Rolex kaç para?

Hüsnü Mahalli: Büyük bölümü yabancı sermayeli 400 civarında AVM ve bir o kadar süper market açılınca son 10 yılda 90 bin bakkal kapandı.

Son dönem en magazin konumuz Tanzim Satış Merkezleri.
Millet Bahçeleri gibi göstermelik birkaç merkezde açıldı ama bizim muhalif medya ve partiler işini gücünü bırakmış bu konuyla uğraşıyor.
Bırakalım AKP sosyalist olsun!
Nasıl olsa artık dostumuz eski Komünist Putin.
Sovyet sisteminde Kolhozlar, Sovhozlar ve Magazinler vardı. Çiftçiler ya devlet çiftliklerinde ücret karşılığı çalışırdı ya da kendi ürettikleri ürünleri pazarlarda satarlardı. Her yerde vatandaşa her şeyi satan marketlere magazin denirdi.
Kökeni Yunanca.
Kapitalist sistemin bir parçası olarak Türkiye her zaman komünist ve solculara karşı mücadele etti.
Rahmetli Ecevit 1970’de İzmir’in Torbalı İlçesi’ne bağlı Göllüce köyünde ‘Toprak işleyenin, su kullananın’ deyince ülkede yeni bir dönem başladı.
35 yıl sonra AKP Deniz Gezmiş’in de ziyaret ettiği köyün tarım alanları ve meralarını 2015 yılında özel bir şirkete 49 yıllığına kiraladı.
AKP devletin tüm varlıklarını sattı, hayvancılıkla birlikte tarımı yok etti ve ülkede her şeyi yabancı şirketlere ve yerli yandaşlara sattı.
Sonra bir baktık ülkenin her yerinde AVM’ler ve mega market zincirleri kurulmuş.
Büyük bölümü yabancı sermayeli 400 civarında AVM ve bir o kadar süper market açılınca son 10 yılda 90 bin bakkal kapandı.
AKP onları da görmemezlikten geldi.
Kapitalizmin kuralıdır:
‘Bırakın yapsınlar bırakın geçsinler’.
Ne demiş Osmanlı atalarımız ‘Parası olan düdüğü çalar’.
Önemli olan paranın sıcaklığı.
AKP şimdi ektiğini biçiyor.
Çay paketleri bedava ama devlet işini gücünü bırakmış domates, biber, patlıcan, patates ve hıyar satıyor.
İyi de dünyada en pahalı benzin bizde.
Her seçim öncesinde halka bedava bir çok şey dağıtan AKP pahalılıkla mücadele konusunda ciddi olsaydı şu Tanzim Satış Merkezleri’ni çoktan açmış olmalıydı.
Sovyet magazinleri gibi.
Ya da Venezuela’nın mercadosları (marketleri).
Ya da Baas Partisi’nin Irak ve Suriye’de uyguladığı gibi.
Her iki ülkede ‘Tüketim Kooperatifleri Mağazaları’nda vatandaşlar belirli miktarlarda her şeyi ucuz fiyatlarla satın alırlar.
Karne ile.
Aklıma Ferhan Şensoy’un 1990-91 yıllarında sahneye koyduğu nefis tiyatro oyunu geldi:
‘Kahraman bakkal süper markete karşı’.
Bu ülkede çok şeyin altından çok su aktı ama ders alan yok.
Bakın size ilginç bir hikaye anlatayım.
1980’de yazdığı Yeşil Kitap’da anlattığı kendine özgü ‘İslamcı’ bir sosyalizmi uygulamaya başlayan Kaddafi her türlü sömürüye son vermek için her yeri kapattı sonra da büyük alış veriş merkezleri ve marketler açtı.
Kapatılan yerlerin sahiplerini kooperatif şeklinde örgütleyerek buraları işletmelerini söyledi.
Ama her şeyine kendisinin sahip olduğu devletin yardımıyla.
Petrol zengini bir ülkede göçebe bir halkın Müslüman evlatları olarak Libyalılar bu işe alışık değildi ama o sıralar nüfus 3 milyon olduğu için işler idare ediliyordu.
Rolex olayı yaşanıncaya kadar.
Başkent Trablus’da alışveriş merkezlerinin birinde saat reyonu vardı ve Rolex satılıyordu.
700 bin liralık değildi ama olsun!
Gelen müşteri saatin üzerinde yazılı olan bin Dinarı (3300 dolar) ödemeye kalkışınca Rolex’in ne olduğunu bilmeyen satıcı ‘Bir saatin fiyatı bu kadar olamaz galiba bin değil yüz olacak’ diyerek o kadar almış. Üç saat alan Polonyalı mühendis arkadaşlarına söyleyerek markette bulunan yüz kadar saati o gün satın aldılar. Durum anlaşılınca tüm sınır kapılarına haber verildi ve kısa bir süre sonra 83 Rolex ‘yakalandı’.
Durum Kaddafi’ye bildirilince çok kızar ve eski sisteme dönülmesi emrini verir.
‘Sosyalist’ sistemde kapitalist kurallarla.
Ya da kapitali bol ülkede sosyalist kafa.
Sonuç ortada:
Komünist sistem çöktü Sovyetler Birliği dağıldı.
Saddam asıldı Baas yok oldu.
Esad duruyor Suriye perişan edildi.
Kaddafi feci bir şekilde öldürüldü ülkesinde iç savaş var.
Peki biz neyi deniyoruz?
Kapitalistlerin yani emperyalistlerin hiç şakası yok.
Adamlar kindar ve gaddar.
Peki ya biz?