Tarih:
30.07.2016
Mini mini bir paket
Çiğdem Toker; Darbe girişiminin saldığı dehşet azalıp OHAL ilan edildi edileli, Cumhurbaşkanı Erdoğan darbe girişimi öncesinde geliştirerek yürüttüğü ajandasına geri döndü bile.
15 Temmuz kanlı darbe girişiminden önce ne konuşuyorduk sahi?Dokunulmazlık dosyaları, partili Cumhurbaşkanlığı, Suriyelilere vatandaşlık... Aradan asırlar geçmiş gibi gelmesin. Bu başlıkların, fikri ortak paydası olan rejim değişikliği niyeti değişmiş değil çünkü. Darbe girişiminin saldığı dehşet azalıp OHAL ilan edildi edileli, Cumhurbaşkanı Erdoğan darbe girişimi öncesinde geliştirerek yürüttüğü ajandasına geri döndü bile.
Bu ajandayı yumuşatan küçük nüanslar tabii olacak. Diyalog ve hoşgörü dillerden; Atatürk posteri iktidar partisi binasından eksik olmazken, Saray için kullanılan yüksek bütçe kaynaklarını konu alan tüm tartışmaların kadük kalmasının lafı mı olur?
Konjonktür doğrultusunda hedef güncelleyen Cumhurbaşkanı, muhalefetin de destek vermesi halinde, anayasa değişikliği yoluyla MİT ve Genelkurmay’ı Cumhurbaşkanlığı’na; kuvvet komutanlıklarını ise Milli Savunma Bakanlığı’na bağlamayı arzu ettiklerini söylüyor.
Letafet ve nezaketle dillendirilen bu arzunun hayata geçmesi, anayasa değişikliğiyle mümkün. Muhalefet partileri desteğine de bunun için ihtiyaç var.
Şüphesiz bu tuhaf ılıman iklimde Erdoğan’ın da önceliği, bu desteğin gönüllü verilmesinden yana olur. Peki muhalefet bu desteğe yanaşmazsa?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı biraz olsun tanıyan herkes, bu arzunun referanduma gideceğini öngörür. Zaten bu ortama uygun olarak Hacıbekir lokumu tadında, şimdilik “mini anayasa değişiklik paketi” diye anılıyor. Destek çıkmazsa referandum önünde engel görünmüyor. Bu köşeyi izleyenler, Devlet Malzeme Ofisi ile Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) mühür, filigranlı kâğıt, pusula, seloteyp ihalelerinin iki ay önce açıldığını anımsar. Dolayısıyla “Neye niyet neye kısmet” demeden, zaten planlanmış ve fakat içeriği hal ve şartlara göre her an değişip genişleyebilecek referandumun görünür bir gelecekte duyurulmasını bekleyelim.
Peki MİT ile Genelkurmay’ın Cumhurbaşkanı’na bağlanması parlamenter rejime uyar mı? Kuvvet komutanlıkları bakanlığa bağlanırsa, Genelkurmay Başkanı’nın işlevi ne olur?
Tarihinde ilk kez bombalanmış, görüş ayrılığı gözetmeksizin darbe girişimine karşı durmuş Meclis’te, bu yaşamsal soruları tartışmanın, tartışma yapılsa dahi, sonuca etki edecek bir tasarruf imkânı var mıdır?
En temel demokratik hak ve özgürlükler peş peşe askıya alınır, polislere savcı, savcılara hâkim yetkisi veren, savunma mesleği avukatlığı zayıflatan kurallar birbiri ardına çıkarken, hâlâ ferahfeza bir demokrasi imkânından söz edilmesini, acı bir tebessümle karşılamamak zor.
Bu arada, Erdoğan’ın, darbe girişiminin sıcak günlerinde onayladığı Yargıtay ile Danıştay’ı yeniden yapılandıran yasanın, YSK profilini de doğrudan etkileyeceğini not düşelim. YSK üyelerinin her iki kurumun üyeleri içinden seçildiğini de.
Yeni nesil güvenlik duvarı
Yazıyı bir haberle tamamlayalım.
Kanlı darbe girişimi sonrasında uygulamaya konulan OHAL’in yanı sıra, TSK siber alanda da OHAL’e geçiyor. Genelkurmay Başkanlığı, “yeni nesil güvenlik duvarı” ihalesine çıktı. Devlet Malzeme Ofisi sitesinde yayımlanan 27 Temmuz tarihli duyuruya göre Genelkurmay, IP sahteciliğini, zararlı yazılımlar başta olmak üzere, en yeni ve en güçlü özelliklerle donatılmış sekiz adet “yeni nesil güvenlik duvarı” satın alıyor. Güvenlik duvarlarının dördü Ankara, ikisi İzmir, ikisi de Erzurum’a kurulacak.
Çiğdem Toker - Cumhuriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları