Aş ve Aşı
Hüsnü Mahalli; İflaslar, işsizlik, yoksulluk ve açlık giderek yaygınlaşıyor. Kelle paçayla korona önlenemedi ama her konudan anlayan televizyon şovmenleri de halkın derdine derman olamadı.
Öncesi de var ama korona sonrasında vatandaşın durumu bilindiği gibi.
Tam bir sefalet.
İflaslar, işsizlik, yoksulluk ve açlık giderek yaygınlaşıyor.
Kelle paçayla korona önlenemedi ama her konudan anlayan televizyon şovmenleri de halkın derdine derman olamadı.
Adamlar her konuda olduğu korona konusunda da “uzman”.
“Ben yerli ve milli aşıyı üretirim” diyen hocamız da ortalıktan kaybolunca koronavirüs hız kesmiyor.
Maske dağıtmayı beceremeyen memleketin “Âli makamları” aşı işini de yüzüne gözüne bulaştırdı.
Başka türlüsü de olamazdı.
Suriye ve özellikle İdlib konusunda Putin’le kavgalı olan iktidar belki de “millet komünist olmasın” diye Rus aşısını almayınca “daha az komünist” olan Çin’in yolunu tutmuştu.
Bu işin de “yolsuzluk” kokusu çıkmıştı ama esas sorun Uygur Türkleri’nden çıkmış olabileceği konuşuluyor. Dolaylı da olsa bu konuda Pekin’le kavgalı olan Ankara sözünü aldığı aşıları alamaz oldu.
Vatandaş aşısız kaldı.
Başlangıçta çok fazla ilgi gösterilmeyen Özlem Türeci ve Uğur Şahin Ankara’nın imdadına yetişti ama bu iş de kolay değil.
Uğur Hoca’nın deyimiyle istenilen aşılar Temmuz gibi karşılanır ama ona göre iki değil üç doz gerekiyormuş.
Hiçbir şeyi beceremeyen iktidar eksi 70 derece gibi ortamlarda saklanması gereken bu aşıları nasıl getirir, nerede saklar ve hangi koşullarda uygular bilinmez ama bu iş artık çok karışık.
Karışık olduğu için de Ankara yeniden Moskova’nın kapısını çalarak “Gelin aşılarınızı birlikte Türkiye’de üretelim” dedi.
Rus yoldaşlar da “yaparız ama bu iş için sizin altyapınız uygun değil” demiş ama Mısır’la ortak üretime başlamış.
Bundan sonrası biraz şans az da kısmet.
Uzmanların uyarılarına kulak asmayan iktidar lebaleb coşkusuyla haritayı kırmızıya çevirmenin heyecan ve sevincini yaşıyor.
Bu da yetmeyince “en iyisi biz vatandaşı evde tutalım” diye düşünen iktidar gecikmeli de olsa “tam kapanma” kararını aldı.
İçki yasağının ideolojik olduğunu biliyoruz da kapanmanın Cuma akşamı değil de neden Perşembe başlatıldığını anlayan varsa lütfen bizi aydınlatsın.
Ayrıca kapanma tam bir “Türkiş işi” olmuş.
Memleketin yarısından fazlası sokağa çıkma yasağından muaf.
Başta inşaat sektöründe çalışanlar.
Cebine izin kağıdını koyan herkes keyifle istediği yere gidiyor.
Böyle bir durumda virüs nasıl kontrol altına alınır bilinmez ama bu gidişat hiç iyi değil.
Aşısızlık ve aşsızlık çok feci bir durum.
İşsizlik, yoksulluk ve açlıktan intihar edenler haber bile olmuyor.
Çaresini bulmak elbette iktidarın sorumluluğu ama iktidarın şimdi çok daha önemli işleri var.
Bay Kemal’la uğraşmak.
Memleketin ve milletin din ve imanını daha mazbut bir hale getirmek.
Her türlü yolsuzluğu hiç çekinmeden yapmak ve yaptırmak.
Başka bir ülkede olsaydı bu iktidar şimdiye dek çoktan gitmişti.
Ama burası Türkiye ve muhaliflerin konuşmanın ötesinde yaptığı hiçbir şey yok.
Toplum ise estirilen baskı dalgasıyla sindirilmiş durumda.
İçeride ve dışarıda tam bir sıkışmanın çaresizliğini yaşayan iktidarı rahatsız ya da tedirgin edebilecek hiçbir durum yok.
Koronavirüs bile.
Her zaman ve her konuda olduğu gibi olan yine vatandaşa olacak.
O da kurbanlık inek gibi kendisini kesecek kasabın baçağını yalayarak sırasını bekliyor.
Kader kısmet işi!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları