Kötülük kanunları
Çiğdem Toker; Sözün özü, AKP iktidarının hüküm sürdüğü 21 senedir yüzlerce kanunda olduğu gibi, son OHAL kanununda da TBMM, AKP iktidarının arzu ve emellerine araç kılındı.
Deprem felaketi yaşanmasa TBMM çalışacaktı. Ve tam bugünlerde genel kurulda görüşülecek kanunlardan biri OHAL değil, normal görünümlü bir torba yasa olacaktı. Çevre Kanunu'nda da değişiklik yapan söz konusu torba teklif, -pek ilgisi olmasa da İçişleri Komisyonu'nda- geçen hafta görüşülüp kabul edilmişti. O kanun teklifinde yer alan maddelerden biri de sessiz sedasız Kıyı Kanunu'nda son derece önemli bir değişiklik yapıyordu...
TBMM, deprem felaketi dolayısıyla çalışmalara ara vermişti malum. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın -içinden hangi sürpriz (!) kutuları çıkacağını yavaş yavaş göreceğimiz- OHAL ilanı, durumu değiştirdi. Deprem afetinin vurduğu 10 il için ilan edilen Olağanüstü Hâl (OHAL) için dün açıldı.
TBMM Genel Kurulu, Cumhurbaşkanı'nın "OHAL ilan ettim" demesi yeterli gelmediği için yapıldı. Yani aslında mecburiyetten. Anayasa gereği OHAL bir kanuna dayanmak zorunda çünkü. Mümkün olabilse TBMM'yi toplamadan hatta Resmi Gazete'de dahi yayımlamadan, Cumhurbaşkanı'nın şifahi talimatlarıyla OHAL yürürlüğü tercih edilirdi. (Bunu düşünmek için yeterince sebebimiz var.) Ancak bu kadarı da fazla olur diye düşünmüş olabilirler. OHAL için toplanan TBMM Genel Kurulu'nda, daha dün ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na "Siz kimsiniz?" ifadesini kullanabilmiş, atanmış Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay bilgi verdi. Bu yazı yazılırken görüşmeler devam ediyordu. OHAL'e dayanak oluşturacak söz konusu yasanın çıkması değil çıkmaması sürpriz olur.
Sözün özü, AKP iktidarının hüküm sürdüğü 21 senedir yüzlerce kanunda olduğu gibi, son OHAL kanununda da TBMM, AKP iktidarının arzu ve emellerine araç kılındı.
Dolgu alanına yeraltı otoparkı
Deprem felaketi yaşanmasa TBMM çalışacaktı. Ve tam bugünlerde genel kurulda görüşülecek kanunlardan biri OHAL değil, normal görünümlü bir torba yasa olacaktı. Çevre Kanunu'nda da değişiklik yapan söz konusu torba teklif, -pek ilgisi olmasa da İçişleri Komisyonu'nda- geçen hafta görüşülüp kabul edilmişti.
O kanun teklifinde yer alan maddelerden biri de sessiz sedasız Kıyı Kanunu'nda son derece önemli bir değişiklik yapıyordu. Mevcut bir maddenin cümleleri içinde yapılan küçük kelime rötuşları ile kıyı dolgu alanlarının altına yeraltı otoparkı yapılması mümkün olacaktı.
(Evet doğru okudunuz. Denizi havalimanları, yollar için doldurmak yetmiyormuş gibi bir de altına otopark yapılmasının önü açılıyordu.)
İnce işçilik
Küçük bir sabır rica ederek ustalıkla rötuşlanan kanun maddesinin nasıl işlendiğini gösterelim:
Madde 2. 4.41990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 7. Maddesinin 3. Fıkrasında yer alan "Bu alanlar üzerinde" ibaresi "Bu alanlar" şeklinde değiştirilmiş ve "açık otopark" ibaresinden sonra gelmek üzere "açığa çıkmayan yeraltı otoparkı", ibaresi eklenmiştir.
Gerekçe ise evlere şenlik. Buyrun:
"Madde ile kıyıda otopark ihtiyacının karşılanması ve kıyının kamu tarafından etkin kullanılmasını sağlanması amacıyla mevcut düzenlemenin özüne bağlı kalınarak dolgu alanında dolgu yüzeyinden görünmemek ve açığa çıkmamak üzere yer altı otoparkı yapımına imkan sağlanması amaçlanmaktadır."
Deprem felaketi yaşanmasa TBMM'de bugün görüşülüp Cumhur İttifakı oylarıyla yüzde bin beş yüz kabul edilecek olan bu madde ile dolgu alanların hepsine yeraltı otoparkı yapılabilecekti. İçişleri Komisyonu'nun 2 Şubat tarihli tutanaklarını okudum. İktidar milletvekilleri, bu değişikliğin rant amaçlı olmadığını savunuyor. Dolgu alana yapılan bir Millet Bahçesi örnek gösteriliyor. Binlerce kişi mescitte aynı anda namaz kıldığı için otoparkın elzem olduğu belirtiliyor. Bu maddenin deniz doldurularak yapılan havalimanlarının altında otopark amaçlı yapılaşma önünü de açacağı apaçık.. "Kader planı" şimdilik bu feci girişimden halkı korumuş görünüyor. Ama şimdilik.
Belki de ülke tarihinin her bakımdan en ağır afetlerinden birini yaşarken, şu anlattığım konuyu da değişikliği de önemli bulmayan çıkabilir. Ama o kadar önemli ki. Hayatımıza kasteden, hayatlarımızın kalitesini düşüren, acılarımızı çoğaltan kötülüklerin azımsanamayacak kısmı kanunlar, yönetmelikler, kararlar aracılığıyla yapıldı aslında. Meclis'te kanunlarla, bakanlıklarda yönetmelik değişiklikleriyle, belediyelerde imar kararlarıyla, eksik bırakılan denetimlerle, yanlış raporlarla… Bu gerçeği görebilsek, görmekle yetinmeyip hatırda tutsak ve hesap sorabilsek başka bir ülkede yaşıyor olurduk.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları