Alın terimiz holdinglere akarken
Çiğdem Toker; Enflasyon altında ezilen dar gelirli milyonlarca vatandaş, bugün iştahı hiç kapanmayan holdinglerin, iktidar eliyle sırtına sopa indirilen para kaynağı haline getirilmiştir

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, iki sene önce 2025 dediği, bugünlerde ise 2027’ye ötelediği tek haneli enflasyon cümlelerini hala kurarken, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) açıkladığı yeni elektrik tarifesiyle, konut faturalarına yüzde 25 zam geldi.
5 Nisan’dan itibaren geçerli olacak yeni tarife, yıllık tüketim sınırları içinde kalan perakende satış tarifesine tabi aboneler için geçerli olacak.
Aylık faturadaki holding payı füze gibi
Resmi Gazete’de yayımlanan tarife değişikliğini analiz eden EMO’ya (Elektrik Mühendisleri Odası) göre, 4 kişilik bir ailenin, asgari yaşam standartlarını koruyabilmek için tüketeceği varsayılan enerji, aylık 230 kilovatsaat.
Buradan hareketle, günlük ortalaması 8 kilovatsaati geçmeyen bu tüketim için, aile bütçesinden ayrılması gereken 476,6 TL, 595,8 TL’ye yükseldi.
EMO, son zam kapsamında, konutlar için düzenlenen elektrik faturalarındaki bedel değişimlerini, 2021 yılı ile kıyasladı. Söz konusu hesaplama ve veriler, enflasyon tahribatı kadar, vatandaşın cebinden elektrik dağıtım şirketlerine aktarılan kaynakların büyüklüğünü de belgeliyor.
Bu tablodaki çarpıcı unsur, düşük tüketimli konut faturasında enerji bedelinin sadece yüzde 19,1 olması. Vergi ve fonlar da toplam faturanın yaklaşık yüzde 10’u.
Başka bir deyişle, elektrik faturasının yüzde 70,9`unu ise dağıtım bedeli oluşturuyor. Tarife değişikliği öncesinde yüzde 65,9 düzeyinde olan dağıtım bedeli, yüzde 70’in üzerine çıktı. Oysa sadece üç yıl önce dağıtım bedeli, faturanın yüzde 22’siydi. Dağıtım bedelinde üç yıl içinde ortaya çıkan üç kata yakın artış, elektrik faturasında da büyük bir haksızlık ve adaletsizlik demek.
Bundan dört yıl önce dört kişilik ailenin asgari elektrik faturası 183,4 TL. Bugün ise 595,8 TL. Yüzde 224,8 oranındaki artış, elektrik dağıtımındaki özelleştirmenin vatandaş üzerinde ne kadar acımasız ve ölçüsüz bir yük doğurduğunu gösteriyor.
Ucuzluk ve rekabet masalı
Özelleştirmenin birçok alanında olduğu gibi elektrik dağıtım özelleştirmesi de rekabet, ucuzluk masallarıyla takdim edildi. Toplumda böyle rıza üretilmek istendi.
Gelinen noktada ise enerji bedelinin yani faturanın asıl özünü oluşturan unsurun devede kulak kaldığı; giderek şişen dağıtım bedellerinin Cengizler, Limaklar, Zorlular, Çalıklar, Kolinle, Kazancılar, Türkerlerler, Kilerler, Sabancılar, Akkökler’in kasalarına aktığı bir düzen işliyor.
Milyonlarca çalışanın alın teri, özelleştirme adıyla yağmalanan kamu kaynakları üzerinden holdinglerin kasalarını dolduruyor.
Tek bölüne bölüne
Elektrik bir zamanlar kısa adı TEK olan Türkiye Elektrik Kurumu tarafından üretilir, iletilir ve dağıtılırdı. TEK, hakiki anlamda bir kamu kuruluşuydu.
Sonra, özelleştirme rüzgarları Türkiye’deki iktidarları da nüfuzu altına aldı.
Rekabet, serbest piyasa, vatandaşa daha kaliteli, daha ucuz elektrik söylemleriyle bugünkü düzen yaratıldı. TEK önce ikiye, daha sonra üçe dörde bölündü. Pazarlandı satıldı. EPDK kuruldu.
"Devlet elektrik mi satar" diye özelleştirmeyi adeta fazilet mertebesine yücelttikleri yeni düzende, enflasyon altında ezilen dar gelirli milyonlarca vatandaş, bugün iştahı hiç kapanmayan holdinglerin, iktidar eliyle sırtına sopa indirilen para kaynağı haline getirilmiştir. Bakan Şimşek'in tek bir cümle kuramayacağı alanlardan biri de budur.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları