Küfürsüz konuşamamak
Çiğdem Toker; Kim kimin ekmeğini yiyor sorusu üzerine ne kadar düşünsek az. Düşünmeye kamu ihalelerin sonuçlarına ve vergi tahsilatlarına bakmaktan başlayabiliriz.
Belki de fıtrat böyle bir şeydir...
Mehmet Cengiz, kendisini eleştirenlere "Biraz k.çını kaldırsınlar yaptığım işleri bir görsünler" demiş.
Cengiz'in ifade ettiği bu dilekte mantık yanılgısı olduğu kanısındayım.
(Cümle içinde kullandığı küfürden söz etmiyorum. Bahadır Özgür'ün gayet isabetli değindiği gibi "10 yılda bir konuşuyor ve o da küfürsüz olmuyor". Artık nedense. Belki de fıtrat böyle bir şeydir.)
Kastım şu ki, Mehmet Cengiz'in küfürle bahsettiği o fiili (k.ç kaldırma) yapmasını istediği kişiler, zaten onun yatırımlarını GÖRDÜĞÜ için kendisini eleştiriyor; görmediği için değil.
Cengiz, havalimanından HES'lere, madenlerden taşocaklarına, iktidarın açtığı yolda, gösterdiği hedefte hiç durmadan yürümekte senelerdir, senelerdir... Onlarca seneye, onlarca projeye yayılan listelere sığmayacak uzunluktaki hukuksuzlukları, ekolojik kırımları, işçi ölümleri ayan beyan ortada, belgeli, herkesçe çok net görüldüğü için eleştiriliyor kendileri.
Hatta bırakın "k.ç kaldırmayı", o insanlar geçirecekleri daha sakin, daha makul daha güzel vakitlerden feragat edip yollara düşüyor, adı yatırım olan talan ve kırım projelerine itiraz edip herkesin hakkını savunabilmek için. Üstelik güvenlik güçleri tarafından darp edilmeyi, itilip kakılmayı, coplanmayı, yerlerde sürüklenmeyi, iktidara mensup siyasiler tarafından paylanmayı göze alarak yapıyorlar. Neyi? Hatırlayalım: Cengiz'in yatırımlarını "görme" işini.
Elbette, Cengiz'e mikrofon tutan ve saygılı bir şekilde "efendim" diye hitap ettiğini duyduğumuz Magazin Burada muhabiri, bu kabil riskli konulara girmiyor. Zaten ortam da kalabalık. Mehmet Cengiz, İş Bankası'nın kuruluşunun 100. yıl kutlama töreni davetlilerinden biri olarak bulunması nedeniyle mikrofon uzatılıyor kendisine.
"Devamlı yatırım yapıyorum"
11 sene önce "Bu milletin" (aslında bütün bir milleti değil, ihale sürecindeki "müteahhit milletini" kastettiğini daha sonra bir meslektaşımıza açıklamıştı) diye başlayan küfrü dolayısıyla, 8 bin TL manevi tazminat ödemeye mahkûm edilen Mehmet Cengiz, içinde "k.ç" geçen yeni demecinde şöyle diyor:
"Devamlı yatırım yapıyorum. Merak etmeyin. Bütün zekâmı insanların lehinde kullanmaya devam ediyorum. Benim yaptığım işleri örnek alsınlar. Biraz k.çını kaldırsınlar yaptığım işleri bir görsünler. Hayal edemeyecekleri işleri yaptım. Kıskançlıkla olmaz bu iş, çalışarak olur. Onlar da çalışsın. O sosyal medyada bana atılan taşları ben insanlara ekmek olarak veriyorum. Onlar taş atmaya devam etsinler ama zahmet edip de yaptığım işleri gezsinler, utanırlar, utanırlar. Tabii utanma duyguları varsa. O kadar söylüyorum."
Cengiz'in "Kıskançlıkla olmaz bu iş, çalışarak" derken kimi kastettiği de tam anlaşılmıyor. Hayır, onun dünyası ve iştigal alanıyla hiçbir şekilde ilişkisi olmayan ve durdukları yer, dünya görüşü açısından ilişkili olması imkansız kişiler Cengiz Holding'i ve onun faaliyetlerini neden kıskansın? İkinci mantık yanılgısı da burada. Ama neyse bunu da geçelim.
Ekmek, minnet, şükür
Duracağımız yer, başka: "O sosyal medyada bana atılan taşları ben insanlara ekmek olarak veriyorum" cümlesi. Bu "ekmek verme" meselesi çok netameli bir konudur zira. Liyakatsizliğin, adam kayırmacılığın, yolsuzluğun tavan yaptığı yerlerde, onuruyla çalışıp emeği karşılığında geçim sağlamanın adının "ekmeği vermek" olması normal karşılanır.
Ama değildir. Soru da çok basittir. Patronlar; iş yerlerinde çalışan işçilere, mühendislere, müdürlere -çoğu kez de olması gerekenin çok altındaki-o "ekmeği" bedava mı vermektedir, hayır mı işlemektedir?
O "ekmek"in karşılığında, sabah akşam kazma sallayan, iş makinesi kullanan işçiler, operatörler, yıllarca okullarda dirsek çürütmüş, sınavlara girmiş, ter dökmüş mühendisler, müdürler, o patronun çıkarları için emek vermiyor mu, bütün gün çalışmıyor mu? Çalışanlar olmasa o "ekmek"ler nasıl üretilecek, o devasa kârlar nasıl elde edilecek? O kasalar nasıl dolacak, o hesaplar nasıl büyüyecek?
"Ekmek vermek", "ekmeğini yemek"; emeğin gerçek karşılığını bulamadığı, yerine minnetin ikame edildiği toplumların normalleştirdiği deyimlerdir.
Kim kimin ekmeğini yiyor sorusu üzerine ne kadar düşünsek az. Düşünmeye kamu ihalelerin sonuçlarına ve vergi tahsilatlarına bakmaktan başlayabiliriz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları