2025 bütçesi konteynırda
Çiğdem Toker; Madem ekonomi politikasını sağda solda anlatırken kemerlerin biraz da deprem harcamalarından dolayı sıkıldığını söyleyip duruyorsunuz, o zaman neden 100 binin üzerinde vatandaş, tahammülü giderek zorlaşan konteynırlarda yaşamaya mahkûm ediliyor.
Yeni yılınız kutlu olsun. Bütün okurlara sağlıklı, adaletli, yaşama sevincinin çoğalacağı bir yeni yıl diliyorum.
2024, hayat pahalılığının yaşamayı çok zorlaştırdığı, özellikle gıda ve hizmet enflasyonu kaynaklı olarak geçim sıkıntısının arttığı bir yıl oldu. Geçen bir ay boyunca, ekonomide ağırlıklı olarak asgari ücreti konuştuk.
Apar topar bir usulle açıklanan 22 bin 104 TL’lik tutar küfür gibiydi. Kelimenin tam anlamıyla haysiyet kırıcı oldu.
Cuma günü aralık ayı enflasyon verisi açıklanıyor. Bu veri de hem emekli hem de kamu sektörü maaş artış oranlarını doğrudan etkileyecek. O nedenle merakla bekleniyor. Bu arada dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması da belli oldu.
Yoksulluk sınırı asgari ücrete yakın
Dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması, işçinin eline henüz geçmeyen asgari ücrete yetişti: 20 bin 561,65 TL'den 21 bin 83,28 TL’ye çıktı. Yoksulluk sınırı ise 69 bin liraya yaklaştı. Yoksulluk sınırı 66 bin 976, 06 TL’ydi.
Giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı olan yoksulluk sınırı, Türk-İş’e göre 68 bin 675,17 TL’ye ulaştı.
Birleşik Kamu İş Federasyonu’nun yaptığı araştırmaya göre ise açlık sınırı 23 bin 256, yoksulluk sınırı da 71 bin 48 liraya yükseldi.
Deprem harcamaları
Hâlâ çalışanların enflasyona ezdirilmediğini iddia ederek vatandaşla adeta alay eden iktidar, isim vermeden uyguladığı kemer sıkma politikasına gerekçe üretirken, deprem harcamaları başlığını sık kullanıyor. Son olarak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, birkaç gün önce açıkladı: “Son iki yılda deprem için, 2,6 trilyon TL harcadık.”
Şimdi öyle bir tutar ki bu; 2025 bütçesinin neredeyse altıda biri. Ekonomi yönetimine dair söz söyleme yetkisi olanlar deprem harcamalarına değinirken “Bu kadar büyük harcama olmasa, iki yakamız bir araya gelebilirdi” minvalinde konuşuyor. Deprem harcamalarının bütçedeki manevra alanını nasıl daralttığını anlatmaya çalışıyor millete.
İyi tamam. Depreme çok harcama yaptınız, anladık. O zaman neden Hatay’da on binlerce vatandaş hâlâ konteynırlarda sefalet koşullarında yaşıyor? Bu sorunun cevabı var mı? Yok.
Depremden sadece iki gün sonra beşer onar başlayarak, TOKİ, Çevre Bakanlığı üzerinden yüzlerce ihale yaptınız. Bu ihaleleri yaparken de bir yılda teslim edileceğini bir değil birkaç kez söylediniz.
Aradan geçti iki yıl. Hâlâ konutlar bitmiş değil.
Madem ekonomi politikasını sağda solda anlatırken kemerlerin biraz da deprem harcamalarından dolayı sıkıldığını söyleyip duruyorsunuz, o zaman neden 100 binin üzerinde vatandaş, tahammülü giderek zorlaşan konteynırlarda yaşamaya mahkûm ediliyor? Neden, korozyona uğrayıp çürümeye yüz tutan konteynırlarda ağır sağlık koşulları, su, elektrik kesintilerinde her geçen gün artan bir mağduriyet altında yaşamak zorunda bırakılıyor?
Ücret artışlarının enflasyonu arttırdığını söyleyen hiçbir yetki ve sorumluluk sahibinden, bu sorulara verilmiş doğru düzgün cevap duymadık, okumadık.
Düştüğünü söylediğiniz enflasyon, rekor seviyeye yükseldiğini açıkladığınız uluslararası rezervlerin; depremzedeliğin üzerine ağırlaştırılmış bir ceza gibi boca edilen konteynır sorunu altında yaşayan yorgun vatandaşlar için bir anlamı yok biliyorsunuz değil mi?
Hesap verilmeli
2025 yılı bütçe kanunu 1 Ocak’ta yani bugün yürürlüğe girdi. Ekonomi yönetimi, çalışanları ve emeklileri enflasyona ezdirmesine gerekçe olarak gösterdiği deprem harcamaları konusunda hesap vermelidir. Deprem için yapılan harcamaların kaynakları, hangi kaleme ne kadar harcandığı, ihalelerde belirlenen yaklaşık maliyetlerin kamu kaynaklarında tasarrufla sonuçlanıp sonuçlanmadığını ve Şimşek’in ilan ettiği tasarruf tedbirlerinin sonuçlarını saydam bir şekilde kamuoyuna açıklamalıdır. Her şeyden önce bu, yani hesap verme Anayasal ve yasal bir sorumluluğun gereği. Dahası, sadece “dışarıya” değil, kendi vatandaşına da sorumluluk hisseden, inandırıcılık gibi bir derdi olan ekonomi yönetimi bunu yapmalıdır. Yapmıyorsa, o bütçe de onbinlerce depremzede vatandaşın temel altyapı hizmetlerinden mahrum kalarak yaşamaya çalıştığı konteynırlardan çıkamamış demektir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları