İdlib’de korona var mı?

Kılıçdaroğlu, Buldan ve Akşener’in konuşmalarında, ağırlıklı olarak Suriye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’ye bağlı politikaları konuşuldu.

Yani eleştirildi.

Yüzde yüz haklı gerekçelerle.

Buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun da Suriye ile ilgili açıklamaları vardı.

Brüksel dönüşü gazetecilere konuşan Erdoğan, her boyutu ile Suriye’yi anlattı.

Özellikle mülteciler konusunu.

Bu konu, dokuz yıldır Türkiye’nin gündeminde ve bir o kadar kalacağa benziyor.

Başlangıçta zırt pırt Türkiye’ye gelip mülteci kamplarını ziyaret eden oyuncu Angelina Jolie, işin tadının kaçtığını fark ederek artık memleketimize uğramaz oldu.

Dünyada ve özellikle Avrupa’daki genel kanı, “Türkiye mültecileri siyasi kart olarak kullanmaktadır”.

Son dönemde Bulgaristan ve Yunanistan sınırına giden ya da gönderilen mültecilerin ezici çoğunluğu Suriyeli değil.

Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin ezici çoğunluğu, Türkiye’den ayrılma niyetinde değil.

Türkiye de onları göndermeye hiç niyetli değil.

AKP onlarla ve şu anda TSK’nın bulunduğu Fırat’ın doğusu ve batısındaki bölgelerindeki Suriyelilerle ilgili ilginç hesaplar peşinde.

AKP’ye göre Suriye’nin kuzeyi ‘Misak-ı Milli sınırları’ içinde!

Bakalım Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17 Mart’ta İstanbul’a gelecek olan Merkel ve Macron’la bu konuları konuşacak mı!

Belki de Osmanlı torunu İngiliz Başbakan Johnson da gelir.

Macron son zamanlarda Türkiye aleyhinde çok konuştu ama olsun.

Aynı Macron önceki gün Erdoğan’ın düşmanı General Hafter’i Elysee Sarayı’nda resmi törenle karşıladı ama bizi ilgilendirmez.

Bakalım aynı elle Erdoğan’la tokalaşacak mı!

Umarım koronavirüs taşımıyordur.

Gerçi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Virüsün Türkiye’de olma ihtimalinin çok yüksek” olduğunu söyledi ama virüs bize vız gelir tırıs gider.

Bu korona işi gerçekten çok ilginç.

Dünyada savaşlarda ve dolaylı olarak çevre kirliliğinin ve kimyasal beslenmenin neden olduğu hastalıklardan günde on binlerce insan ölüyor ama hiç kimse umursamıyor.

Son örnek İdlib’deki 59 şehit.

Ne kadar ciddidir bilemem ama korona denilen bela, Türkiye açısından şimdilik Suriye’yi unutturmuyor.

Ama aynı koronadan dolayı, dünya ekonomisi çökmenin eşliğinde.

O da yetmiyor Suudi Kral’ın oğlu, iktidarını pekiştirmek için durmadan ABD’ye taviz veriyor.

Kaşıkçı cinayetini unutturmak için Trump ve damadı Jared Kushner’a kaç milyar dolar verdiği bilinmez ama şimdi onların desteğine daha fazla ihtiyacı var.

Babasının yerine geçmeye hazırlanan Prens Hazretleri; amcasını, kuzenlerini ve önünü kesebileceğini düşündüğü herkesi içeri atıyor.

CIA ve Amerikan özel güvenlik şirketleri olmasaydı bunu asla başaramazdı.

Her hizmetin bir bedeli olduğuna göre Prens Hazretleri, OPEC kotalarının dışına çıkarak, günde 12 milyon varil petrol satmaya karar verdi.

Borsalar çöktü hesaplar allak bullak oldu.

Amaç İran’la birlikte Esad’ın devrilmesini önleyen Rusya’yı çökertmek.

Döndük dolaştık yine Suriye’ye geldik.

Başlangıçta Suudiler ve Körfez’in diğer kral, emir ve şeyhleri; AKP ile birlikte hareket ediyordu ama şimdi bir tek Katarlı Temim var Türkiye’nin yanında.

O da diğerleri gibi ABD’nin stratejik müttefiki.

Türkiye gibi.

PYD/YPG’ye stratejik destek veriyor ama olsun!

Fırat’ın doğusunda Kürt devleti kuruyor deniliyor ama önemli değil!

Herkes BOP’ta ortak olduğuna göre sorun yok.

Suriye de BOP’un merkezi.

Neyse ki Suriye’de korona yok.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, onlar adına ateşkes anlaşmasına imza attı ama İdlib’deki Nusra’cı, Kaide’ci ve IŞİD’ci tüm gruplar, “Biz ateşkese uymayız” diyorlar.

Yemin Billah, adamlar koronadan çok daha tehlikeli.

Adamların tipiyle karşılaşacak olan koronavirüs, kesin depresyona girer.