Hüsnü Mahalli: AKP, İstanbul’da düzenlediği toplantıların benzerlerini başka ülkelerde de düzenliyor.
Pazar günü, İstanbul’da, ‘Eritre Din Alimleri Birliği İrtibat Ofisi’ açıldı. Etkinlikte, İslam ülkelerinden onlarca din alimi hazır bulundu.
Son yıllarda, ortalama her hafta sonu, İstanbul’da buna benzer etkinlikler düzenleniyor. Dünyanın birçok ülkesinden yüzlerce kişi davet ediliyor, izzet ikram görüyor ve AKP’nin birer propagandacısı olarak ülkelerine gönderiliyor. Muhalif oldukları ülkelerine dönemeyenler ya İstanbul’da misafir ediliyor ya da mülteci olarak yaşadıkları Avrupa ülkelerine dönüyor.
Batılı istihbarat örgütleri bu kişilerin ‘AKP yanlısı örgütleme’ faaliyetlerini yakından takip ediyor.
AKP, İstanbul’da düzenlediği toplantıların benzerlerini başka ülkelerde de düzenliyor.
Arap ve batı medyasında bununla ilgili çok haber var.
2004’de BOP çerçevesinde İhsanoğlu’nu, İslam Konferansı Genel Sekreterliği’ne seçtirem AKP, uzun uğraşına rağmen Suudi Arabistan’ın örgüt içindeki etkinliğini kıramayınca bu kez İhsanoğlu’nu MHP’nin oyunuyla CHP adayı olarak Erdoğan’ın karşısına çıkardı.
Tam o sıra Batılı ülkeler ‘Laik, demokratik ve Müslüman bir Türkiye’nin partisi AKP’yi, Arap ülkelerine bir model olarak pazarlamaya çalışıyordu.
‘Cemaat’ henüz FETÖ olmamış ve AKP iktidarında herkes ama özellikle şimdiki dönek gazeteciler, Gülen’in elini öpmek için sıraya girmişti.
Gülen ise ABD yönetiminin desteğiyle Türkiye’de her yeri ele geçiriyor ve dünyanın birçok yerinde ‘Ilımlı Türk İslamı’nı pazarlıyordu.
Buna da ‘dinler arası diyalog’ deniyordu.
Bir ara diyaloğun yerini ‘medeniyetler arası ittifak’ aldı ama ‘Arap Baharı’yla ‘Diyalog ve İttifak’ yok oldu.
17-25 kavgasıyla AKP- Cemaat ‘aşkı’ bitince AKP, cemaat okullarını kapattırdı sonra da kendisi Türk Osmanlı İslamı’nı dünyada yaymaya başladı.
İstanbul’daki toplantılarla ve Venezuela lideri Maduro’nun bile hayran olduğu Osmanlı dizileriyle.
Her an devrilmesi beklenen Maduro’yu bilmem ama AKP son yedi yılda bu yolda çok para harcadı ve harcıyor.
AKP Türk devletini ve milletini İslamlaştırma çabasına paralel kendi ideolojisine uygun dış yandaş arıyor.
Bu coğrafyanın ve özellikle Körfez’in kral, emir ve şeyhlerini ve genel olarak bölgenin İslamcılarını çok iyi ve yakından tanıyan biri olarak bu çabanın başarı şansının olmadığını söyleyebilirim.
Harcanan para ve emeğe yazık.
‘Arap Baharı’ sürecinde ve özellikle Suriye konusunda Türkiye ile birlikte olanlar bugün Katar hariç tümü AKP’ye düşman.
Bu ülkeler gibi Suriye’de savaşan İslamcı gruplar da birbirini boğazlıyor.
Başta Suudi Arabistan ve BAE, Türkiye’ye problem yaratmak için her yola baş vuruyor ve vuracak. 70 yıldır Müslüman Kardeşler’e sınırsız destek veren bu iki ülke, şimdi Türkiye’nin kucak açtığı bu örgütü terörist ilan etmiş durumda.
Bu iki ülke son 50 yılda başta Kaide ve Taliban olmak üzere dünyadaki tüm ılımlı ve radikal örgüt, grup, parti, cemaat ve benzeri oluşumlara en az 400 milyar dolar para dağıttı.
Başta Mısır olmak üzere ülkelerinden kaçan Müslüman Kardeşler lider, yönetici ve elemanlarından binlercesi Türkiye’de yaşıyor hepsinin de televizyon, gazete, radyo ve internet siteleri İstanbul’dan yayın yapıyor.
Uzatmaya gerek yok.
Türkiye tüm bunları neden, nasıl ve ne planlarla yapıyor bilemem ama şunu çok iyi bilirim:
Körfez liderlerine güvenmediğim gibi Arap İslamcılarına hiç güvenmem. En uygun zaman ve mekanda Türkiye’ye ihanet edeceklerdir.
‘Biz Arap’ız ve İslam’ı Türklerden çok daha iyi biliriz’…
Onlar öyle düşünür.
AKP; Arap ve Müslüman ülkelerinin İslamcılarına sahip çıkıp desteklemekle o ülkelerin lider ve halklarının düşmanlığını kazanmaktadır.
AKP; İslam aleminin lideri olmak isteyebilir ancak Suudi Ailesi ve o ailenin Körfez’de ve Arap dünyasında yandaşları olduğu sürece bu iş olmaz.
57 Müslüman ülkenin ezici çoğunluğu perişan.
Demokrasi yok ama yoksulluk, cehalet ve din sömürüsü çok.
Mekke ve Medine Suudi Arabistan’da, İslam İşbirliği Örgütü’nün merkezi Cidde’de, Suudiler izin vermeyince Müslüman ülke liderleri Erdoğan’ın çağırılarına karşılık vermeyerek Kudüs ile ilgili İslam zirvelerine bile gelmedi ve son olarak adamlarda herkesi satın alacak kadar para var.
Herkes de satılık olduğuna göre hiç sorun yok.
Biz İstanbul’da ‘İrtibat Ofisi’ açarken, adamlar Eritre’nin tümünü satın alabilir.
İsrail’den geriye bir şeyler kaldıysa!