Rahatladık (mı)
Hüsnü Mahalli; Ankara’nın Müslüman Kardeşler’e verdiği desteğe kızan BAE Sedat Peker’e, Mısır Fetö’culara, İsrail PYD/YPG’ye ve Suudi Arabistan başkalarına kucak açmıştı. Sonra baktık olmuyor hepsiyle barışmak zorunda kaldık ya da bırakıldık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “hayır” dediği İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine “kahve molasında” Biden’la yapılan bir telefon görüşmesi sonrasında “evet” dedi.
Rahatladık çünkü başka türlü olamazdı.
Trump’ın tehditkar twiti ile Brunson’u, Merkel’in telefonuyla Deniz Yücel’i serbest bıraktıran Erdoğan, Başkan Obama’nın telefonuyla Iraklı Kürt Peşmergelerin Ayn el-Arab’a (Kobani) geçip PYD/YPG militanlarına yardım etmesine izin vermişti.
Normal değil ama ‘normal’ diyelim ve Erdoğan’ın BAE’li Muhammed Bin Zayid, Suudi Muhammed Bin Selman, İsrailli Herzog ve Mısırlı Sisi ile barışma çabalarının neden ve gerekçelerini sorgulayalım.
İşe yaramaz ama biz yine hatırlayalım ve hatırlatalım.
Örneğin Erdoğan’ın kendisine ‘diktatör’ diyen Biden’la dost olma çabasının anlam ve gerekçelerini.
Obama’nın “beyzbol sopalı” fotoğrafını, Trump’ın hakaret ve tehdit dolu mektubunu ve Biden’ın ‘Erdoğan’dan kurtulma zamanı gelmiştir’ söylemini unutalım.
Unutalım ama arada bir hatırlayalım!
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkan sonra onay veren Erdoğan bu iki ülkenin PKK, PYD/ YPG ve FETÖ’culara destek vermesini gerekçe göstermişti.
İyi de NATO ülkelerinin ezici çoğunluğu uzun süredir bu desteği veriyor.
Örneğin NATO’nun patronu ABD.
1- 22 Nisan 2021’de Erdoğan’ı telefonla arayan Başkan Biden “Yarın 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyacağım” dedi ve ertesi gün öyle yaptı. ABD’den önce Fransa başta olmak üzere bir çok AB ülkesi benzer kararlar almıştı.
2- İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu ilan edilen Fetö Mart 1999’dan beri ABD’de.
3- Çok farklı zaman ve mekanlarda ABD; PKK’ya yardım etmiş ama Şubat 1999’da onu Kenya’dan kaçırıp Ankara’ya teslim etmişti.
4- PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG lideri Salih Müslim’i bir çok kez misafir eden Ankara Kobani olayları sonrasında örgütün ABD’ye yanaşmasını önleyemedi. Sonrasında ABD Fırat’ın doğusunu işgal ederek bölgede özerk bir Kürt yapılanmasının kurulması için çaba harcadı ve harcıyor.
Bu işte yalnızca ABD değil başka Avrupa ülkeleri de var.
İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya ve başkaları (Hepsi NATO ülkesi) PYD/YPG yapılanmasına farklı alanlarda farklı düzeylerde yardım edip destek veriyor. Bu ülkeler arasında en militan olanı kuşkusuz Fransa çünkü PYD/ YPG lider ve komutanları bir çok kez Elysee Sarayı’nda misafir edildi.
Gelelim AB ülkelerinin Fetö ilişkisine…
15 Temmuz öncesinde “cemaat” Ankara’nın da desteğiyle Avrupa ülkelerinde bir çok alanda aktif ve etkin iş çeviriyordu. 15 Temmuz sonrasında Türkiye’den kaçan Fetö’cular bu ülkelere sığındı ve bunların büyük bölümü AB lideri Almanya’da.
NATO içinde Ankara’nın ‘dost ve müttefikleri’ böyle iken diğerleri acaba ne durumda?
Ankara’nın Müslüman Kardeşler’e verdiği desteğe kızan BAE Sedat Peker’e, Mısır Fetö’culara, İsrail PYD/YPG’ye ve Suudi Arabistan başkalarına kucak açmıştı.
Sonra baktık olmuyor hepsiyle barışmak zorunda kaldık ya da bırakıldık.
Hepsiyle barıştık ama Ankara’ya güvenen yok.
Herkes İsveç ve Finlandiya’dan istenilenlere benzer şekilde Ankara’ya “Müslüman Kardeşler başta olmak üzere ılımlı ve radikal İslamcılarla ilişkinizi kesin ve bunu kanıtlayın” diyor.
Ankara’ya göre “bu olmaz” çünkü İslamcılar Erdoğan’ın en önemli ve en güçlü pazarlık silahı.
Suriye, Libya, Irak, Somali ve daha bir çok yerde.
Ankara “Bunlardan vazgeçmem” dedikçe AB ve AB ülkeleri Ankara’nın düşman ilan ettiklerinden vazgeçmez ve geçmeyecektir.
Başkaları da öyle.
Büyük Tiyatro dediğiniz böyle olmalı!
‘Kandırıldık’ diyebilirsiniz ama kimseyi kandıramazsınız.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları