Zam kıskacı şiddetlenirken
Çiğdem Toker; Mehmet Şimşek’in iş dünyasının konforlu alanlarında hitap ederken tekrar ettiği “sabır ve kararlılık” ezberi, doğru düzgün beslenemeyen çocuklar, gençler, emekliler için bir anlam ifade etmiyor.
Türkiye’deki gelir eşitsizliği ve yoksulluk sorunu, Şimşek’in “Evet, enflasyon önemli bir sorun ama kolaycı bir çözüm yok” özetinden çok daha ağır bir yöne gidiyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yönetimindeki ekonomik program, milyonları yoksulluk cenderesinde sıkıştırırken, yüzde 43,93 olarak belirlenen yeniden değerleme oranı, bu yoksulluğun etkisini arttıracak.
Yeniden değerleme oranı, her yıl ekim ayı enflasyonun ardından özel bir hesaplamayla belirlenip duyuruluyor. 1 Ocak 2025’ten itibaren uygulanacak olan yaklaşık yüzde 44’lük oran, Resmî Gazete’de yayımlandı. Vergi mevzuatına göre Cumhurbaşkanı’nın bu oranı indirme yetkisi olmasına karşın, bu yetki kullanılmadı. Resmi nitelik taşıyan hemen hemen bütün ödemelere yansıyacak olan bu oran, gelir vergisi matrahlarına da yansıyacak.
2025 yılı bütçe kanun teklifi görüşmeleri TBMM’de sürerken, Bakan Şimşek, katıldığı toplantı ve forumlarda sabır talep etmeyi sürdürüyor. Şimşek, Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği’nin (TTYD) düzenlediği forumda, dezenflasyon sürecinde iki-iki buçuk yılın kaldığını belirtip şöyle konuşuyor:
"Kötümser olmanız için hiçbir sebep yok. Bütçe açığını kontrol altına aldık, deprem yaralarını sarıyoruz, Maastricht kriterini tutturacağız, borç sorunumuz yok, cari açık sorununu önemli ölçüde çözdük. Kalıcı bir şekilde çözüm için yapısal reformları konuşuyoruz. Bütün bu kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal dönüşüm esas gündemimiz. Geriye ne kalıyor? Hayat pahalılığı, enflasyon kalıyor. Milletimizin bu konudaki kaygılarını anlıyoruz, şikayetlerini dinliyoruz, duyuyoruz. Evet, enflasyon önemli bir sorun ama kolaycı bir çözüm yok. Kolaycı bir çözüm olsaydı, ülkeler zaten keşfetmiş olurdu. Maalesef sabırla ve kararlılıkla bu işin üzerine gitme dışında hiçbir seçeneğimiz yok. Onun için biz de sabırla kararlılıkla bu dezenflasyon programını uygulayacağız ve sonunda da başaracağız."
Şimşek’in iş dünyasının konforlu alanlarında hitap ederken tekrar ettiği “sabır ve kararlılık” ezberi, doğru düzgün beslenemeyen çocuklar, gençler, emekliler için bir anlam ifade etmiyor. Üstelik aynı konuşmalar içinde maliye politikasının 2025’te daha sıkı olacağı ilan edildiği için, toplumun ödeyeceği faturanın büyüyeceği anlaşılıyor.
Enflasyonda "yok öncesi dönem"e geri dönmek için gerekli üç yılın bir yılının bitmesi, zaten zam kıskacı ve düşük ücret kıskacına sıkışan milyonlarca vatandaşa, bu düzenin iki yıl daha reva görüldüğü anlamına geliyor.
Yönetenlerin sıkı maliye politikası diye ifade ettiği uygulamalar, pek çok kez; sağlık, eğitim gibi bir devletin vatandaşına götürmesi gereken en temel hizmet alanlarında “tasarruf” adı altında yapılan kısıtlamaları ifade ediyor. Kırşehir’de ataması yapılmayan resim öğretmeni Ömer Şahin’in yaşamına son verdiği haberini derin bir üzüntüyle okuduk. 37 yaşındaki Ömer Şahin’in Halk Eğitim Müdürlüğü’ndeki resim kursiyeri olarak çalıştığı belirtilen haberde “Şahin'in, tasarruf tedbirleri sebebiyle kursların kapatılması üzerine kısa süre önce işsiz kaldığı” belirtiliyor. Tekil gibi görünen bu üzücü olay, ülkemizde çok yaygın bir sorunun örneklerinden birini oluşturuyor. Üniversite eğitimi almış milyonlarca gencin umutsuzluğu, ülkeyi yönetenlerin umurunda görünmüyor.
Tersine, muhalefetteki yerel yönetimlerin sunduğu hizmetlerin kesintiye uğratıp, onları vatandaş nezdinde güçsüz göstermek, bunu yaparken de Hazine’ye gelir sağlamak gibi akıl dışı adımlar atılıyor.
Türkiye’deki gelir eşitsizliği ve yoksulluk sorunu, Bakan Şimşek’in “Evet, enflasyon önemli bir sorun ama kolaycı bir çözüm yok” özetinden çok daha ağır bir yöne gidiyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları