Açlığa ve hastalığa mahkûm eden 'program'
Çiğdem Toker; TÜİK’in enflasyon verilerinin açıklanmasıyla birlikte, emeklilerin zam oranları da belli oldu. Memur emeklileri yüzde 11,54, SSK ve Bağ-Kur emeklileri ise yüzde 15,75 zam alacak.
Her makroekonomik verinin ardından, programın “çalıştığını” anlatan Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, sapasağlam çalışan, geçim sıkıntısı çeken emekli, yoksul halk için hayati önemdeki Etlik Zübeyde Hanım Doğumevi ve Sami Ulus Çocuk Hastanesi'nin neden hizmet vermez hale getirildiğini hiç merak etti mi?
TÜİK’in enflasyon verilerinin açıklanmasıyla birlikte, emeklilerin zam oranları da belli oldu. Memur emeklileri yüzde 11,54, SSK ve Bağ-Kur emeklileri ise yüzde 15,75 zam alacak.
Alacağına, yani resmi işlemlere yüzde 44 zam uygulayan devlet, emekliye yüzde 15,75’i uygun görüp üstüne bir de “hayırlı olsun” diyor.
Niye öyle? Çünkü ikisinin formülü başka başka. Alacağına uyguladığı yeniden değerleme oranı için ekim ayını ve endekslerin aritmetik ortalamasına dayalı bir hesap yapan Maliye, iş emekli aylığına dayandığında, üç yıldır verileri tartışılan TÜİK’in enflasyon oranının alt alta koyuyor. Aslında burada da ilan edilmemiş başka bir formül uygulanıyor
Aralık ayı enflasyonu yeterince baskılanarak düşük çıkarılıyor. Maaş artışlarına bu düşük enflasyonun uygulanacağı kesinleştikten sonra yönetilen ve yönlendirilen ürünler ocak ayında zamlanmaya başlıyor. Misal doğalgaz bedelindeki artış. EPDK’nın kararı, Resmî Gazete’de yayımlandı ve doğalgaz bedellerine yüzde 43,65 ile yüzde 77,96 arasında zam yapıldı. Zamlı tarife hemen yürürlüğe girdi.
Bu tarife daha önce açıklansa memur ve emekli maaş artış oranı daha yüksek olabilecekti. İşte vatandaşını enflasyona ezdirmemek böyle olur.
Dün Ankara’da bindiğim taksinin şoförü, EGO’dan emekliydi. “12,5’luklar var ya, onlardan işte” dedi maaşını kastederek. Ne kadar artış beklediğini sordum. “Yapsalar yapsalar 15’e çıkarırlar” dedi. İyimsermiş! Açıklanan oranlara bakılırsa, en düşük emekli maaşı alanların aylığı 15 bin TL’yi bile bulmuyor. Yüzde 15,75 oranıyla en düşük emekli maaşı 14 bin 469 TL’ye yükseldi.
532 TL çok mühim
Bu tutarı gören çoğu kişi aynı şeyi düşündü: Ya 531 TL’yi bile çok gördüler. Meselenin yasal düzenleme gerektiren kısmı bir yana. Gerçekten de öyle. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dış dünyaya hitaben “Çalışıyor” dediği ekonomi programı, işte böyle 531 TL’leri hesap ede ede çalışıyor.
En düşük aylık 14 bin 469 TL yerine 531 TL ilaveyle 15 bin TL olsa, devlete emekli başına yıllık faturası, 6372 TL olur. Yaklaşık 14 milyon SSK ve Bağ Kur emeklisi için düşündüğünüzde de 89 milyar TL büyüklükten söz ediyoruz.
2025 yılı bütçesinden Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri için 200 milyar TL’nin üzerinde bir kaynak ayrıldığını hatırlatırsak, emekliden esirgenen küsuratın anlamı daha net ortaya çıkar. Üstelik 89 milyar TL’lik toplamı oluşturan 531 TL’ler 14 milyon emekli için.
AKP iktidarının 200 milyar üzerinde garanti ödemesi yapacağı müteahhit sayısı ise 45. Bu tutarın yaklaşık 98 milyar TL’lik kısmı otoyol, köprü ve tüneller için; yaklaşık 104 milyar TL’lik kısmı ise şehir hastanesi müteahhitleri için.
14 milyon emekliden esirgenen 531 TL, 45 müteahhite ödenecek garanti tutarlarının yarısı bile değil. Program böyle çalışıyor işte!
Üstüne üstlük, dar gelirlinin ve emeklinin cebine gireni sürekli tırtıklayan mali anlayışı yürütenler, hiç değilse sağlık hizmetini düzgün almasını sağlayacak sistemi bile korumaya tenezzül etmiyor. Önceki Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sözüne rağmen Etlik Zübeyde Hanım Doğumevi ve Sami Ulus Çocuk Hastanesi göz göre hizmet vermeyi durduruyor. Üstelik bin türlü bürokratik oyunla. Yenidoğan bebek çetesi gibi dehşet verici bir olayın yaşandığı bu ülkede, inanılır gibi değil ama gerçek!
Sırf, şehir hastanesini yapıp işleten iki müteahhit kazansın diye, eğitim veren, nitelikli sağlık hizmeti sunan, içinde çok kıymetli hocaların asistanların hekimlerin bulunduğu iki hastaneyi çalışmaz hale getirdiler.
Dr. Bayazıt İlhan, resme vatandaşın hayatını zorlaştıran, küçücük bebeklerin, annelerinin sağlığını hiçe sayan, bu inanılması zor kararın nasıl geliştiğini Birgün’deki köşesinde geçenlerde şöyle anlattı:
“Ülkenin sağlığını yönetenler, yılların eğitim hastanelerinin yok edilmeleri, sökülmeleri için eğitim verme yetkilerinin kaldırılmasını yöntem olarak seçtiler. 26 Aralık 2024’te Tıpta Uzmanlık Kurulu (TUK) Zübeyde Hanım Hastanesi’nin jinekolojik onkoloji cerrahisi, kadın hastalıkları ve doğum, neonatoloji ve perinatoloji alanlarında, Sami Ulus Hastanesi’nin de çocuk sağlığı ve hastalıkları, çocuk cerrahisi, çocuk endokrinolojisi, çocuk immünolojisi ve alerji hastalıkları, çocuk nörolojisi, neonatoloji alalarında uzmanlık verme yetkisini kaldırdı. TUK sayfasında bu programların karşısı kırmızı ve üzerinde sıfır yazıyor. Sıfırın anlamı şu: ‘Bir inceleme değerlendirme işlemine dayanarak veya eğitim kurumunun uzmanlık eğitiminden geri çekilme talebi üzerine eğitim verme yetkisi kaldırılmıştır.’ Yerinde inceleme değerlendirme yapılmadığını biliyoruz. Kurum uzmanlık eğitiminden çekilmeyi talep etmiş, çok güzel.
Örnek olarak kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığına bakalım. TUK bu kararı alırken Zübeyde Hanım hastanesinde bu branşta 6 profesör, 9 doçent, 2 başasistan ve 1 doktor öğretim üyesi eğitici vardı. Bu kliniğin eğitim verme yetkisi kaldırılırken Ankara’daki bir başka hastanenin kadın doğum kliniği 28 asistana sadece bir doçent ile, bir başkası 14 asistana bir doçentle eğitim veriyor.
Dahası var. Eğitim verme yetkisi alınan bu hastanelere dört gün sonra altı profesör ve dört doçent için akademik ilan verdiler. Sağlık Bakanlığı kapattığı hastaneleri, istediği atamaları yapmak için, kâğıt üzerinde açık tutuyor. Neresinden tutalım, ne diyelim?”
* * *
Bu da bir çeşit beka
Her makroekonomik verinin ardından, programın “çalıştığını” anlatan Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, sapasağlam çalışan, geçim sıkıntısı çeken emekli, yoksul halk için hayati önemdeki bu iki hastanenin neden hizmet vermez hale getirildiğini hiç merak etti mi? Bu konuda Sağlık Bakanları ile görüştü mü?
Bakan Şimşek muhtemelen gerçeği biliyordur da her ihtimale karşı, buradan bir kez daha buradan yazalım:
AKP iktidarı için; Ankara’daki o iki şehir hastanesini yapıp işleten müteahhit şirketlerinin çıkarları ve iktidarla şirketlerin ortak çıkarlarını önde tutan gizli sözleşmeler, yoksul halkın, daha kolay koşullarda sağlık hizmeti almasından çok daha önemli. Bu da başka türlü bir beka meselesi.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları