Koruyucu giyim öyküsü
Çiğdem Toker: Sınırlı bir kitleyi ilgilendiriyor gibi görünen koruyucu giyim malzemesi dağıtımı, kamu kaynakları açısından hepimizi ilgilendirecek hale gelebilir.
İş botu, kazak, mont ayakkabı, şapka.
“Nedir bunlar?” derseniz koruyucu giyim malzemesi.
Kamu kurumlarında çalışan; şantiye, atölye, laboratuvar, yeraltı, açık arazi koşullarında görev yapan personele verilen kıyafetler yani. Bu tip giysilerin kimlere, nasıl verileceği gibi konuları, ilgili kamu kuruluşları ile o kuruluşta örgütlenmiş sendika beraber belirliyor. Belirlenen kurallar ilan ediliyor. Yanı sıra koruyucu giyim malzemesi gibi çalışanları ilgilendiren pek çok konuyu ayrıntılı olarak düzenleyen Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları da Resmi Gazete'de yayımlanıyor.
TOPLU SÖZLEŞME KAZANIMI
Sınırlı bir kitleyi ilgilendiriyor gibi görünen koruyucu giyim malzemesi dağıtımı, kamu kaynakları açısından hepimizi ilgilendirecek hale gelebilir.
Hikayemiz, 4 binin üzerinde personeli bulunan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda (ÇŞB) geçiyor. Koruyucu giyim malzemesi yardımının yasal dayanağı doğrultusunda geçen kasım ayında, kurum çalışanlarına bir yazı gönderiliyor. Bayındır Memur Sen'in “toplu sözleşme kazanımı” olarak koruyucu giyim malzemesi dağıtımına başladığı duyuruluyor. Sonrasındaki dağıtım listesinde giyim malzemesinin dağıtılacağı birimlerin yanı sıra, teslim alınacak nokta da belirtiliyor.
KORUYUCU GİYİM İÇİN ÇEK
Koruyucu giyim malzemelerinin teslim alınacağı yer, AnkaMall AVM'de çok tanınmış bir giyim markasının mağazası (Bir yıl öncesine kadar Katarlı bir yatırım şirketiyle ortaklığı vardı). Yazıda belirtilmeyen “ince” bir ayrıntı mevcut:
Kurallara göre “ayni” yani fiziki mal olarak teslim edilmesi gereken koruyucu giyim malzemesi, 3.100 TL'lik bir alışveriş çekine dönüşmüş. Bu çek ile koruyucu giyim malzemesinin yanı sıra o mağazada satılan spor ayakkabı, giyim, havlu, yılbaşı hediyesi vb gibi ürünlerden alınabiliyor.
Yani bakanlık çalışanı koruyucu giyim malzemesi gerektiren bir alanda çalışmasa dahi mağazaya gidip koruyucu malzeme dışında ürünleri satın alıyor. Dahası “teslim-tesellüm tutanağını” koruyucu giyim malzemesinin teslim aldığı biçiminde imzalıyor.
İHALE YAPILDI MI?
Şimdi birkaç soru:
■ Özellikli sahalarda çalışan personele verilen koruyucu giyim malzemesi, masa başında çalışan personele neden verilir?
■ Bakanlık çalışanının, çek limiti kapsamında koruyucu giyim malzemesi dışında da giyim ve diğer ürünlerden satın alabilmesi, kamu kaynakları üzerinden avantaj aktarmak değil midir?
■ Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, koruyucu giyim malzemesi için alım ihalesi yaptı mı? Söz konusu şirket ihaleyi hangi koşullarda kazandı?
■ Bir kişi için 3.100 TL olan alışveriş çeki, personel sayısıyla birlikte değerlendirildiğinde şirketin “koruyucu giyim malzemesi” düzenlemesiyle dolaylı yoldan milyonlarca TL'lik kamu kaynağı aktarıldığı iddiası doğru mudur?
★★★
Bu soruları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na yönelttik ancak benzer uygulamanın bir kamu bankası ile farklı kurumlarda da söz konusu olduğu belirtiliyor.
Adrese teslim profesörlük
Bu ülkede “adrese teslim” denildiğinde aklımıza ilk gelen kargo değil ihale oluyor. İktidarın “yeni normal”i bu oldu çünkü. Adrese teslimin bir de atama versiyonu var. Daha çok akademik kadrolarda kayırılacak kişilerin özellikleri tarif edilerek kadro açılması yani. Bu yolla, liyakati, koşulları tutmadığı halde gelmemesi gereken pozisyonlara getirilmiş yüzlerce örnek sayılabilir.
Aslında “adrese teslim kadro” rastlanmayan bir uygulama değil. Ama bir defada, tarif edilmiş 380 profesörlük kadrosu bugüne dek görülmedi. Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) geçenlerde bunu yaptı. Resmi Gazete'de ilan ettiği akademik kadroları, objektiflikten uzak biçimde, kurumlar bazında tek tek tanımladı. Öyle ki x sağlık kuruluşunda profesörlüğe yükseltilebilecek diyelim ki dört aday varken, sadece iki öğretim üyesinin çalışmaları tarif edilerek onların yükseltilmesinin zemini hazırlandı. Bir tek isim anılmadı yani Resmi Gazete'de.
Uygulamayı hak gaspına dönüştüren bir şey daha var. Kısa süre önce “Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atanma Yönergesi” açıklanmış ve 1 Ocak 2021'den itibaren geçerli olacağı vurgulanmıştı. SBÜ, 1 Ocak'a günler kala, kriter getiren yönerge yürürlüğe girmeden, kadroları adrese tarif ederek ilan etmiş oldu. Görüşüne başvurduğum Türk Tabipleri Birliği bu kadro ilanının bilimsellikten, denetimden ve şeffaflıktan uzak olduğu yönündeki açıklamalarını anımsattı. Ve söz konusu kriterlerin bir yönerge değil yönetmelik konusu olduğunu, yönetmeliğin de YÖK tarafından çıkarılması gerektiğini vurguladı.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları