Denge(sizlik)
Hüsnü Mahalli: Fırat’ın batısında çıkmayacak gibi davranan ve dünyanın gözü önünde İdlib’teki Nusra’cıları kollar gibi görünen Ankara Fırat’ın doğusunda daha da çelişkili bir konumda.
Türkiye tükettiği doğal gazın %56’sını Rusya’dan ithal ediyor.
Rus doğal gazını Türkiye’ye buradan da Avrupa’ya taşıyacak iki boru var.
Türkiye 20 kadar meyve ve sebze ürününü Rusya’ya satıyor.
Her yıl 6 milyon Rus turist Türkiye’ye geliyor.
Türk inşaat şirketleri 30 yıldır Rusya’da 50 milyar dolarlık iş yaptı ve yapıyor.
24 Kasım 2015’te Türkiye bir Rus uçağını düşürünce gaz hariç tüm ilişkiler askıya alındı.
27 Haziran 2016’da Cumhurbaşkanı Erdoğan Putin’den özür diledi her şey normale döndü.
İki ülke Fetö darbesine karşı işbirliği yaptı.
Putin’in onayıyla TSK İŞİD’e karşı savaşmak için 24 Ağustos 2016’da Cerablus’a, oradan da El-Bab, Azez ve son olarak Afrin’e girdi.
Türkiye; 2.5 milyar dolar ödeyerek Rusya’dan S-400 füze sistemi aldı.
Rusya; 25 milyar dolarlık Akkuyu nükleer santral inşaatına devam ediyor.
Türkiye ve Rusya Astana ve Soçi anlaşmalarıyla İdlib ve çevresi için çare arıyor.
Geçen hafta Suriye ordusunun İdlib yolunda önemli kasaba ve beldeleri teröristlerden geri alınca Moskova-Ankara hattında gerginlik yaşandı.
Gerginlik devam ederken Erdoğan atlayıp Moskova’ya gitti.
Haberlere bakılırsa Türkiye, Rusya’dan Su-57, askeri helikopter ve özel sivil uçak almaya hazırlanıyor.
İki ülke uzay teknolojileri konusunda işbirliği yapacak.
İki ülke arasında 25 milyar dolar olan ticaret hacmi 100 milyar dolara çıkarılacak.
İdlib bahane işler şişhane.
Nasıl mı?
Fırat’ın batısında çıkmayacak gibi davranan ve dünyanın gözü önünde İdlib’teki Nusra’cıları kollar gibi görünen Ankara Fırat’ın doğusunda daha da çelişkili bir konumda.
Moskova dönüşü ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi’ni kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdi 16 Eylül’deki Ruhani ve Putin üçlü zirvesine hazırlanıyor.
Daha önce yeni Büyükelçi David Satterfield’in ne denli tehlikeli olduğunu anlatmıştım.
Adamın şimdi gelmesi hayıra alamet değil.
Satterfield’le yetinmeyen Erdoğan önceki gece Başkan Trump’la telefonla konuştu.
Türkiye; Fırat doğusunda güvenli bölge için zaten ABD ile anlaşmıştı.
Diyelim ki; güvenli bölgeyle ilgili Türkiye’nin istediği her şey oldu peki ya sonrası!
Derinliği 20 kilometre olan güvenli bölgenin güneyine çekilecek olan YPG /DSG’nin durumu ne olacak?
ABD’nin askeri yardımı devam edeceğine göre biz bu işten ne anladık?
ABD Fırat’ın doğusunda kalmayı sürdürecek mi?
ABD kalacaksa 100 binden fazla ve her türlü silahla donatılmış YPG/DSG militanı ne olacak?
Elbette daha bir çok soru var ama çelişkilerin sonu gelmez.
Çelişkiler arttıkça canımız çok daha fazla sıkılacak.
Rusya ve ABD arasındaki denge kurma taktikleriyle karlı çıkabileceğini hesaplayan Ankara Fırat’ın doğusunda başına bela olacak bir durumla karşı karşıya kalacak.
Fırat’ın batısında ise durum çok daha karışık.
Yanında çeşit çeşit İslamcı grup var ama karşısında 8 yıldır bu gruplarla savaşan Suriye devleti ve bu devletin yanında duran ve bölge hesaplarını Şam üzerinden yapan İran var.
Suriye’de hava ve deniz üsleri bulunan Rusya öncelikle bu grupların saflarında savaşan eski Sovyetler Birliği vatandaşlarını on bin teröristi yok etmek istiyor.
Rusya ayrıca Türkiye ile olan ilişkilerinde elde ettiği siyasi, ekonomik, mali ve stratejik kazanımlarını düşünüyor. Türkiye’yi 70 yıllık stratejik müttefiği ABD’den uzaklaştırabileceğini hesaplıyor. Demokrasi olduğuna göre herkes istediğini düşünebilir!
ABD’nin hala Türkiye’de 10 üssü var.
Erdoğan ve Putin ‘Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapıp duruyor ama Ankara Fırat’ın doğusunda Suriye’yi bölmeye çalışan Washington ile iş tutuyor.
Uyanıklık gibi görülüyor ama şark pazarında işe yaramaz.
Kısa vadede olmayabilir ama orta ve uzun vadede Ankara’nın işi çok zor.
Her şey yanlış ve çelişkili.
Böyle dış politika yapılmaz.
Denge olur yakında yenge.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları