loading
close
SON DAKİKALAR

Şimşek'in 'hesap verebilirlik' ile sınavı

Çiğdem Toker
Tarih: 07.06.2023
Kaynak: Çiğdem Toker - T24

Çiğdem Toker; Liyakatsizlik, usulsüzlük, yolsuzluğun iç içe geçtiği sahalara dokunmadan, el atmadan, denetim mekanizmalarını harekete geçirmeden kamu ihalelerine sınırlar getirmeden, toplumsal refah sağlanması imkansızdır.

Seçimler sonrası beklendiği gibi Hazine ve Maliye Bakanlığı'na Mehmet Şimşek atandı.

Şimşek'in Bakanlıktaki devir teslim törenindeki kısa konuşması hâlâ tartışılıyor.

Önce hükümetin temel hedefini toplumsal refahı yükseltmek olarak açıklayan Şimşek, bu hedef için gerekli ilkeleri de şöyle sıraladı:

Şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik, uluslararası normlara uygunluk.

Hayli tanıdık bir liste bu. Özellikle de 2001 krizini aralıksız iki yıl, gün gün izlemiş ekonomi muhabirleri için.

Şimşek'in saydığı dört ilkeyi neoliberal ekonomilerde, tepetaklak giden makro dengeleri düzeltmek için el altında bulundurulan "takım çantası" diye de niteleyebiliriz. Fakat kendini hemen hissettiren bir eksik unsur var: Hesap verebilirlik.

Benzer "takım çantası" listelerin tümünde yer alan ve tıpkı ötekiler gibi tercüme bir kavram olan "hesap verebilirlik"i o gün duymadık.

Bakan Şimşek, selefi Nebati'den görevi devralırken anmayı mı unuttu yoksa atladı mı bilmiyoruz. Belki de "uluslararası normlara uygunluk" içinde bir yerde düşündü hesap verebilirlik ilkesini ama anmadı.

Bakan Şimşek, bir ekonomide "hesap verebilirlik" yoksa, toplumsal refaha erişilmesinin hayal olduğunu bizden iyi biliyordur. 21 yıldır aynı iktidarın yönettiği bir ülkede, hedefi 21 yıl sonra toplumsal refah olarak belirleyen bir Hazine ve Maliye Bakanı, öteki adı gelir adaletsizliği olan bu tablonun nedenlerini çoktan analiz etmiş olmalı. Senelerdir masanın öbür tarafında, dünyanın dört bir yanında büyük şirketlere stratejik danışmanlık veren birikimi dahi, beyanından çok daha fazlasını bildiğine karine.

Yolsuzluk mücadelesi de "ortodoks" mu?

Peki yol ne olacak? Bakan Şimşek'in yeni icra döneminde hesap verebilirlik ilkesini uygulamasına izin çıkacak mı? Bu soru, önümüzdeki dönemin ekonomi yönetim ve politikalarını izlerken bakılacak önceliği sahip. Belli ki Şimşek, makro ekonomide "Ortodoks" politikalar uygulama konusunda gerekli güvenceyi şimdilik almış. Ama iş kamu kaynaklarının harcanması , öncelik tercihleri, harcama yöntemleri ile ilgili "mikro" (!) konulara geldiğinde kendisini nelerin beklediğini izleyip göreceğiz.

Şimşek, ekonomi yönetiminde değişeceği anons edilen yeni isimlerle birlikte kurallı bir faiz politikası izlenmesini sağlayabilir. TÜİK'in, kurumsal açıdan tam saydamlaşması koşuluyla fiyat istikrarı, namı diğer enflasyonla mücadele konusunda bazı adımlar atabilir. Ama aynı "el rahatlığı" kendisine mali disiplin konusunda sağlandı mı, asıl önem taşıyan meselelerden biridir bu.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün en son raporuna göre Türkiye, 180 ülke arasında , 36 puan ile notlanarak 101. sıraya geriledi. Bu da son 10 yılın en düşük puanı. 2021'de 96. sırada olan Türkiye, sadece bir yıl sonra beş puan birden daha aşağıya indi. Bu tablonun nedenlerinden biri, Türkiye'nin OECD nezdindeki Mali Eylem Görev Grubu tarafından "gri liste"ye alınmış olması. Türkiye iki yıldır gri listede. Bu sene ekim ayında yeniden bir değerlendirme yapılacak. Başka bir çok sonucun yanı sıra itibar kaybı anlamına gelen gri liste, Türkiye'de sonuçlanmış tek bir rüşvet dosyasının olmayışı, siyasallaşan yargı gibi etkenlere dayandırılıyor.

Hesap ve refah ilişkisi

Türkiye'yi 21 yıldır yöneten kadroların hesap vermekten kaçması, Şimşek'in yeniden tesis edileceğini söylediği toplumsal refahın dibe vurmasının önemli bir nedeni. İktidar hesap vermekten uzaklaştıkça kamu kaynaklarının usulsüz dağıtımı yaygınlaştı. Çünkü bürokratik ve siyasal anlamda çekinecek bir idari hukuki iklim oluşmadı.

Üzerinden bir yıl geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan devletin hesap vermesinin Anayasal adresi olan Sayıştay'a "Sayıştay'ın icracı kurumlardaki denetimini, açık arama ve ceza penceresinden bakarak yapmaması gerektiğini düşünüyorum" diye seslenmişti. (30 Mayıs 2022)

İcracı kurumlar tanımından devasa kamu kaynaklarını ihaleler yoluyla özel sektöre transfer eden kamu kuruluşlarını anlayabiliriz. Misal Karayolları Genel Müdürlüğü, misal DHMİ, misal Toplu Konut İdaresi yerel yönetimler… Bu liste hiç kısa değil.

Sözün özü, Türkiye'nin rasyonel zemine dönme seçeneği, sadece makro ekonomik tedbirleri içermiyor. Liyakatsizlik, usulsüzlük, yolsuzluğun iç içe geçtiği sahalara dokunmadan, el atmadan, denetim mekanizmalarını harekete geçirmeden kamu ihalelerine sınırlar getirmeden, toplumsal refah sağlanması imkansızdır.

Tabii nihai amaç gerçekten buysa.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları