dolayı davetiye usulüyle ihale edilmiş olabilir. Atılan tekliflerin yaklaşık maliyete göre tenzilat oranına bakmak lazım. Bu ihaledeki tenzilat, yüzde 3 bile değil.
Aynı zamanda davet edilen kişi sayısına ve davet edilenlere bakmak lazım. (…) Davet edilen firmalar arasında anlaşma olduğu açık ve net. İSKİ yönetimi şayet bu işi onaylar ve bu şartlar da sözleşme yaparsa kamuya en az 100 milyon zarar vermiş olur.”
Okurun sözünü ettiği gibi anlaşma var mı, zarar 100 milyon TL mi olur bilemem. Ancak, gerçekten de yaklaşık maliyet üzerinden verilen en uygun teklifteki indirimin çok düşük olduğu ortada.
Tez bürosuna destek ne demek?
İşlerini kaybeden, iş yapamayan binlerce esnaf, yaşamın kıyısında. Ticaret Bakanlığı genelgeyle hibe desteği açıkladı. 5 bin TL destek verilecek ilk grubun hemen başında “tez yazım faaliyetleri” var. Peki, bu nedir? Akademik hayata adım atan bireyler kendi tezlerini kendileri yazamıyor mu?
Bilgisayarları laptopları yok mu? Evet, daktilo zamanlarında tez yazımı, fiziken de zorlu bir işti. Tez yazım faaliyeti gerçekten önemli bir ihtiyaçtı. Bugünün koşullarında tez yazmak isteyen herkes bunu kendi başına yapabilecek erişim ve donanımda. Buna rağmen büyük şehirlerde, internette, tez hazırlama merkezleri aleni faaliyet gösteriyor. Para karşılığında, üstelik kimi “onay garantili” tez hazırlıyor. Birkaç ay önce YÖK'ün para karşılığı tez ve ödev hazırlayan bazı internet siteleri ve sosyal medya hesapları ile bu kişilerden “istifade eden” ve bu süreçlere “katkı sağlayan” şüpheliler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğu haberlerini okumuştuk.
Peki, Ticaret Bakanlığı, YÖK ile aynı görüşü paylaşmıyor mu ki; tez yazım bürolarına 5 bin TL destek veriyor? Bu desteğin olası “intihallere” destek anlamına gelip gelmediğini kim denetleyecek?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları