loading
close
SON DAKİKALAR

Minnet diplomasisi

Çiğdem Toker
Tarih: 21.07.2023
Kaynak: Çiğdem Toker - T24

Çiğdem Toker; Türk şirketlerinin BAE ve diğer pazarlara mal ve hizmet ihracatında, Türk şirketlerinin kredi finansmanına çözüm sağlamak amacıyla 3 milyar dolarlık bir anlaşma imzalandı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çıktığı Körfez turunun son durağı olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE), temasların ardından yapılan 50.7 milyar dolar açıklaması, kafaları biraz karıştırdı. Belli ki, aslında uzun vadeye yayılan ve ağırlıklı olarak hedef beyanı olan bu tutarla, ekonomisi darda olan Türkiye’nin oradan bol kazançlı döneceği izlenimi yaratılmak isteniyor.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani (Fotoğraf: AA)

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, içinde BAE’ye minnet sunan sosyal medya mesajı şöyleydi:

“BAE ile Türkiye arasındaki bağları daha da güçlendirmek için toplam 50,7 milyar ABD doları değerinde çok sayıda stratejik Anlaşma ve Mutabakat Zaptı'nın imzalanmasına tanık olduk. İhracat finansmanı, deprem tahvilleri, enerji, savunma, altyapı, teknoloji ve bankacılık dahil olmak üzere bir dizi sektördeki anlaşmalar, BAE'nin programımıza olan güvenini yansıtıyor. BAE'nin Türkiye'ye devam eden güçlü desteği için minnettarız."

Minnet güçsüzlük yayıyor

Şimşek’in, “minnettarız” kelimesini, Batılı herhangi bir uluslararası kuruluş ya da finans kurumuna karşı ifade edip etmeyeceği sorusuna, herhalde herkes hayır yanıtını verir. Genellikle büyük yardım, iyilik görülünce söylenen bir söz olan minnet, iki devlet ilişkisinde profesyonelce olmadığı gibi güçsüzlük, eşitsizlik izlenimi veriyor. Neticede bu ülkede yaşayan birçok yurttaş, iktidarın kötü ekonomi yönetimiyle çıkmaza giren ekonomiye finansal destek sunacak diye BAE’ye minnet hissiyle dolup taşmayabilir değil mi? Dahası, bir belirsizliği de barındırıyor.

“Minnet”in diplomasiye dahil edilmesi kadar önemli olan diğer husus; gerçekte karşılıklı bir anlayış birliğini yansıtan, eskiden Memorandum of Understanding denilen mutabakat zabıtlarının, Türkiye’ye hemen dış kaynak geliyormuş havası ile yansıtılması.

Bu noktada kayda değer bir noktayı paylaşalım.

BAE’nin yatırım alanında ihtisaslaşmış olan kurumunun web sitesinde yapılan açıklama, bizimkilerden biraz daha net ve ayrıntılı.  BAE’nin devlet yatırım fonu olan kısa adıyla ADQ, yani Abu Dabi Kalkınma Holding, 19 Temmuz tarihli duyurusuna göre, BAE’nin bu kurumu:

-Deprem sonrası yeniden inşa için amaçlı çıkarılacak finansman bonosunu 8,5 milyar dolara kadar finanse edecek.

-Türk şirketlerinin BAE ve diğer pazarlara mal ve hizmet ihracatında, Türk şirketlerinin kredi finansmanına çözüm sağlamak amacıyla 3 milyar dolarlık bir anlaşma imzalandı.

 

Yukarıdaki bu iki başlığın toplamı 11,5 milyar dolar ediyor.

51’in 40’ı beş yıllık hedef

Kalan tutar için de ADQ’nun yani BAE devlet yatırım fonunun sayfasında şöyle bir paragraf yer alıyor:

“Bu yılın başlarında, iki ülke hükümetleri, iki ülke arasındaki ticareti önümüzdeki beş yıl içinde 40 milyar ABD dolarına çıkarmayı amaçlayan Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması (CEPA) imzaladı.”

Yani yaklaşık 51 milyar dolarlık hacmin 40 milyar dolarlık kısmının, iki ülke ticaretini beş yılda eriştirilmek istenen hedef olduğu anlaşılıyor. Petrol dışı ticaret açısından BAE’nin en büyük ticaret ortakları arasında sayılan Türkiye ile varılan bu anlaşma hedefinin, hemen gelecek bir nakit finansman gibi yansıtılması yanıltmasın yani.

Bu temasların ardından Şimşek’in ihracatı, ekonominin merkezine daha güçlü oturtmak dileği son mesajlarından da anlaşılıyor. Anlaşılan BAE ile varılan mutabakat da itici bir rol oynuyor. Ancak ihracata sağlanacağı söylenen “maksimum desteğin”, enflasyonu nasıl düşüreceği, satın alma gücüne katkısının ne olacağı ise söylenmiyor.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları